Zihin araştırmacılarının ortaklaştığı noktalardan biri, hepimizin zihninin derinliklerinde bilinçaltı olarak adlandırılan bir alt katmanın bulunduğudur. Bilinçli farkındalığımızın ötesinde işleyen bu yapı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve duygularımızı çoğu zaman farkında olmadan etkiler. Bilinçaltı denildiğinde ise akla ilk gelen kuramlardan biri, Sigmund Freud’un geliştirdiği İd, Ego ve Süperego modelidir. Freud’a göre insan zihni, bu üç temel yapı arasında sürekli bir denge arayışı içindedir.

Fazla kalabalık olmayan bir sokakta elinizde bir paket Doritos ile yürüdüğünüzü düşünün. Paketin içindekileri bitirdiniz ve elinizdeki boş ambalajı atmak istediniz. Etrafınıza baktınız ama ortada bir çöp kutusu yok. Tam yere atacakken içinizden bir ses, “Dur, yapma—doğayı kirletme,” dedi. Bu durumda ne yaparsınız?
Umarız ki “Paketi cebime koyar, en yakın çöp kutusunu bulduğumda atarım” diyenlerden olmuşsunuzdur. Şimdi bu basit ama tanıdık durumu Freud’un İd, Ego ve Süperego kavramlarıyla değerlendirelim:
- Ego ise bu iki kutup arasında denge kurmaya çalışan akılcı tarafınızdır. Dürtüyle değerler arasında bir çözüm yolu arar. Sonunda “En yakın çöp kutusunu bulana kadar cebimde taşıyabilirim” kararını verir.
- İd, dürtüsel tarafınızdır. Sizi, ellerinizi serbest bırakmak için paketi hemen yere atmaya yönelten kısımdır. Anında tatmin arar ve sonuçları pek umursamaz.
- Süperego, vicdanınızı ve içselleştirdiğiniz toplumsal değerleri temsil eder. “Doğayı kirletme, bu yanlış,” diyerek sizi durduran sestir.
İd, Ego ve Süperego Nedir?
İnsanlar olarak, günlük yaşamda sürekli kararlar alırız. Bu kararları verirken elbette çeşitli parametreleri ve olası sonuçları göz önünde bulundurmamız gerekir. Ancak çoğu zaman bu süreç sadece bilinçli zihnimizle işlemez. Zira beynimizin toplam kapasitesinin yalnızca yaklaşık %10’u bilinçli zihinle ilgilidir. Geri kalan kapasitenin yaklaşık %50’si ön bilinç, %40’ı ise bilinçaltı tarafından kullanılır.

Bilinçaltı, anılar, duygular, otomatikleşmiş davranışlar ve alışkanlıklarla ilgili verilerin saklandığı alandır. Yani bir kararı verirken neden öyle hissettiğimizi veya neden belirli bir seçeneği tercih ettiğimizi her zaman net biçimde açıklayamasak da, bu kararlar çoğunlukla bilinçaltımızın yönlendirmesiyle şekillenir.
Zihni üç katmanlı bir yapı olarak ele alan Freud, bu modeli ünlü buzdağı metaforu ile açıklamıştır. Bu modele göre zihnin sadece küçük bir kısmı—tıpkı buzdağının suyun üstünde kalan bölümü gibi—bilinçli zihindir. Freud, bu kısmı ego ile ilişkilendirir. Geri kalan, çok daha büyük bölüm ise suyun altında gizlidir: ön bilinç, yani süperego ve en derindeki bilinçaltı, yani id. Şimdi bu üç yapıya daha yakından bakalım:
İd ( Alt Benlik) Nedir?
İd, tüm isteklerin, arzuların ve ihtiyaçların anında tatmin edilmesini isteyen zihinsel yapıdır ve haz ilkesiyle çalışır. Vücudun biyolojik ve içgüdüsel ihtiyaçlarını temsil eder. Bu nedenle bir ihtiyaç karşılandığında zevk, karşılanmadığında ise stres, gerginlik veya hayal kırıklığı hissederiz.

Freud’a göre, çocukların davranışları tamamen id tarafından yönlendirilir. Ego ve süperego ise gelişimin ilerleyen aşamalarında ortaya çıkar. Küçük bir çocuğun yeni bir oyuncak istediğinde ve siz almayı reddettiğinizde öfke nöbeti geçirmesi tam olarak bu yüzden olur. Çünkü çocuk, henüz davranışlarının sonuçlarını değerlendirecek bir egoya sahip değildir ve süperego gibi bir ahlaki filtre de henüz gelişmemiştir. Onun için ihtiyaçlarını ertelemek mümkün değildir. Eğer bir yiyecek ya da oyuncak istiyorsa, hemen şimdi istemektedir.
Ego ( Benlik) Nedir?

Ego, kişinin istek ve ihtiyaçlarını mümkün olan en az zararla karşılamaya çalışan zihinsel bir mekanizmadır. Kişiliğimizin, gerçek hayatla başa çıkmaktan sorumlu olan kısmıdır. Ego, iç dünyamızla dış dünya arasında bağlantı kurar. Gerçeklik ilkesine göre hareket eder. Ego da tıpkı id gibi zevk almak ve acıdan uzaklaşmak ister. Fakat id’den farklı olarak ego, bunu gerçekçi yollarla yapmaya çalışır.
Ego eğer gerçekliği yönetemezse kişi kaygı duyar. Bu durumda ego, kaygıyı azaltmak için bilinçsiz olarak bazı savunma mekanizmaları geliştirir. Buna örnek olarak inkâr mekanizması verilebilir. Sigara bağımlısı bir kişi, aslında bağımlı olduğunu kabul etmek yerine sadece “sosyal içici” olduğunu söyleyerek kendisini rahatlatır. Böylece kişi, kötü hissettiren gerçekleri görmezden gelerek kaygısını azaltmaya çalışır.
Superego ( Üst Benlik) Nedir?
Süperego genellikle 3-5 yaşları arasında gelişir. Ailenin çocuğa aktardığı değerleri ve toplumun beklentilerini kapsar. Kelime anlamı “ego üstü”dür. Bireylerde farklı seviyelerde gelişebilir ve üst düzey bir zihinsel yapıdır. Süperego, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etmemize yardım eder. Aynı zamanda id’in ilkel dürtülerini kontrol altına alır.

Süperego, vicdanın sesi ve içimizdeki eleştirel düşüncelerin kaynağıdır. Görevi, toplum tarafından yasaklanan istekleri dizginlemektir. Ayrıca egoyu yalnızca gerçekçi değil, ahlaki hedeflere de yönlendirir ve daha iyi biri olmamız için bizi teşvik eder.
Süperego iki parçadan oluşur: vicdan ve ideal benlik. Vicdan, yanlış bir şey yaptığımızda ortaya çıkar. İçimizde bir ses gibi bizi uyarır ve suçluluk duygusuyla egoyu cezalandırır. İdeal benlik ise bizim nasıl biri olmamız gerektiğine dair kafamızdaki mükemmel görüntüdür.
İdeal benlik, kariyer hedeflerini, başkalarıyla ilişkilerimizi ve toplumda nasıl davranmamız gerektiğini belirler. Süperego doğru davrandığımızda bizi gururlandırarak ödüllendirir, aksi durumda ise suçluluk duygusu yaşatarak cezalandırır. Vicdanımız ve ideal benliğimiz çoğunlukla çocuklukta, ailemizin değerlerine ve yetiştirilme tarzımıza göre şekillenir.
Sağlıklı Bir Kişilik İd, Ego Ve Süperego Arasında Denge Gerektirir

Freud’a göre, sağlıklı bir kişilik, id, ego ve süperego arasındaki denge ile oluşur. Bu denge bozulduğunda çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Eğer kişide id baskınsa, kişi toplumun kurallarını önemsemeden, dürtüleriyle hareket eder. Böyle kişiler, kontrolsüz davranışları nedeniyle ciddi sorunlar, hatta hukuki problemler yaşayabilirler.
Süperego baskınsa, kişi aşırı ahlakçı olur. Böyle kişiler, kendi ahlaki standartlarına uymayan insanları sürekli yargılar ve eleştirir. Son olarak ego baskın olduğunda, kişi toplumsal kurallara aşırı bağlı olur. Bu da kişinin esnekliğini azaltır, değişimlere uyum sağlamasını zorlaştırır ve kişisel olarak doğru ve yanlış kavramları geliştirmesini engeller.
Günümüzde Freud’un kişilik teorisi çeşitli eleştiriler almaktadır. Freud’un teorisindeki en büyük eleştiri, id’i insan psikolojisinin en önemli parçası olarak görmesidir. Bu görüş, insan doğasının karmaşıklığını görmezden gelerek çok basit bir yaklaşıma indirger. Ancak tüm eleştirilere rağmen Freud’un id, ego ve süperego kavramları, psikoloji dünyasını derinden etkilemiş ve günümüzde de önemini korumaktadır.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Kovačić petrović Z, Peraica T, Kozarić-kovačić D. Comparison of ego strength between aggressive and non-aggressive alcoholics: a cross-sectional study. Croat Med J. 2018;59(4):156-164. doi:10.3325/cmj.2018.59.156
- Churchill R, Moore TH, Davies P, et al. Psychodynamic therapies versus other psychological therapies for depression. Cochrane Database Syst Rev. 2010;(9):CD008706. doi:10.1002/14651858.CD008706
- Id, Ego, and Superego: Freud’s Elements of Personality. Yayınlanma tarihi: 13 Eylül 2022; Bağlantı: Id, Ego, and Superego: Freud’s Elements of Personality
Matematiksel