Batman’in herhangi bir süper gücü olmayabilir ama ilham kaynağı yarasaların kesinlikle vardır. İnsanlar ile yarasalar arası uzun zamandır açık. Belki de bu hayvanlara kaybettikleri itibarlarını geri verme zamanı gelmiştir.
Yarasalar, 50 milyon yıllık evrimleri boyunca, av bulmak için yerleşik bir sonar sisteminden, Dünya üzerindeki herhangi bir hayvanın en hızlı yatay uçuşunu sağlayan hünerli kanatlara kadar, yaşamın zorluklarına karşı ustaca çözümler geliştirdiler. Bunun sonucunda da günümüzde Antarktika ve birkaç uzak ada dışında dünya çapında, çeşitli şekil ve boyutlarda, 1.400’den fazla yarasa türü yaşıyor.
Tarih Boyunca İnsan Yarasa İlişkisi Her Zaman Sorunlu Oldu
Ancak yine de dünya çapında pek çok insan yarasalardan, onların bizden korktuğundan daha fazla korkuyor. Aslına bakarsanız yarasaların halkla ilişkileri hiçbir zaman düzgün gitmemiştir. Bunda elbette yarasaların fiziksel özelliklerinin de suçu var.
Vücutlarının, uzuvlarının ve yüzlerinin yapısı, ileriye dönük gözleri ve dişlek gülüşleriyle birleşince sinir bozucu şekilde insana benzerler. Bu nedenle de eski çağdaki Romalı yazarlardan biri, “Yarasanın tabiatı ile şeytanınki arasında kan bağı bulunmaktadır” der.
Aydınlanma çağında, biyologlar yarasanın sınıflandırmaya sokulamayan aykırı anatomisinden rahatsız olmaya devam etti. Ünlü taksonomist Cari Linnaeus, 1758’de yarasalara kötü lakabını verdi. Sınıflandırma kitabında Vespertilio vampyrus’u “geceleri uykudakilerin kanını emen” tür olarak açıkladı. Ardından dünyanın dört bir yanında benzer isimli yarasalar türemeye başladı. Vampyressa (1843), Vampyrops (1865) ve Vampyrodes (1889) gibi isimlerin hepsi bu temanın çeşitli varyasyonlarıydı.
17-18. yüzyıl döneminde vampirizm Doğu Avrupa’nın büyük bir kesiminde saplantıya dönüştü. Buna, veba salgını ve çiçek hastalığı gibi gizemli hastalıkların vampirlerin işi olduğu düşünülmesi neden oldu. Yarasaların Vlad Dracula adlı Transilvanyalı prensle ilişkilendirilmesi ise insan-yarasa ilişkilerinin sonunu getirecekti.
Vampirler on dokuzuncu yüzyılın başında halkın bilincine işlemişti. Bram Stoker’ın Drakula adlı eserinin çok popüler olmasıyla yarasa gerçeği ile vampir kurgusu sonsuza dek iç içe geçti ve masum meyve yarasası, kötü adam rolünü üstlendi. Bunun sonucunda insanlar bir fobi bile geliştirdi. Chiroptophobia, yani kiroptofobi, adını Yunancada “kanatlı el” anlamına gelen Chiroptera sözcüğünden alıyor. Bu korkuya sahip kişiler yarasanın adını bile okumaktan korkacaklardır.
Yarasalar Sandığınız Kadar Ürkütücü Değildir
Popüler efsaneye rağmen yarasalar kör değildir. Ancak birçoğu birincil duyuları olarak görmeye güvenmez. Bunun yerine tamamen karanlıkta yön ve yiyecek bulmak için ekolokasyonu kullanır. Ekolokasyon, yüksek frekanslı sesleri nesnelerden yansıtarak ve yankılarını dinleyerek kişinin çevresini algılamasının bir yoludur. Yarasalar bu yankılardan, lezzetli bir sivrisinek gibi nesnelerin mesafesini, boyutunu ve şeklini hesaplayacaktır.
Biyolojide genel bir kural olarak, küçük hayvanların yaşam süreleri büyüklere göre daha kısadır. Ancak yarasalar kuralları çiğnerler: Vücut boyutlarına göre en uzun ömürlü memelilerdir. 41 yıl bile yaşayan yarasa olduğu bilinmektedir. Bilim insanları, olağanüstü uzun yaşamlarının sırlarını bulmak için yarasaların hücrelerini inceler.
Hatta bir çalışmada kromozomların uçlarında bulunan koruyucu yapılar olan telomerlere odaklandılar. Çoğu hayvanda telomerler yaşla birlikte kısalma eğilimindedir. Bu, yaşa bağlı hücre bozulması ve ölümle ilişkilendirilen bir süreçtir.
Oysa ki yarasaların telomerleri yaşla birlikte kısalmaz. Yarasalar daha uzun yaşamalarının yanı sıra yaşamları boyunca sağlıklı kalırlar. Yarasaların neden bu kadar uzun yaşadığını ve yaşlılığa kadar nasıl sağlıklı kaldıklarını anlamak, bir gün insan ömrünün uzatılmasına yardımcı olma potansiyeline sahiptir.
Yarasalar Kan Emer mi?
Aslında bilinen yarasa türlerinden sadece 3 tanesi kan emicidir. Bu 3 türün hepsi Kuzey ve Güney Amerika’da yaşar. Ayrıca vampir yarasalar kan emmez nadiren insanlara saldırırlar. Genellikle sığır ve tavuk gibi evcilleştirilmiş hayvanlardan beslenirler ve emdikleri kan da bir çay kaşığını geçmez.
Vampir yarasaların en kritik tehlikesi, ağızlarında bulunan kuduz virüsüdür. Ancak vampir yarasaların sadece %0.5’inde bu virüs bulunduğu bilinmektedir. Bu üç tür dışında kalan yarasalar, hayatlarında bir yudum bile kan tatmamıştır. Hepsi masum meyve yiyicilerdir. Ancak bilim dünyasında sonsuza dek kan emici lakabının yanıltıcı yükünü taşımakla lanetlenmişlerdir.
Yarasalar Neden Mağaralarda Yaşamayı Sever?
Onlar da tıpkı insanlar gibi sıcakkanlı memelilerdir. Bu nedenle, sıcaklık, sağlıklı yaşamları için çok önemli bir faktördür. Bir mağara, yarasaların ihtiyaç duyduğu optimum sıcaklığı sunarak çok fazla enerji harcamadan rahat etmelerini sağlar. Bir mağaranın tavanından baş aşağı sarkan yarasalar tipik olarak tehlikeden uzaktırlar. Bu noktada neden baş aşağı durdukları da merak edilen bir başka sorudur.
Yarasalar, uçmak için kaslarını kullanan tek memelidir. Ancak uçuşa başlamak çok fazla enerji gerektirir, bu da bir canlının böyle bir güç üretebilecek güçlü kaslara ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Ancak yarasalar bu biçimde evrimleşmemiştir. Bu nedenle uçabilmek için kaslarını akıllıca kullanırlar ve baş aşağı durmayı tercih ederler. Bu sayede, herhangi bir tehlike sezdiklerinde tutundukları yeri bırakırlar ve kolayca uçarlar.
Onların Varlığı Yaşamın Dengesi İçin Gereklidir
Yarasalar, kendi yeteneklerinin ötesinde, ekosistemlerinin pek çok başka bölümünü de destekler. Yarasalar birçok farklı şey yerler. Yarasa türlerinin neredeyse %70’i öncelikle böcek yer. Sevdikleri böceklerin birçoğu pamuk gibi önemli tarımsal ürünlere zarar veren zararlılardır.
Pek çok yarasa türü bitki sağlığını ve çeşitliliğini artırır. Ayrıca en az 549 bitki türü varlığını yarasalara borçludur. Bunlar arasında muz, mango, kakao gibi pek çok popüler gıda ürün yer alır. Sonuç olarak yarasalara itibarını geri vermek için büyük bir hamle yapmanın zamanı çoktan geldi.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Why bats are the real superheroes of the animal world. Yayınlanma tarihi: 26 Ekim 2021. Kaynak site: National Geographic. Bağlantı: Why bats are the real superheroes of the animal world
- Henley L, Jones O, Mathews F, Woolley TE. Bat Motion can be Described by Leap Frogging. Bull Math Biol. 2024 Jan 10;86(2):16. doi: 10.1007/s11538-023-01233-5. PMID: 38197980; PMCID: PMC10781826.
- Foley NM, Hughes GM, Huang Z, Clarke M, Jebb D, Whelan CV, Petit EJ, Touzalin F, Farcy O, Jones G, Ransome RD, Kacprzyk J, O’Connell MJ, Kerth G, Rebelo H, Rodrigues L, Puechmaille SJ, Teeling EC. Growing old, yet staying young: The role of telomeres in bats’ exceptional longevity. Sci Adv. 2018 Feb 7;4(2):eaao0926. doi: 10.1126/sciadv.aao0926. PMID: 29441358; PMCID: PMC5810611.
- Federico P, Hallam TG, McCracken GF, Purucker ST, Grant WE, Correa-Sandoval AN, Westbrook JK, Medellin RA, Cleveland CJ, Sansone CG, López JD Jr, Betke M, Moreno-Valdez A, Kunz TH. Brazilian free-tailed bats as insect pest regulators in transgenic and conventional cotton crops. Ecol Appl. 2008 Jun;18(4):826-37. doi: 10.1890/07-0556.1. PMID: 18536245.
- Ramírez-Fráncel LA, García-Herrera LV, Losada-Prado S, Reinoso-Flórez G, Sánchez-Hernández A, Estrada-Villegas S, Lim BK, Guevara G. Bats and their vital ecosystem services: a global review. Integr Zool. 2022 Jan;17(1):2-23. doi: 10.1111/1749-4877.12552. Epub 2021 Jun 8. PMID: 34003577.
Matematiksel