Bazılarımız yalnızlığa bayılırken bazılarımız bundan korkuyor. Yalnızlık herkese farklı bir duygu deneyimi yaşatıyor. Peki bu esnada beynimize neler oluyor? Yalnızlık beynimizi nasıl etkiliyor?
İnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Yalnız kalmaya en düşkün insan bile sevdiği bir insanın kendisine sarılmasına, zor durumdayken kendisine yardım eli uzatılmasına ihtiyaç duyar. Dışlanmanın, grup içerisinde kabul görmemenin acısını neredeyse hepimiz bir şekilde deneyimlemişizdir. Bu durum bize acı veriyor çünkü beynimiz bu yönde evrimleşmiştir.
İnsanlık tarih boyunca birbirine güvenerek, birbirini koruyup kollayarak çeşitli zorlukları aşmıştır. O zamanlar sizi koruyacak, arkanızda duracak birileri olmadığında hayatınız tehlike demekti. Şimdilerde yalnızlık çoğunlukla bu kadar büyük bir tehlike barındırmasa da hala benzer duyguları yaşamaya devam ediyoruz.
Fakat bu duyguları yaşarken beynimizde de birtakım değişiklikler meydana geliyor. Bilim insanları da çeşitli deneyler ve araştırmalar yoluyla bunları gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. İşte bu yazımızın konusu tam da bu aslında. O halde yalnızlık beynimizi nasıl etkiliyor, gelin bir bakış atalım.
Yalnız İnsanların Beyni Normal İnsanların Beyninden Biraz Daha Farklıdır
Amerikan Psikoloji Derneği (APA) yalnızlığı, kişinin yalnız olmasının ya da kendisini yalnız hissetmesinin getirdiği rahatsızlık ve huzursuzluk olarak tanımlıyor. Ayrıca yalnızlık için doğuştan gelen yakınlık ve arkadaşlık kurma ihtiyacımızı gideremediğimizde oluşan sıkıntı da diyebiliriz. Ve bu yalnızlık hali beyinlerimizin normalden biraz daha farklı olmasına sebep oluyor.
2020 yılında yapılan bir çalışma bunun en güzel kanıtlarından biridir. Bu çalışmada araştırmacılar, Birleşik Krallık’ta yaşayan yaklaşık 40 bin kişinin beyin taramalarını, sosyal izolasyon ve yalnızlık durumlarını kullandı. Çalışmadan çeşitli şaşırtıcı sonuçlar elde edilecekti.
Örneğin bu çalışma sonucunda, beynimizin yalnızlıkla ilişkili bölgesinin beynimizin varsayılan mod ağı (default mode network) içerisinde yer aldığını öğrendik. Sinirbilimde varsayılan mod ağı; kişinin dış dünyaya odaklanmadığı, beynin uyanık ama dinlenir durumdayken aktif olan kısımlarına verilen addır.
Elbette bu çalışmadan öğrendiğimiz tek şey bu olmadı. Yalnızlık çeken insanlarda varsayılan mod ağının bazı bölümleri diğer insanlardakine göre daha büyüktü. Ayrıca beynin diğer bölgeleriyle de daha güçlü bir bağa sahipti. Bu da yalnız insanların sosyal ilişkileri hayal etmede, geçmiş sosyal olaylar hakkında daha nostaljik olma ve evcil hayvanlarını antropomorfize (onları insan yerine koyma) konusunda neden bu kadar başarılı olduklarını açıklıyor.
Çünkü varsayılan mod ağı dil gelişimi, geleceğe yönelik tahmin yürütme ve nedensel akıl yürütme gibi becerilerin çoğunda aktiftir. Yani varsayılan mod ağı, diğer insanlar ve onlarla olan ilişkilerimizi düşündüğümüzde aktif olan bir bölgedir.
Yalnızlık, hayal dünyasında zengin bir sosyal yaşam sağlasa da gerçek hayatta durum tam tersidir. Çünkü yalnız bireyler, gerçek hayattaki sosyal ilişkilerden zevk alamamaya başlayabiliyor. 2021 yılında yapılan bir çalışmada da tam olarak bu gözlemlendi. Araştırmacılar, beynin ödül mekanizmasının bir parçası olan orbifrontal korteksin yalnız bireylerde normalden daha küçük olduğunu buldu.
Yalnızlık Beynimizde Açlık ve Susuzluğa Benzer Bir Etki Yaratıyor
Beslenmenin en temel ihtiyaçlarımızın başında geldiği konusunda herkes hemfikirdir. Ancak sosyallik de tıpkı beslenme ihtiyacımız kadar önemlidir. Çünkü beynimiz için yalnızlık, açlık ve susuzluk gibi bir etkiye sahiptir.
2021 yılında Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, bunu doğrudan ortaya koymaktadır. Araştırmacılar bu çalışmada, 40 kişiden 10 saat boyunca aç ve susuz kalmalarını istedi. Sonra bu 40 kişiye yemek görselleri göstererek beyinlerini taradılar. Çalışmanın diğer aşamasında bu 40 gönüllüyü 10 saat boyunca izole ettiler. Gönüllülerin hiçbir şekilde (kitap, dergi, e-posta, telefon dahil) sosyalleşmesine izin yoktu.
Bu sefer gönüllülerin beyni, sosyalleşen mutlu arkadaş gruplarının görsellerine bakarken incelendi. Sonuçsa oldukça şaşırtıcı. Gönüllülerin beyninde açken de yalnızken de benzer şeyler meydana geliyordu. Nasıl ki acıktığımızda içimizde karşı koyamadığımız bir yeme isteği oluşuyorsa, yalnızken de sosyalleşmek için benzer bir istek içinde oluyorduk.
Konuyla ilgili diğer çalışmalarda da yalnızlık çektiğimizde veya dışlanmış hissettiğimizde beynimizin stres ve belirsizlikle ilişkili bölgelerinin aktif olduğu belirtiliyor. Bilim insanlarına göre bunun sebebi, yalnızlığın olumsuz bir durumdan öte bir tehlike olarak algılanması. Çünkü başta da belirttiğimiz gibi, doğada tek başına olmak demek, av olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmak demektir.
Yalnız İnsanlar Daha Karamsar Oluyor ve Başkalarına Kolay Kolay Güvenemiyor
Kişinin kendisini yalnız hissetmesi herhangi bir durumda olumsuz düşüncelere daha çok kapılmasına yol açabiliyor. Ve bunu fMRI verilerine bakarak görebiliyoruz. Yapılan beyin taramalarında beynimiz gerçekten de olumsuz uyaranlardan olumlu olanlardan daha çabuk etkilendiği gözlenmiştir. Peki beynimiz neden böyle bir şeyi yapıyor?
Cevap aslında oldukça basit. Bilim insanları olumsuza odaklanmanın bir çeşit savunma mekanizması olduğunu düşünüyor. Çünkü yalnız insanların yanında kendilerini koruyup kollayacak insanlar yoktur. Bu durum da onların potansiyel tehditlere karşı her an tetikte olmalarına sebep oluyor. Böylece herhangi bir durumda daha çok senaryo, özellikle de olumsuz senaryo düşünüyorlar.
2021 yılında yapılan başka bir çalışmada ise yalnız insanların diğer insanlardan daha az başkalarına güvendiği gözlendi. Araştırmacılar, deneyde herhangi bir psikolojik rahatsızlığı bulunmayan 42 katılımcıya şu sordu. “Diyelim ki elinizde bir miktar para var. Bir başkasına güvenip bu parayı onunla paylaştığınızda para 3 katına çıkacak. Elinizdeki parayı paylaşır mıydınız?”
Yalnızlık çeken katılımcılar karşısındaki kişiye güvenmediğini söyleyerek paralarını paylaşmayı reddetti. Diğer katılımcılar ise paralarını paylaşmayı tercih ettiler. Ayrıca çalışmada yapılan beyin taramalarında karşısındakine güvenmeyen katılımcıların beyinlerinin güvenle ilişkili bölümlerinde daha az aktivite olduğu görüldü. Bunun yanı sıra katılımcıların kan ve tükürük örneklerini inceleyen araştırmacılar, yalnız katılımcıların oksitosin seviyesinin diğerlerinden daha düşük olduğunu gözlemledi. Ve ne yazık ki bu durum yalnızlığın en endişe verici işaretlerinden biridir.
Yalnızlık Bilişsel Yeteneklerimizin Azalmasına Sebep Olabiliyor
Beynimizin genç kalması için sosyalleşmemiz şart. Çünkü yalnız insanların bilişsel yeteneklerinin bazılarında azalmalar baş gösterebiliyor. Antraktika’da14 ay boyunca diğer insanlardan izole yaşamak durumunda kalan mürettebatın beyin taramaları bu duruma güzel bir örnektir.
Neumayer III istasyonunda 14 ay boyunca yalnız yaşayan mürettebatın beyinlerinde birtakım değişiklikler meydana gelmişti. Öğrenme ve hafıza için hipokampüse destek veren dentat girus bölgesi %7 oranında küçülme vardı.
Ayrıca stres düzenleme ve hafızada önemli rol oynayan BDNF (beyin kaynaklı nörotrofik faktör) isimli bir protenin kandaki miktarında ciddi bir düşüş olmuştu. Ve ek olarak mürettebat görev sonrası çözdükleri hafıza ve uzamsal işleme testlerinde önceye göre daha düşük puan almıştı. Bu saydığımız etkiler görevden 1.5 ay sonraya kadar mürettebatta görülmeye devam etti.
Ancak bu etkileri görmek için Antarktika’da izole bir hayat yaşamamıza gerek yok. 20192da 11 bin kişiyle gerçekleştirilen bir çalışmada araştırmacılar, yalnız insanların hafıza ve hatırlama testlerinde ortalamanın üzerinde bir düşüş gösterdiğini gözlemlemiştir.
Yalnızlığın etkileri elbette sadece beynimizle sınırlı değildir. Yalnızlık yüksek tansiyona, felç ve kalp hastalıklarına yol açabilir. Ayrıca Tip 2 diyabet riskini ikiye katlayabilir ve bunama olasılığını %40 arttırabilir. Bunların yanı sıra, kronik yalnızlık çekenlerin diğer insanlara göre %83 daha yüksek ölme riskine sahip olabileceği belirtilmektedir.
Sonuç Olarak;
Bu şekilde anlatınca yalnızlık gözünüze çok kötü bir şey gibi görünmüş olabilir. Ancak her şeyin dozunda güzel olduğunu unutmamak gerek. Çünkü yalnızlığın olumsuz etkileri olduğu gibi fazla sosyalliğin de elbette olumsuz etkileri olacaktır. Önemli olan kendimiz için doğru dozu ayarlamaktır. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Sevgisizlikten Şikayet Ediyorsanız Erich Fromm’u Tanımanız Önerilir
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- How Does Loneliness Affect the Brain? ; Bağlantı: What Does Loneliness Do to the Brain? (everydayhealth.com) ; Yayınlanma tarihi: 21 Şubat 2023
- How Loneliness Reshapes the Brain ; Bağlantı: How Loneliness Reshapes the Brain | Quanta Magazine ; Yayınlanma tarihi: 28 Şubat 2023
- Jana Lieberz et al. Loneliness and the Social Brain: How Perceived Social Isolation Impairs Human Interactions ; Bağlantı: Loneliness and the Social Brain: How Perceived Social Isolation Impairs Human Interactions – Lieberz – 2021 – Advanced Science – Wiley Online Library ; doi: https://doi.org/10.1002/advs.202102076
- Livia Tomova et al. Acute social isolation evokes midbrain craving responses similar to hunger ; Bağlantı: Acute social isolation evokes midbrain craving responses similar to hunger | Nature Neuroscience ; doi: https://doi.org/10.1038/s41593-021-01004-2
- Seyul Kwak et al. Social brain volume is associated with in-degree social network size among older adults ; Bağlantı: Social brain volume is associated with in-degree social network size among older adults | Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences (royalsocietypublishing.org) ; doi: https://doi.org/10.1098/rspb.2017.2708
Matematiksel