Günlük Hayatın Felsefesi

Thomas Kuhn ve Bilimsel Devrimlerin Yapısı: Bilim Nasıl İlerliyor?

Medeniyetimizin bu noktalara gelmesinin ardındaki etkenlerden biri şüphesiz bilimdir. Peki bilim nasıl ilerliyor ve bizi bu günlere getiriyor? Thomas Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eseriyle bize bu konuda bir çerçeve sunuyor.

Thomas Kuhn ve Bilimsel Devrimlerin Yapısı: Bilim Nasıl İlerliyor?

Bilimin nasıl ilerlediğine derinlemesine bakmadan önce bilim insanlarına değinelim. Sonuçta bilim yapanlar, bilimsel bilgiyi keşfeden ve işleyenler bilim insanlarıdır. Peki bir bilim insanının ne gibi özellikleri vardır?

Birçoğumuz bu soruya eleştirel, şüpheci, araştırmacı, meraklı gibi cevaplar veririz. Nitekim bilim felsefesi deyince akla gelen ilk isimlerden olan Karl Popper da bu şekilde düşünüyordu. Hatta ona göre bilim insanın şüpheci ve eleştirel olması bilimin ilerlemesinin nedenlerinden biriydi. Çünkü her bir eleştirel ve şüpheci yaklaşım, yeni bulgulara ve dolasıyla bilimsel ilerlemeye yol açıyordu.

Fakat Thomas Kuhn, Popper ile aynı fikri paylaşmıyordu. Kuhn elbette eleştirel bakış açısının bilimin ilerlemesindeki rolünü küçümsemiyordu. Ancak ona göre tüm bilimsel ilerlemelerin arkasında eleştirel bakış açısının olduğunu düşünmek tam doğru değildi. Çünkü Khun’a göre bilim, doğrusal olarak ilerlemiyordu.

O halde bilimin ilerlemesini sağlayan nedir? Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı eseri ne anlatıyor ve neden bu kadar önemli? Gelin, tüm bunları önce Thomas Kuhn’u tanıyarak anlamaya çalışalım.

Thomas Kuhn Kimdir?

Thomas Kuhn (1922 – 1996), Amerikalı fizikçi, tarihçi ve bilim felsefecisidir. Kuhn’un en önemli yapıtı olan Bilimsel Devrimlerin Yapısı, akademik camiada ve popüler bilim çevrelerinde büyük etki yaratmıştır.

Thomas Kuhn, 18 Temmuz 1922’de Ohio eyaletinin Cincinnati kentinde doğdu. Yazımızda her ne kadar onun bilim tarihi ve felsefesine yaptığı katkılardan bahsedecek olsak da aslında kendisi bir fizikçidir. 1943 yılında Harvard’dan summa cum laude derecesiyle mezun oldu. Daha sonra yüksek lisans ve doktora derecesini de yine fizik alanında alanında aldı.

Ardından Kuhn, bir diğer üyesi analitik felsefenin önemli isimlerinden Willar Van Orman Quine olan Society of Fellows’a seçildi. Bu dönemden 1956’ya kadar beşeri bilimler lisans öğrencileri için bir bilim dersi verdi. Dersin merkezinde tarihsel vakaların yer alması Kuhn’un tarihsel bilimsel metinleri incelemesi için bir fırsat oldu.

Bunun üzerine Kuhn, bilim tarihi üzerine yoğunlaşmaya başladı ve ardından bu alanda yardımcı doçentliğe atandı. İlk olarak 18. yüzyıl madde teorisi ve termodinamiğin erken tarihi üzerine çalıştı. Daha sonra astronomi tarihine yöneldi. Böylece ilk kitabı olan Kopernik Devrimi‘ni 1957’de yayımladı.

Thomas Kuhn ve Bilimsel Devrimlerin Yapısı: Bilim Nasıl İlerliyor?
Thomas Kuhn’un 1962’de yayınladığı, bilim ve felsefe camiasında oldukça büyük etki yaratan Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı kitabı.

Devam eden süreçte Kuhn, bilim tarihi ve felsefesi üzerine yoğunlaşmaya devam etti. Böylece 1962’de ünlü eseri Bilimsel Devrimlerin Yapısı‘nı yayınladı. Onun bu eseri, bilimsel ilerleyişe yeni bir gözle bakmamızı sağlamıştı.

Bilimsel Devrimlerin Yapısı Ne Anlatıyor?

Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı‘nda kendi bilim felsefesini oluşturmak üzerine bilim tarihini araştırır. Ona göre tarihi anekdot ya da kronolojiden daha fazlasını barındıran bir depo olarak görürsek bilim felsefesi adına bir dönüşüm yaratmayı başarabiliriz. Bu bağlamda Kuhn, kendi tarihsel incelemesinden aşağıdaki gibi bir şema çıkarır.

Thomas Kuhn
Thomas Kuhn bilim insanlarının araştırmalarının temelini oluşturan varsayımları, teorilerini nasıl oluşturduklarını ve test ettiklerini, nasıl aksiyomlar oluşturduklarını incelemiştir. Bu incelemesinin sonucunda bu şemayı oluşturmuştur.

İlk aşama olan paradigma öncesi dönemde fikirler arasında bir uzlaşı yoktur. Yani belli bir problem bağlamında bir sürü bilim insanının veya filozofun fikirleri vardır. Ancak bunlar arasından net bir şekilde kabul göreni yoktur.

Kısacası paradigma öncesi dönemde adından da anlaşıldığı üzere belli bir paradigma yoktur. Bu duruma en güzel örneklerden biri presokratik filozoflardır. Thales, Anaksimandros, Anaksimenes ve Demokritos gibi filozoflar arkhe problemiyle ilgilenmişlerdir. Fakat her biri arkhe problemine farklı cevaplar vermiştir. Ve bu cevapların hiçbirinin bir diğerine bariz bir üstünlüğü yoktur.

Thomas Kuhn ve Bilimsel Devrimlerin Yapısı: Bilim Nasıl İlerliyor?
Thomas Kuhn’un 1991’de evindeyken çekilmiş bir fotoğrafı. Kaynak: Max Planck Research Library.

Paradigma öncesi dönemden sonra karşımıza olağan (normal) bilim dönemi çıkıyor. Bu aşamada paradigma öncesi dönemden bazı fikirler çeşitli nedenlerden ötürü geniş bir bilim insanı topluluğu tarafından kabul görmüş oluyor. Sonra devreye paradigma dediğimiz bir kavram giriyor. Peki nedir bu paradigma?

Paradigma, bilim insanları tarafından kabul görmüş olan inançlar bütününe veya problemlerin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda üzerinde hemfikir olunan geleneklere verilen isimdir. Ayrıca Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı‘nda paradigma kavramını açıklamak için Gestalt psikolojisi kavramlarından yararlanır.

Gestalt psikolojisinde algıyı açıklamak için resimler ve imgeler kullanılır. Buradaki ana fikir, görüntünün tarafsız bir şekilde gözlemlenmediği, aksine yorumlandığıdır. Örneğin aşağıdaki ördek-tavşan resminden bunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Bu resme baktığınızda ördek ya da tavşandan sadece birini görürsünüz.

Bu görselin bilinen en eski versiyonu bir Alman mizah dergisi olan Fliegende Blätter’in 23 Ekim 1892 sayısında yer almıştı.

Bu görsele baktığınızda hem ördeği hem de tavşanı aynı anda görmek zordur. İşte paradigmalar da bilim insanlarının bilime yön vermelerini bu şekilde etkiler. Eğer bilim insanı ördeği görüyorsa buna göre hareket edecektir. Tavşanı görmek için paradigmasını değiştirmesi gerekmektedir.

Kriz Dönemleri ve Bilimsel Devrim

Olağan bilim aşamasında bilim insanlarının mevcut paradigmaya uygun şekilde hareket ettiklerini söylemiştik. Buna en güzel örneklerden biri Batlamyus’un paradigmasıdır. Batlamyus jeosentrik yani Dünya merkezli evren görüşünü savunuyordu.

Ancak onun bu görüşü gökyüzündeki cisimlerin neden belli zamanlarda geriye doğru hareket ediyor gibi göründüğünü açıklamıyordu. Bu nedenle Batlamyus, kendi jeosentrik evren modelini karşılayan paradigmaya göre bir çözüm buldu.

Batlamyus, kendi jeosentrik evren modelinde Dünya’yı sabit kabul ettiği için bazı sorunlarla karşılaşmıştı. Gezegenlerin yörüngesindeki düzensizlikleri gidermek için de episiklik hareket kavramını ortaya attı. Örneğin bu sayede Ay’ın eliptik yörüngesini açıklayabiliyordu. Görselde de gördüğünüz gibi episiklik harekette gezegen Dünya’nın çevresinde dönerken kendi etrafındaki hayali bir daire üzerinde de dönüşler yapar. Böylece Batlamyus, gezegenlerin dönüşlerindeki geriye doğru hareket ediyormuş izlenimi bu şekilde açıklamaya çalışmıştır.

Batlamyus’da da karşımıza çıkan bu durum bizi diğer aşamalara götürmektedir. Jeosentrik evren görüşünde olduğu gibi tam açıklanamayan bazı sorunlara anomali denir. Anomaliler biriktiğinde kriz aşaması başlamış demektir. İlk başta anomaliler Batlamyus örneğindeki gibi mevcut paradigma içinde açıklanmaya çalışılır.

Fakat fark etmiş olacağınız üzere Batlamyus’un açıklaması işi daha da karmaşıklaştırmaktadır. İşte bu noktada devreye rakip paradigmalar girer. Kopernik‘in heliosentrik yani Güneş merkezli evren modeli, anomaliyi işi karmaşıklaştırmadan çözmüştür. Yaşanan bu paradigma kayması da bizi sonraki aşama olan bilimsel devrim aşamasına götürür.

Bilimsel devrim aşaması her ne kadar bir son gibi görünse de aslında değildir. Çünkü şemanın da gösterdiği üzere olağan bilim, krizler ve bilimsel devrim dönemi sürekli tekrar eden bir döngüdür. Kopernik’ten sonra paradigma değişmiş olsa da yeni paradigmayla olağan bilim dönemine girilmiştir.

Sonuç Olarak;

Elbette bilimsel devrimlere daha fazla örnek vermek mümkündür. Galileo’nun çalışmaları, Aristoteles fiziğinden Newton fiziğine geçiş veya Darwin’in doğal seçilim teorisiyle biyolojide yaşanan devrim gibi birçok örneği sayabiliriz.

Tüm bunlara baktığımızda Kuhn’un ortaya koymuş olduğu fikrin ne denli başarılı olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu nedenledir ki Bilimsel Devrimlerin Yapısı, tarihte en çok alıntı yapılan kitaplar arasındadır. Ve en önemlisi Thomas Kuhn’un çalışmaları pozitivistlerin iddia ettiğinin aksine bilimin doğrusal olarak ilerlemediğini göstermiştir.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir