Tarih

Titanik Gerçekten Battı mı? Titanik İle İlgili Komplo Teorileri Neden Yeniden Akla Geldi?

14 Nisan 1912 akşamı geç saatlerde, R.M.S. Titanic bir buz dağına çarpıp Kuzey Atlantik’in buzlu sularına battı ve gemideki 2.223 yolcu ve mürettebattan 1.517’si öldü. Bu, olay tarihe adını, barış döneminde yaşanan en ölümcül deniz felaketi olarak yazdırdı. Peki ama Titanik gerçekten battı mı? Ya hiç batmadıysa?

Titanik Gerçekten Battı mı?
Titanik ile ilgili pek çok komplo teorisi ortaya atılmıştır. Bunlardan bir tanesi de Titanik battı mı? sorusunu sorar

Tarih boyunca pek çok felakette olduğu gibi, Titanik‘in batması da yıllar içinde çok sayıda komplo teorisinin ortaya çıkmasına neden oldu. Herkes bir gerçek üzerinde hemfikir. 1912’de Kuzey Atlantik’in buzlu sularında gerçekten bir gemi battı.

Titanik Gerçekten Battı mı?
Deniz dibinde 100 yılı aşkın bir süre kaldıktan sonra Titanik yavaş yavaş bozulmaya başladı. Geminin iki ana bölümünün deniz tabanına çarpması sonucu oluşan ilk darbe, enkazın büyük bölümünü zaten deforme etmişti. Sonrasında da görevi denizin 3.800 m altında yaşayan minik mikroplar devraldı. Bu mikroplar gemideki demir ile besleniyorlar. Bunun bir sonucu olarak da her geçen yıl enkaz biraz daha bozuluyor.

Komplo teorisyenleri batan bir gemi olduğunu kabul ediyor. Ancak iddialara göre White Star Line, Southampton’dan New York’a olan yolculuk için gemileri değiştirmişti. Batan gemi Titanic değil RMS Olympic idi. Titanik faciasından birkaç ay önce hasar gören Olympic adlı geminin ismi değiştirilerek yavaşça batması için yola çıkarıldı. Böylece geminin sahipleri sigortadan büyük hasar tazminatı alabileceklerdi.

Titanik Battı mı? Sorusu Nereden Akla Geldi?

Titanik Gerçekten Battı mı?
Titanik ilk yolculuğuna 10 Nisan 1912’de öğle saatlerinde Southampton’dan yola çıktı.

Kulağa oldukça sıra dışı gelen bu teoriyi geniş kitlelere ulaştıran kişi ise Robin Gardiner isimli İngiliz komplo teorisyeni. Gardiner tarafından yazılan 1998 tarihli Titanik Hiç Batmayan Gemi isimli kitap ise teorinin yüksek sesle dile getirildiği ilk mecra.  

Bu tuhaf teoriyi anlamlandırabilmek için arka plandaki süreç hakkında kısaca bilgi sahibi olmanız gerekir. 1900’lü yılların başında ilginç bir rekabet söz konusu idi. Bu rekabet en iyi ve en hızlı gemileri inşa etmek ile ilgiliydi. White Star Line, 1874 yılında kurulmuş bir gemicilik şirketi idi. Rakipleri de Cunard Line adı ile bilinen bir başka şirketti.

1902’de White Star, ünlü finansör J.P. Morgan tarafından finanse edilen bir holding şirketi olan International Mercantile Marine Co. (IMM) tarafından satın alındı. Bu, White Star’a Cunard ile rekabette önemli bir finansal avantaj sağladı. Bunun sonucunda da Olimpiyat sınıfı olarak bilinen üç gemi inşa ettirdi. Bunlar Olympic, Titanic ve Britannic olarak adlandırıldı. Bu gemiler, Cunard gemilerinden daha büyük ve daha lüks olacaktı. Bu üç gemi de birbirine oldukça benziyordu.

Olympic, Titanic ve Britannic
Olympic, Titanic ve Britannic

İlk gemisi olan Olympic, şirketin amiral gemisi olarak da anılıyordu. Başarılı ilk seferleri, şirketin Cunard ile olan rekabetteki üstünlüğünü pekiştirmişti. Ancak beşinci yolculuğu bir felaketle sonuçlandı. 20 Eylül 1911’de askeri gemi Hawke ile çarpıştı. Olympic ciddi hasar almış olsa da limana geri dönmeyi başardı.

 Daha sonra açılan dava, kazadan White Star şirketinin sorumlu olduğunu ortaya çıkardı. Bu durum, hem geminin onarım masrafları hem de şirketin itibarı açısından büyük bir kayba yol açtı. Dava da, onarımların sigorta kapsamında olmayacağı da belirlendi.

İşin İçine Komplo Teoriler Karışıyor

Buraya kadar anlattığımız her şey gerçektir. İddialar ise bundan sonrası ile ilgili. Buna göre zarar etmemek adına şirket bir plan yapmıştı. Yeni inşa edilen ikinci gemisi Olympic adını alırken, hasar gören eski gemisi ise Titanik olarak adlandırılmıştı. Elbette bu esnada işin içine bir buzdağı karışmasını kimse beklemiyordu.

Titanik battı mı? sorusu pek çok kitabın da konus oldu.

Bu iddialar devamında pek çok araştırma yapıldı. Ancak değişim veya sabotaj iddialarını destekleyen hiçbir güvenilir tarihsel belge veya kanıt yoktur. Bu teoride pek çok boşluk vardır ama en büyüklerinden biri Titanik’in sigortasının Olympic’in zararını karşılamaya yetmemesiydi.

Ya Titanik Bugün Olsaydı?

Dediğimiz gibi Titanik ile ilgili bir çok komplo teorisi vardır. Yazıda aktardığımız sadece bir tanesi idi. Bunu aktarmamızın da bir nedeni vardı. Bu nedeni aslında aşağıda görüyorsunuz.

Jack ve Rose geceden sağ çıksaydı ne olurdu? Pek çok kişi bu tuhaf görüntüyü “Titanik bugün olsaydı” başlığıyla yeniden paylaştı. 

Yapay zeka tarafından oluşturulan yukarıdaki görüntü bir süredir insanları şaşırtıyor. Bu görüntüde 1997 yapımı “Titanik” filminde rol alan Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’i görüyoruz. Arka tarafta da Titanik’in aslında batmamış olması dikkat çekiyor. Yukarıdaki görüntünün gerçekten olası olduğunu düşünen pek kimse olduğunu düşünmüyoruz. Ancak yine de yapay zeka görüntü oluşturucularının ortaya çıkışı bir riski bizlere anımsatıyor.

Yapay zeka oluşturucuları gerçek fotoğraflar üzerinde çalışıyor. Bunun sonucunda da giderek daha ikna edici görüntüler üretiyor. Bu durumda da çevrimiçi ortamda karşılaştığımız içerik ile etkileşimimiz konusunda iki kez düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bu tarz içerikler kolaylıkla komplo teorisyenlerinin uçuk fikirlerini desteklemek için de kullanılacaktır.

Aradan geçen bunca yılın ardından konu ile ilgili komplo teorisinin tekrar gündeme gelmesi de bu nedenledir. Ancak sadece bu kadar da değil. Şimdi aşağıdaki görsele iyi bakın. Görselde günümüzün en çok etkileşim alan modellerinden birini görüyorsunuz.

Barselona’dan 25 yaşındaki pembe saçlı bir kadın olan Aitana yapay zeka tarafından geliştirilen ilk model. Aitana, reklam başına bin euronun biraz üzerinde kazanıyor ve şu anda binlerce kişi tarafından sosyal medyada takip ediliyor. Çoğu kişide gerçek olmadığını hakkında yakın zamanda çıkan haberler neticesinde öğrendi. Yani yapay ile gerçeği ayırt etmek konusunda bir çoğumuz çok da iyi değiliz.

Sonuç olarak

Titanik ile ilgili komplo teorilerine inanıp inanmadığınızı bilmiyoruz. Ancak neyin gerçek neyin yapay olduğunu ayırt edemeyeceğimiz bir çağda yaşıyoruz. Bu nedenle böylesi bir zamanda şüpheci bir bakış açısına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.


Kaynaklar ve ileri okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir