Uyuduğumuzda günlük hayat bizim için durur. Mesela biz uyurken odada uçan sinekten haberimiz olmaz ya da sokaktan geçen insanların farkında olmayız. Peki hiç düşündünüz mü, ya bunların hiçbiri aslında gerçek değilse? Ya siz var olduğunuz için bu evren varsa ve siz yok olduğunuzda evren de yok olacaksa?
Bu sorular sizi biraz afallatmış olabilir. Ne de olsa hiçbirimiz gün içinde “Acaba tek bilinçli varlık ben miyim, her şey benim zihnimin bir ürünü mü?” diye düşünmüyoruz. Bunun yerine tüm insanların zihninin birbirinden farklı olduğunu kabul ediyoruz. Mesela bir elmaya baktığımızda bile hepimiz onu aynı kırmızılıkta görmüyoruz, öyle değil mi?
Yine de bu soru, binlerce yıldır insanların aklını karıştırmaya devam ediyor. Hatta azınlık da olsalar bazı filozoflar, solipsizm adı verilen bu görüşü savunuyor. O halde gelin, “tek gerçeklik benim” fikrini savunan solipsizme daha yakından bakalım.
Solipsizm Felsefesi Nedir?
Türkçeye tekbencilik olarak çevirebileceğimiz solipsizm, temelde kişinin zihninin evrendeki tek bilinçli varlık olduğunu savunan görüştür. Solipsizme göre evren sadece zihnimizin içindedir ve biz öldüğümüzde o da yok olacaktır. Hatta solipsizme göre, zihnimizde yer almayan bir şey var olamaz. Evrende olan her şey, mutlak suretle zihnimizde de var olmak zorundadır. Bu nedenle solipsizmde her şeyin merkezinde “ben” vardır.
Bu bağlamda baktığımızda aslında solipsizm bir bilgi teorisidir. Yani epistemolojinin alanına girer. Felsefenin ana dallarından biri olan epistemoloji, bilginin ne olduğu üzerine kafa yorar. Solipsizm de bu bakımdan bilinebilecek tek şeyin kişinin kendi varlığı olduğunu savunur. Peki bu fikir nasıl ortaya çıkmış olabilir?
Solipsizmin köklerini Antik Yunan’a kadar dayandırmak mümkündür. Özellikle gerçekliğin doğası ve insan algısının sınırlılıkları üzerine düşünen Parmenides ve öğrencisi Zeno, solipsizm fikrinin ilk temsilcilerinden sayılabilir.
Ancak solipsizmin belirgin bir felsefi duruş olarak kabulü 17. yüzyılda olmuştur. René Descartes’ın meşhur “Cogito, ergo sum” sözü solipsizmin dayanaklarından biridir. Çünkü daha önce de birçok kez bahsettiğimiz üzere bu söz, öz farkındalığın kesinliğini temel hakikat olarak ileri sürer.
Daha sonra George Berkeley’nin “Var olmak, algılanmış olmaktır.” sözü de solipsistik eğilimleri arttırmıştır. Berkeley’ye göre bir şeyin varlığının kesin kanıtı onu algılayabilmemizdir. Algılarımızın dışında olan hiçbir şey var olamaz.
Ardından Kierkegaard, Nietzsche ve Sartre gibi isimlerin yer aldığı 19. yüzyılın varoluşçu hareketi de solipsizmin yayılmasını sağlamıştır. Çünkü varoluşçuluk da temelde bireyin kendisine odaklanarak kendi kendini gerçekleştirmesi üzerinden bir anlatı kurar. Son olaraksa Heidegger ve Wittgenstein gibi düşünürler solipsist düşünceyi daha da nüanslı hale getiren dilbilimsel ve varoluşsal konularla uğraşarak solipsizmin bugüne kadar ulaşmasını sağlamıştır.
Bir Solipsistin Gözünden Dünya
Fark etmiş olabileceğiniz üzere solipsizm oldukça uç bir felsefi pozisyondur. Fakat bu durum bir kişinin solipsist olmasına engel değildir. O halde bir solipsist dünyayı nasıl görüyordur dersiniz? Bir kişinin kendisi hariç başka hiçbir şeyin gerçekliğine inanmamasının çok acı olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Sonuçta solipsizm kişinin kendisini son derece yalnız hissetmesine neden olacaktır.
Ancak bunun da ötesinde solipsist bir kişinin etik algısı da normalden farklıdır. Solipsist kişiye göre tek gerçek kendi zihni olduğu için benmerkezci bir etik anlayışına sahip olması muhtemeldir. Çünkü ne de olsa diğer zihinler gerçek değildir ve bu nedenle kendisi için ne iyiyse onu yapma eğiliminde olacaktır.
Peki bir solipsist neşe, sevinç, hüzün gibi ortak duygular hakkında ne düşünüyordur? Aslında burada da olaya benzer bir şekilde yaklaşıyorlar. Bu duyguların ortak olarak hissedilmesini kendi zihinlerinin tezahürleri olarak yorumluyorlar. Yani diğer insanların da hissetmiş olduğu bu ortak duygular, onlar için kendi zihinlerinin varlığını kanıtlayan bir başka şey.
Peki Evrendeki Tek Bilinçli Varlık Olmadığımı Nasıl Bilebilirim?
Aslında solipsizmi somut olarak yanlışlamak çok mümkün değil gibi. Sonuçta solipsist olmak felsefi bir pozisyon ve bunu deney veya gözlemle yanlışlayamıyoruz. Fakat çok sayıda felsefi görüş solipsizme karşı çıkmaktadır. İşte bunlardan birisi daha önceki bir yazımızda da bahsettiğimiz Descartes düalizmi.
Zihin ve bedenin birbirinden ayrı şeyler olup olmadığı tartışma konusu. İşte bu tartışmada zihin ve bedenin iki ayrı şey olduğunu savunanlar, yani düalistler, solipsizme de karşı çıkıyorlar. Düalistlere göre herkesin kendi zihinsel deneyimlerine doğrudan erişimi vardır. Fakat kişiler, dışsal davranışlara ve iletişime dayanarak diğer zihinlerin varlığını çıkarsayabilir. Dolayısıyla diğer zihinlerin varlığını fark etmesi mümkündür.
Ancak herkes düalist olmak zorunda değil. Ayrıca düalizmin de kendi içerisinde birtakım sorunları vardır. O halde evrendeki tek bilinçli varlık olmadığımızı nasıl bileceğiz? Bunun için zihin felsefesine başvurabiliriz. Günlük yaşamda olduğu gibi felsefede de çoğu filozof diğer zihinlerin varlığını kabul eder. İşte zihin felsefesi de zihnin varlığını varsayarak onun nasıl çalıştığını anlamaya çalışır.
Pek çok filozof inançlar, arzular, niyetler ve duygular gibi zihinsel durumları kendimize ve başkalarına atfetme yeteneğimizin insan sosyalliğinin temel bir yönü olduğunu savunuyor. Başkalarının bizimle benzer zihinsel deneyimlere sahip olduğunu varsayarak onların davranışlarını anlamaya çalışırız. Bu anlamda, evrendeki tek bilinçli varlığın kendimiz olduğu inancı, sosyal uygulamalarımızı gölgeleyecektir. Dolayısıyla bizi başkalarıyla birlikte yaşama yeteneğinden mahrum bırakacaktır.
Sonuç Olarak;
Zihin felsefesinin sunduğu yol da ortak deneyimlerimize dayanan güvenden temel alır. Ancak bu cevap herkes için tatmin edici olmayabilir. Solipsizm bu nedenle zihin felsefesinde ve epistemolojide devam eden bir tartışma konusudur. Yine de günlük hayatta solipsist olmamak daha faydalı gibi görünüyor. Çünkü dediğimiz gibi, solipsizm oldukça uç bir felsefi pozisyon. Arada bir “Acaba evrendeki tek bilinçli varlık ben miyim?” diye düşünelim ama kendimizi çok da kaptırmayalım.
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- What Is Solipsism? ; Bağlantı: What Is Solipsism? (thecollector.com) ; Yayınlanma tarihi: 5 Nisan 2024
- How Do I Know I’m Not the Only Conscious Being in the Universe? ; Bağlantı: How Do I Know I’m Not the Only Conscious Being in the Universe? (thecollector.com) ; Yayınlanma tarihi: 10 Nisan 2024
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel