İşe giderken, bilinçli olarak düşünmek zorunda kalmadan hangi rotayı izleyeceğinizi her zaman bilirsiniz. Otomatik olarak metro istasyonuna yürür, alışkanlıkla aynı durakta iner ve aklınız başka yerlerde dolaşsa bile ofisinize ya da okulunuza fazla zahmet etmeden yürürsünüz.
Ancak diyelim ki bir sabah metro hattının çalışmadığını gördünüz. Bu durumda kendinizi işe gitmek için alternatif rotaları analiz ederken bulmanız olasıdır. Otobüsler çalışıyor mu? Dışarısı yürümek için çok mu soğuk? Ayrıca bir araç paylaşımının maliyeti nedir? Sonucunda bu gibi sorulara cevap verebilmek için sabah sabah beyin gücünüzün bir kısmını harcamanız gerekecektir
Yukarıda ele aldığımız iki senaryo temelinde yazımızın konusu olan Sistem 1 ve Sistem 2 düşünceye birer örnek idi. Amerikalı bir psikolog olan William James, 19. yüzyılın sonlarında bu fikrin temelinde yer alıyordu. Psikoloji İlkeleri (Principles of Psychology) adlı kitabında James, çağrışımsal ve gerçek akıl yürütmenin iki düşünme biçimini oluşturduğuna inanıyordu.
James’in fikirleri, Sistem 1 ve Sistem 2 düşüncesinin temelini attı. Devamında 1975’te psikologlar Michael Posner ve Charles Snyder, Dikkat ve Bilişsel Kontrol ( Attention and Cognitive Control) adlı kitaplarında, James fikirlerinden yola çıkarak, zihnin ikili süreç modelini geliştirdiler.
2011 yılında davranışsal ekonomi alanında ünlü bir psikolog olan Daniel Kahneman en çok satanlar arasına yerleşen Hızlı ve Yavaş Düşünme ( Thinking, Fast and Slow) isimli kitabını yayınladı. Kendisi kitabında, ilk olarak 2000 yılında psikolog Keith Stanovich ve Richard West tarafından ortaya atılan Sistem 1 ve Sistem 2 terimlerini iki süreci bir araya getirmek için kullanacaktı. Kitabın popülaritesi neticesinde de düşünme süreçleri tarif etmek için kullandığı Sistem 1 ve Sistem 2 popüler kültürde bir yer edinecekti.
Sistem 1 Ve Sistem 2 Düşünme Nedir?
Sistem 1 Düşünme: Beynimizin durumlara ve uyaranlara karşı hızlı, otomatik, bilinçsiz ve duygusal tepkilerdir. Hızlı ve sezgisel düşünme sistemidir. İnsanları gördüğümüzde hızlı şekilde eforsuz olarak onları tanımamızı sağlayan şey budur.
Otomatik olarak ve çok az çabayla gerçekleşir. İçgüdü ve deneyimlerimiz tarafından yönlendirilmektedir. Bilinç dışıdır ve bir nevi otomatik pilota benzer. Bu nedenle ayakkabı bağlarınızı nasıl yapılacağını düşünmeden bağlayabilirsiniz. Yada içgüdüsel olarak kaldırımdaki bir su birikintisinin üzerinden atlamanız gerektiğinin bilirsiniz.
Sistem 2 Düşünme: Beynimizin daha karmaşık problemleri çözerken kullandığı yavaş, zahmetli ve mantıklı moddur. Daha fazla çaba gerektirir, bilinçli ve mantıklıdır. Dikkat ister ve bu nedenle de hem fiziksel, hem de zihinsel olarak yorucudur. Örneğin, kalabalıkta bir arkadaş ararken, aracınızı dar bir alana park ederken bu düşünce iş başındadır. Ayrıca herhangi bir matematik sorusu çözmeye çalıştığınızda da Sistem 2 kontrolü ele alacaktır.
Sürekli aktif olması ve bilişsel olarak zorlayıcı olmamasından dolayı aslında çoğu kararımızı bizim için sistem 1 verir. Sistem 2 sadece zorlandığımızda ve ihtiyaç duyduğumuzda devreye girer. Ancak genelde son sözü söyler. Sistem 1 daha motive edici ve yaratıcıdır, sezgiseldir, ancak mantık hatalarına ve manipülasyonlarına daha açıktır. Bir çoğumuzun farkında olmadan kullandığı bilişsel önyargılarımızdan genellikle sistem 1 düşüncelerimiz sorumludur.
Tüm Bunlardan Ne Anlamalıyım?
Günümüzde Sistem 1 ve Sistem 2 kavramları, pazarlama dünyasında da oldukça etkili hale gelmiş durumdadır. Tüketicilerin her zamankinden daha fazla seçeneğe sahip olduğu bir dünyada, markalar ürünlerini satmak için genellikle Sistem 1’in otomatik, duygulara dayalı süreçlerine güvenmektedir.
Bunun sonucunda da karşımıza çıkan reklamlar yalnızca bir ürün hakkında bilgi iletmeyi değil, aynı zamanda müşterilerin kafalarına kazınacak ve onları ekstra düşünmeden satın almaya yönlendirecek belirli duygusal çağrışımlar oluşturmayı da amaçlar.
Buna bir örnek olarak 1995 yılında çok renkli çikolatalı şeker M&M’s’in popülaritesini elde etme sürecini verebiliriz. Bir reklam ajansı olan BBDO, Sistem 1 üzerinden hareket ederek başarıyla insanların aklında kalıcı olmayı başarmıştır. Bunun için yaptığı teke şey M&M şekerlerinin her rengini bir karakterle ve bir ruh hali ile eşleştirmek olmuştu. Kırmızı (alaycı), Sarı (mutlu), Mavi (havalı) ve Yeşil’i (baştan çıkarıcı) olarak tanıttı. Sonuç büyük bir başarıydı.
Sistem 1 Ve Sistem 2 İle İlgili Yanlış Anlaşılmalar
Sistem 1 ve Sistem 2 düşüncesi kavramları, ana akım düşüncede yaygın hale geldi. Akademiden popüler kültüre geçiş, orijinal teorinin nüans ve derinliğinin bir kısmını kaybetmesine neden oldu. Popüler kültürde ortaya çıkan üç yaygın yanılgı vardır.
Birincisi, Sistem 1 ve Sistem 2 düşüncesinin tam anlamıyla beyin yapımızı temsil ettiği fikridir. İki sistem de fiziksel olarak beynin belirli bir bölgesine bağlı değildir. İkincisi, önce Sistem 1 düşüncesinin, ardından gerekirse Sistem 2 düşüncesinin gerçekleştiği fikridir. Oysa ki Sistem 1 ve 2, daha etkili ve verimli karar verme süreçleri oluşturmak için birlikte çalışan tamamlayıcı sistemlerdir.
Bilinçsiz Sistem 1 süreçlerimizdeki duygular, mantıksal Sistem 2 düşüncemizi etkiler ve tamamlar. Devamında da beynimiz, amaçlı kararlar vermemizi sağlamak için ikisini bütünleştirir.
Son olarak, popüler kültür yanlış bir şekilde Sistem 1’i önyargının kaynağı olarak ve Sistem 2’yi söz konusu önyargıların mantıksal düzeltmesi olarak etiketleme eğilimindedir. Aslında, her iki sistem de çeşitli önyargılara ve hatalara karşı hassastır. Diğer bir deyişle hiçbir sistem %100 doğru değildir, her ikisi de hata yapabilir!. Ayrıca göz atmak isterseniz: Neden Çizgi Film Karakterlerinin Genelde Dört Parmağı Vardır?
Kaynaklar ve ileri okumalar
- System 1 and System 2 Thinking; https://thedecisionlab.com/
- Stanovich, K. E., & West, R. F. (2000). Individual differences in reasoning: Implications for the rationality debate? Behavioral and Brain Sciences, 23(5), 645-665. https://doi.org/10.1017/s0140525x00003435
- What is ‘System 1’ thinking—and why do you need to learn it? (17, September 19). Observer. https://observer.com/
- System 1 and System 2 Thinking. (n.d.). The Marketing Society. https://www.marketingsociety.com/
- Bargh, J. A. (1992). The ecology of automaticity: Toward establishing the conditions needed to produce automatic processing effects. The American Journal of Psychology, 105(2), 181. https://doi.org/10.2307/1423027
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel