1800’lü yıllara kadar hiç kimse Mısır hiyerogliflerini anlayamazdı; Eski Mısır, özünde kayıp bir dildi. Ancak 15 Temmuz 1799’dan sonra her şey değişecekti. Bu değişim de Mısır’ın Rosetta ( günümüzde Reşid) kasabası yakınında dönemin Fransa İmparatoru Napolyon Bonaparte’ın askerlerinin eski bir duvarı yıkmasıyla başladı.
Yıkım sırasında yaklaşık bir metre yüksekliğinde ve bir tarafı yazıtlarla kaplı siyah bir taş blok ortaya çıktı. Hiyerogliflerin yanı sıra Demotik ve Yunanca metinler de taşıyan bu siyah taş günümüzde Rosetta ya da Reşid Taşı olarak bilinmektedir.
Rosetta Taşının Çözümü Bir Çok Bilim İnsanının Katkısı İle Oldu
Fransa Mısır’ı fethettiğinde, bu ülke 1000 yıldan uzun bir süredir batılılar için nispeten erişilemez durumdaydı. Ülkedeki sayısız kalıntılar ve anıtlar merak uyandırıyordu. Bu nedenle Fransa’nın en seçkin bilim insanlarından en az 150’si Napoleon’un keşif gezisine katılmıştı. Ekipte matematikçiler, sanatçılar, heykeltıraşlar, mimarlar, doğa bilimcileri, coğrafyacılar, astronomlar ve mühendisler yer alıyordu.
Rosetta Taşı bulunduktan sonra Fransız ordusuyla birlikte seyahat eden bilim insanları, Yunanca metni kolayca okuyabildiler. Bu yazının, Mısır’ın Büyük İskender tarafından kurulan Yunan İmparatorluğu’na bağlı olduğu zamanlardan, yani aşağı yukarı MÖ 196’dan kaldığını belirlediler. Ancak diğer iki metni okumak kolay değildi.
Bu nedenle Fransızlar “Rosetta Taşı” adını verdiği yazıtın ortaya çıkarılmasından hemen sonra, kopyalarını yaptılar ve Avrupa’daki üniversitelere gönderdiler. Sonrasında bir çok bilim insanı taşın kopyaları üzerinde çalışmalar yaparak yazıtı deşifre çalışmasına başladı. Taşın deşifresini ise fizikçi Thomas Young ve özellikle Fransız dilbilimci Jean-Francois Champollion’a düştü.
Jean-Francois Champollion, Rosetta Taşı keşfedildiğinde sadece sekiz yaşındaydı. Ancak Yunanca, Latince ve İbranicede ustalaşarak diller konusunda yetenekli olduğunu çoktan kanıtlamıştı. Hiyerogliflerle tanıştığında ise 11 yaşındaydı. Bu da Napoleon ile birlikte Mısıra gitmiş olan Fransız fizikçi ve matematikçi Joseph Fourier sayesinde olacaktı.
Fourier, yetenekli Champollion’a ilgi gösterdi ve onu Mısır koleksiyonunu görmeye davet etti. Özellikle hiyerogliflerden çok etkilenen Champollion için Mısır dili kısa sürede bir saplantı haline gelecekti. Kendisi sonraki yıllarını Arapça, Süryanice, Keldanice, Çince ve son olarak da Kıpti dilini öğrenerek geçirdi. Hatta daha 16 yaşındayken Kıpti dili üzerine bir konferans bile verdi.
Rosetta Taşındaki Metinlerin Çözümü Nasıl Oldu?
O dönemde bilim insanlarının çoğu, hiyerogliflerin her bir işaretin benzersiz bir sese sahip olduğu fonetik bir alfabe olmaktan ziyade, her bir işaretin bütün bir kelimeyi veya heceyi temsil ettiği bir alfabe olduğunu düşünüyordu. Champollion bu fikrin değişmesini sağlayacaktı.
Yunanca tercüme sonucunda yazıtın taç giyme töreninin yıldönümünde toplanan bir rahipler konseyi tarafından çıkarılan yasal bir kararname olduğu anlaşılmıştı. Yazıtta diğerlerinin yanı sıra Yunanca Ptolemy, Alexander ve Alexandria kelimeleri geçmekteydi. Bunlar önemli bir ipucu oldu.
Thomas Young, Rosetta Taşı’ndaki bazı hiyerogliflerin kutu içine alındığını ve bu nedenle belki de özellikle önemli olduklarını fark etti. Sonucunda yazıttaki hiyerogliflerde Kral Ptolemy’nin isminin yazdığını ilk çözen kişi oldu. Ancak Young büyük keşfini yaptığında, o sıralarda 24 yaşında olan Champollion, hiyerogliflerin yorumlanması üzerinde yıllardır çalışıyordu
Champollion uzun süre, hiyeroglif yazısındaki fonetik ve fonetik olmayan işaretlerin kombinasyonunu analiz etti. Champollion bu şekillerin sesleri de temsil edebileceklerini düşünüyordu. Ancak asıl büyük buluşu, hiyeroglifleri Mısır dili olan Kıptice ile eşleştirmeyi düşündüğünde geldi. Bildiği hiyeroglifleri kullandı ve Kıpti sesleri ile destekledi. Bu şekilde “Ramses” ismini buldu.
Jean-Francois Champollion Mısırbiliminin de Kurucusu Olacaktı
Champollion’un uzun süreli çabaları sayesinde de hiyeroglifin sırrı büyük ölçüde çözülmüş oldu. Kendisi hiyerogliflerin logografik olduğu kadar fonetik de olduğunu kanıtlamıştı. Yani Latin alfabesi gibi okunmaları mümkündü. Charnpollion, Kıptice bilgisi sayesinde artık herhangi bir hiyeroglif metnini okuyabiliyordu. Ancak onun bu buluşuna kimileri hala şüphe ile yaklaşacaktı.
1824’te Champollion, Précis du système hiéroglyphique des anciens Égyptiens’in (Eski Mısırlıların Hiyeroglif Sisteminin Özeti)adlı çalışmasını yayınladı. Bu yayın, 450 kelimeyi veya kelime grubunu deşifre ederek eski Mısır dilinin sırlarını çözdüğüne dair tüm şüpheleri ortadan kaldırdı.
Bu aynı zaman da Mısır dili ve kültürünü inceleyen Mısırbilim dalının da doğuşuydu. Onun Mısır dininin, tarihinin, günlük yaşamının ve diğer pek çok yönün anlaşılmasına katkısı yadsınamaz.
Champollion, bu başarısından dolayı takdir edilecekti. Kendisi yardımcı doçent olarak uzun yıllar mali sorunla mücadele etmişti. Hiyeroglifleri çözmedeki başarısının bir ödülü olarak Kral X. Charles, onu Louvre’daki Mısır koleksiyonunun ilk küratörü olarak atadı.
1828’de Champollion nihayet Mısır’ı kendisi ziyaret etti. Onun bu yolculuğuna bir grup sanatçı ve ressam dahil oldu. Bu süreçte birçok önemli anıtın kopyalarını çıkardılar. Ancak 1832’de Champollion 41 yaşında ölünce 300 sayfa metin ve 395 renkli plakadan oluşan Monumenti dell’Egitto e della Nubia (Mısır ve Nubia Anıtları) isimli önemli çalışmaları ölümünden sonra yayınlanacaktı.
Rosetta Taşı Günümüzde Nerede?
Napolyon’un Mısır’da yenilmesiyle, Fransızların Mısır’da bulduğu eserler de İngilizlerin korumasına geçmişti. Bunun sonucunda Rosetta Taşı 1802’de İngiltere’nin Portsmouth Limanı’na ulaştı. Taş Kral 3. George’un emriyle aynı yılın Temmuz ayında British Museum’da sergilenmeye başlandı. Rosetta taşı günümüzde halen British Museum’da bulunmaktadır ve yılda yaklaşık altı milyon ziyaretçi çekmektedir.
Ancak Rosetta Stone’un hikayesi burada bitmiyor. Mısır ve Birleşik Krallık, bu önemli tarihi eseri sergileme hakkı konusunda uzun zamandır tartışıyor. Eserin Birleşik Krallık ‘ta mı kalacağı yoksa Mısır’a mı döneceği bilinmiyor. British Museum ise, taşın Mısır’a geri gönderilmesine karşı istikrarlı bir direniş sürdürüyor.
Bazı Mısırlılar için taş sömürgeciliğin bir simgesidir ve British Museum’un onu elinde tutması, Mısır arkeolojisindeki batı hakimiyetinin hala mevcut olduğunun işaretidir. British Museum ise, anlaşılabilir bir şekilde, yıldız nesnesinden vazgeçmek istemiyor.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- How we deciphered Ancient Egyptian hieroglyphs. Yayınlanma tarihi: 10 Kasım 2020; Kaynak site: Science Focus Bağlantı: How we deciphered Ancient Egyptian hieroglyphs/
- How do we decipher Egyptian hieroglyphics and other ancient languages?. Yayınlanma tarihi: 14 Ağustos 2021; Kaynak site: Lİve Science. Bağlantı: How do we decipher Egyptian hieroglyphics and other ancient languages?./
- How Do Archaeologists Crack the Code of Dead Languages?;. Yayınlanma tarihi: 19 Eylül 2021; Kaynak site: Discover Magazine. Bağlantı: How Do Archaeologists Crack the Code of Dead Languages?/
Matematiksel