Kuşkuculuk, septisizm veya şüphecilik, her tür bilgiyi kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini ve kesinliklerini irdeleyen, felsefi bir görüştür. Antik çağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihte ilk şüpheci (septik) düşünürdür. Ancak bu yazımızda ele alacağımız filozof Pyrrhon (M.Ö. 365-270) ise tüm zamanların en ünlü ve belki de en uç şüphecilerinden birisidir.

Hayatta herkesin kendine sorması gereken en önemli sorulardan biri, “Yanılıyor olabilir miyim?” sorusudur. Bu kısa ama derin soru, geri adım atmayı ve kendinize dürüstçe bakmayı gerektirir. Öyle ki, gerçeği arayışta şüphe, vazgeçilmez bir araçtır. Fransız filozof René Descartes, bu konuda şunları söyler: “Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsanız, yaşamınızda bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe etmeniz gerekecektir.”
“Hiç kimse bir şey bilemez, hatta bu bile kesin değildir. Doğru olduğuna inandığınız şeylere güvenemezsiniz çünkü yanılıyor olabilirsiniz. Her şey sorgulanabilir, her şeyden şüphe edilebilir. Bu nedenle yapabileceğiniz en iyi şey, açık fikirli olmayı sürdürmektir. Kendinizi bir düşünceye adarsanız, hayal kırıklığına uğrarsınız.”

Bu cümleler, şüpheciliğin ana öğretisini özetler. Şüphecilik, bilginin kesinliğini sorgular ve insanın inançlarına körü körüne bağlı kalmaması gerektiğini savunur. Sokrates’in, “Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir” ifadesi, şüpheci bir bakış açısının klasik bir örneğidir. Ancak Pyrrhon, bu anlayışı bir adım ileri götürmüş ve bu nedenle şüpheciliğin babası olarak anılmaya başlanmıştır.
Pyrrhon Kimdir?
Pyrrhon’un yaşamı hakkında günümüze ulaşan bilgiler sınırlıdır. Sokrates gibi Pyrrhon da düşüncelerini yazıya dökmemiştir. Bilinenlere göre, Pyrrhon, Abderalı Anaksarkhos’un öğrencisiydi ve memleketi Elis’te öğretmenlik yaptı. Ancak Pyrrhon’un hayatındaki en dikkat çekici olay, hocası Anaksarkhos ile birlikte Büyük İskender’in seferine katılmasıdır. Bu sefer sırasında Orta Asya’ya ve Hindistan’a gitmiş, burada Doğu kültürünü ve Hint bilgeliğini tanımıştır.

Onun hakkında bildiklerimiz, ölümünden yüzyıllar sonra yazılmış kaynaklara dayanır. Bu kaynaklardan biri olan Diogenes Laertios, Pyrrhon’un memleketi Elis’te önemli bir itibara sahip olduğunu ve düşüncelerinin büyük yankı uyandırdığını aktarır.
Pyrrhon, insanların hızlıca inanma eğiliminde olduklarını ve bu durumun aklı karıştırıp ruhu huzursuz ettiğini fark etmişti. Bu nedenle, yargılardan mümkün olduğunca kaçınarak, sorgulamanın önemine vurgu yaptı. Ona göre, gerçek huzur, aceleyle verilen yargılardan uzak durmak ve bir konuya körü körüne bağlanmamakla mümkündü. Pyrrhon’un bu yaklaşımı, şüpheciliğin temellerini atarak onu felsefe tarihinde eşsiz bir yere taşıdı.

Pyrrhon Şüpheciliği Uç Noktalara Taşıdı
Pyrrhon, duyuların güvenilmez olduğuna derin bir inanç beslerdi. Ona göre, gördüklerimiz, işittiklerimiz ya da hissettiklerimiz bizi yanıltabilirdi. Bu yüzden, sarp bir uçurum kenarında yürümek onun için tehlike arz etmezdi. Düşse bile kayaların ona zarar vereceğinden emin değildi.
Havlayan ve diş gösteren bir köpekten kaçmak ise gereksizdi; köpeğin gerçekten ısıracağı nasıl kesin olabilirdi? Yoğun trafikte caddeden karşıya geçmek dahi onun için önemsizdi. Sonucunda arabaların çarpıp çarpmayacağını bilmek mümkün değildi.
Pyrrhon’un bu mutlak şüphecilik anlayışı, günlük yaşamında bile onun kayıtsız bir tavır sergilemesine yol açtı. Ancak bu felsefeyi yaşamak, çevresindekiler için hayli zorlu bir durum yarattı. Hepsinin şüpheci olmadığını tahmin ettiğimiz öğrencileri başına bir kaza gelmemesi için onu kollamasa büyük ihtimalle başı beladan kurtulmazdı.

Rivayete göre, tarihin gördüğü en korkunç fırtınalardan biri sırasında gemideki herkes paniklemiş, korkuya kapılmıştır. Ancak Pyrrhon, tüm bu kaosun ortasında serinkanlılığını hiç bozmaz. Onun sakinliğinin ardındaki neden, fırtınanın gerçekten zarar verip vermeyeceğinden emin olmamasıdır. Ona göre, herhangi bir olayın sonuçları hakkında kesin bir yargıya varmak mümkün değildir.
Pyrrhon’un bu serinkanlı tavrı, onun şüpheciliğinin yalnızca bir düşünce sistemi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunun en çarpıcı örneklerinden biridir.
Pyrrhon Felsefesi Nedir?
Pyrrhon, felsefesini mutlu olmak isteyen herkesin sorması gereken üç temel soru etrafında şekillendirmişti: Nesnelerin gerçek yapısı nedir? Nesneler karşısında duruşumuz ne olmalıdır? Nesneler karşısında doğru bir duruştan ne kazanırız?
Bu soruların ilkine Pyrrhon’un cevabı basitti. “Hiç kimse gerçekliğin nihai doğasını bilemez.” İnsanlar için kesin bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Gerçekliğin yapısı hakkında kesin bir bilgiye sahip olmadığımız için, her türden yargımız yanılma ihtimali taşır.
İkinci soru, ilk cevabın doğal bir sonucunu ifade eder. “Kendimizi hiçbir görüşe teslim etmemeliyiz.” Hiçbir şeyi kesin olarak bilemeyeceğimizden, her türlü yargıyı askıya almak gerekir. Pyrrhon’a göre, hayatımızı bu anlayış doğrultusunda sürdürmeli ve yargılardan mümkün olduğunca kaçınmalıyız.
Son olarak, üçüncü sorunun cevabı ise bu yaşam biçiminin getirdiği sonuçtu. “Bu yaklaşım sizi endişelerinizden arındırır.” Pyrrhon, arzularımızın ve inançlarımızın temelinde, bir şeyin diğerinden daha iyi olduğu inancının yattığını savunuyordu. Ancak, bir şeyin diğerinden daha iyi olup olmadığını asla bilemeyiz. Bu yüzden, arzularımız yerine şüpheciliği tercih etmek, endişelerden ve hayal kırıklıklarından kurtulmanın yoludur.
Pyrrhon’un yaklaşımının temel zayıflığı, “hiçbir şeyi bilemeyiz ” ile başlayıp “tehlikeli bir şey karşısındaki içgüdülerinizi ve hislerinizi yok saymalısınız” sonucuna ulaşmasıdır. Ne var ki birçok olası tehlikeden içgüdülerimiz sayesinde kurtuluruz. Bütünüyle güvenilir olmayabilirler, ama sırf bu nedenle içgüdülerimizi öylece yok sayamayız.
Ilımlı Şüphecilik: Gerçeğe Ulaşmanın Yolu
Neyse ki, felsefe tarihindeki tüm şüpheciler Pyrrhon kadar uç noktalarda değildi. Hayatlarını sürekli kuşku altında yaşamak yerine, varsayımları sorgulayan ve inançlarımızın kanıtlarını inceleyen bir ılımlı şüphecilik geleneği mevcuttur. Bu yaklaşım, yalnızca felsefenin temelinde değil, aynı zamanda sağlıklı düşünmenin de özünde yer alır.
Dogmatik bir insan, gerçeği bildiğinden kesinlikle emindir. Ancak filozoflar, dogmaya meydan okuyarak inançlarımızı sorgularlar. İnsanların neden belirli şeylere inandığını, bu inançların hangi kanıtlarla desteklendiğini sorarlar.
Sokrates ve Aristoteles, bu tür bir sorgulamayı felsefenin merkezine yerleştirmiştir. Günümüzde filozoflar da benzer bir şekilde çalışır; ancak bu, yalnızca insanları huzursuz etmek için yapılan bir sorgulama değildir.
Ilımlı şüpheciliğin amacı, gerçeğe yaklaşmak ve hatta bu süreçte, bildiğimizi düşündüğümüz şeylerin ne kadar sınırlı olduğunu ortaya koymaktır. Bu tür bir şüpheci olmak, sizi uçurum kenarından düşme riskine atmaz. Bunun yerine, insanların söylediklerini eleştirel bir şekilde değerlendirme ve doğru sorular sorma becerisini geliştirir.
Pek çok bilim insanı kendilerini felsefi anlamda “şüpheci” olarak görmese de, modern bilimsel yöntemin işleyiş şekli de aşağı yukarı aynıdır. İlginç bir şekilde, fizikçi Robert Boyle’in (1627-1691) kaleme aldığı bilimsel yöntemle ilgili ilk modern kitaplardan birinin başlığı da “Skeptical Chemist” yani Şüpheci Kimyager idi.
Kaynaklar ve ileri Okumalar:
- Pyrrho and the Skeptical way of life: ignorance is bliss; Yayınlanma tarihi: 8 Temmuz 2021. Kaynak site: Big Think. Bağlantı: Pyrrho and the Skeptical way of life: ignorance is bliss;
- Çiğdem Dürüşken; Antikçağ Felsefe – Homeros’tan Augustinus’a Bir Düşünce Serüveni; Alfa Yayınları
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel
Müthiş eğitici, düşündürücü ve keyifli….. Büyük bir zevkle okuyorum. Teşekkürler sevgili Sîbel Çağlar….
Okuduğunuz için ben teşekkür ederim.