11 Eylül 1973’te, o zamanlar Başkan Salvador Allende tarafından yönetilen Şili’de askeri cunta kontrolü ele geçirdi. Kongreyi dağıttı, medyayı kontrol altına aldı ve Allende hükümetinin inşa ettiği sosyalist ve demokratik kurumları tasfiye etmeye girişti.
Bu devralma sırasında ordu, Santiago şehir merkezindeki sıradan bir ofis binasında garip bir oda keşfetti. Oda, bir daire şeklinde düzenlenmiş yedi beyaz fiberglas sandalyeden oluşan altıgen bir şekle sahipti. Bu oda, Cybersyn adlı karmaşık bir sistemin fiziksel ara yüzüydü.
Cybersyn Projesi Nedir?
Şili’nin ilk demokratik olarak seçilen başkanı Salvador Allende, Soğuk Savaş sırasında Amerika Birleşik Devletleri veya Sovyetler Birliği’nin ideolojisinden farklı bir yol önermişti. Allende, Şili’yi sosyalist bir ulus yapmak ancak aynı zamanda değişimin barışçıl ve ulusun mevcut demokratik süreçlerine saygılı bir şekilde gerçekleşmesini istiyordu.
Allende’nin barışçıl fikirleri, Arjantin ve Brezilya gibi komşu ülkelerdeki siyasi durumla bir tezat oluşturuyordu. Şili ayrıca küresel soğuk savaşta bir savaş alanıydı ve ABD’nin dikkatinin odağıydı. 1962’den 1969’a kadar Latin Amerika’daki diğer tüm ülkelerden daha fazla ABD yardımı almıştı.
ABD, bu yardımın seviyelerinin Şilililerin yaşam standartlarını yükseltmeye yardımcı olacağına, böylece yoksul ve işçi sınıfı üyelerinin komünizme yönelmesini engelleyeceğine inanıyordu.
Bu nedenle Birleşik Devletler, Allende’nin seçilmesine sert yanıt verecekti. Öncelikle hükümete muhalefet partileri ve onların sahibi olduğu medya kuruluşlarını finanse etti. Ayrıca görünmez bir mali abluka kurdu ve Şili’ye yaptığı yardımı önemli ölçüde azalttı. Aynı zamanda uluslararası yardımı ve özel banka kredilerini de engelledi. ABD’nin Şili’ye yaptığı ihracatın değerini düşürdü.
Ancak Allende’nin en büyük zorluğu özel işletmeleri kamu kuruluşlarına dönüştürmekti. Sonunda hükümet, Şili’deki en büyük şirketlerden bazıları da dahil olmak üzere yaklaşık 150 işletmenin kontrolünü ele geçirdi. Ancak bu devasa devralma bir sorun ortaya çıkardı.
Hükümet tüm bu yeni endüstriyi yönetmek ve Şili’deki fabrikaların Şilililerin satın alabileceği kadar mal üretmeye devam etmesini sağlamak zorundaydı. Allende’nin Şilili danışmanı Fernando Flores, Şili ekonomisini nasıl yöneteceğine dair bir fikre sahipti. Sibernetik adı verilen nispeten yeni bir bilimi kullanmak istiyordu.
Cybersyn Projesi Nasıl Başladı?
Temmuz 1971’de İngiliz sibernetikçi Stafford Beer, Şili’den beklenmedik bir mektup aldı. Yazar, Allende’nin hükümeti için çalışan Fernando Flores adında genç bir Şilili mühendisti. Flores mektupta Beer çalışmalarından haberdar olduğunu ve bunları Şili’de ulusal düzeyde uygulamak istediklerini yazmıştı.
Stafford Beer bir iş danışmanı olarak çalışıyordu ve sibernetik kavramlarını iş yönetimine uyguluyordu. Bir işletmenin akıllı bir sistem olarak düşünülebileceğine inanıyordu ve işletmenin amacı daha fazla ürün satmak veya daha verimli çalışmak ise, sistemi bu amaca uyacak biçimde tasarlamak olası idi.
Sonunda Beer, sadece tavsiyede bulunmaktan daha fazlasını yapmak istediğine karar verdi. Dört ay sonra, yönetim danışmanı olarak hizmet etmek üzere Şili’ye geldi. Devamında Flores’in bir araya getirdiği küçük ekibiyle, sibernetik modellerini ekonomik sistemle eşleştirme çalışmalarına başladı.
Cybersyn Projesi Neden Başarılı Olmadı?
Stafford Beer ilk olarak Şili ekonomisinin sibernetik bir modelini yapmaya koyuldu. Bu model, ekonominin tüm farklı bölümlerinin daha büyük sistem içinde nasıl bağlandığını haritalandırdı. Beer ayrıca Şili ekonomisinin farklı bölümlerinin birbirleriyle kolayca iletişim kurmasını sağlamak istedi. Bilgisayarların bunu başarmaya yardımcı olabileceğini düşündü. Cybersyn projesi kapsamında dört bileşen vardı.
- 1) Cybernet: Sürekli iletişimi mümkün kılan bir teleks ağı;
- 2) Cyberstride: Fabrika ve işletmelerden gelen veri akışını toparlayan bir istatistik yazılımı;
- 3) CHECO: Mevcut veriler ışığında kritik göstergelerin gelecekteki durumunu farklı senaryolara göre tahmin eden bir simulatör;
- 4) Operasyon Odası: Sistemin beyni işlevini görecek bir kontrol merkezi.
Fabrika ve işletmelerdeki sorumlular, önceden tanımlanmış başlıklara ilişkin verileri teleks yoluyla merkeze gönderecek; bu merkezdeki uzmanlar akan veriyi ana bilgisayara girdi olarak yükleyecek; bilgisayar istatistik yazılımlarında geçmiş ve güncel verileri kullanarak ekonominin mevcut performansını tespit edecek; sapmaların yaşandığı işletmeler merkez tarafından uyarılacaktı.
Stafford Beer ve bir araya getirdiği ekip, Şili’deki tüm fabrikaları birbirine bağlayacak bir bilgisayar ağı oluşturmaya koyuldu. Bu, o zamanlar için gerçekten yeni bir kavramdı, ancak bir sorun vardı: 1970’lerdi – Şili’de pek fazla bilgisayar yoktu. Stafford Beer, ağını oluşturmak için yalnızca bir bilgisayar bulabilecekti.
Çözümleri teleks makineleri kullanmaktı. Teleks, telefon hattına bağlı bir daktilo gibidir. Yani bir fabrikada teleks varsa, bir mesaj yazıp başka bir teleks’e gönderebilirlerdi. Mesajlar, hammadde kıtlığı veya vardiyalarına kaç işçinin geldiğiyle ilgili veriler içerebilirdi. Bu veriler bilgisayara analiz edilebilirdi. Daha sonra da sorunların nasıl ele alınacağına dair kararlar alınabilirdi.
Stafford Beer ayrıca bu karmaşık sibernetik sistemin fiziksel bir arayüze sahip olmasını istedi. Ve bu tuhaf altıgen odayı tasarladı. Bu oda hem işçiler hem de üst düzey bürokratlar için tasarlanmıştı. Her sandalyede bir kül tablası, viski bardağınız için bir yer ve duvarlardaki ekranları kontrol eden bir dizi düğme vardı. Bazı açılardan, oda geleceği öngörüyor gibiydi.
Allende’nin Son Yılı
Project Cybersyn üzerindeki çalışmalar 1972 yılı boyunca devam etti. Cybersyn projesi bir araya getirilirken, işler Allende hükümeti için iyi gitmiyordu. Soğuk Savaş’ın ortasında, Latin Amerika bir savaş alanına dönüşürken, ABD Şili’de Allende’ye karşı çıkan insanlarla aktif olarak çalışıyordu. İşsizlik artıyordu ve enflasyon fırlamaya başlamıştı.
Ekim ayında binlerce Şilili kamyon sahibinin başlattığı ulusal grev süreci değiştirdi. Grevin amacı burjuvazinin gücünü göstermek, ekonomiyi durdurmak ve bir darbe için koşulları hazırlamaktı. Grevden sağ çıkmak için Allende hükümetinin ülke genelinde temel ihtiyaç maddelerinin dağıtımını sürdürmenin bir yoluna ihtiyacı vardı. Bu kriz bağlamında hükümet, Project Cybersyn için oluşturulan teleks ağını kullanmaya karar verdi.
Teleks ağı, hükümetin hammaddeleri, yakıtı ve ulaşım kaynaklarını en çok ihtiyaç duyulan yerlere yönlendirmesine yardımcı oldu. Ayrıca hükümetin kamyonlarını takip etmesini ve yollar hakkında bilgi almasını sağladı. Ancak grev bir dönüm noktasını temsil ediyordu.
Ağustos ayında muhalefet ikinci bir kamyon şoförü grevi düzenledi. Hükümet bir kez daha Project Cybersyn için inşa edilen teleks ağını kullandı. Ağ, hükümete yardımcı olsa da muhalefetin çalışmaya devam eden araçlara fiziksel olarak saldırmasını engelleyemedi.
Sonuç olarak
Ordunun müdahalesinden birkaç gün önce, başkan Cybersyn operasyon odasının şu anki konumundan başkanlık sarayına taşınmasını talep etti. Allende’nin bunu neden istediği açık değil. Belki de Allende ülkesinin kontrolünü yeniden ele geçirmek için her şeyi denemeye razıydı. Ancak oda yeni konumuna asla ulaşamadı.
Allende’nin seçilmesinden sadece üç yıl sonra, Şili’nin 11 Eylül’ü geldi. Başkanlık sarayı bombalanırken, Allende ülkeye son radyo konuşmasını yaptı ve aynı gün kendi canına kıydı. Fernando Flores, Pinochet iktidara geldikten sonra üç yıl hapis yattı. Stafford Beer, 2002’deki ölümüne kadar sibernetik hakkında ders vermeye devam etti.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- From Cybersyn to Social Synthesis: Designing a Revolution. Yayınlanma tarihi: 5 Kasım 2023. Kaynak site: Sciencetec Daily. Bağlantı: From Cybersyn to Social Synthesis: Designing a Revolution
- Project Cybersyn: Chile’s Radical Experiment in Cybernetic Socialism. Kaynak site: The MIT Reader. Bağlantı: Project Cybersyn: Chile’s Radical Experiment in Cybernetic Socialism
Matematiksel