Psikoloji

Kriptomnezi: Başkasının Fikrini Kendimize Ait Zannetme Durumu

Her insan kendisinin özel, özgün, biricik ve farklı olduğunu hissetme eğilimindedir. Bu hisler kimi zaman doğrudur. Ancak bu düşünce kimi zaman bir miktar yanılsama da içerir. Bu yanılsama durumlarından biri kriptomnezi (Cryptomnesia) yani unutulmuş hafıza olarak bilinmektedir.

Kriptomnezi, başka birinden duyduğunuz unutulmuş bir bilginin ilerleyen süreçte kendi fikriniz olarak ortaya çıkmasını ifade eden bir terimdir. Bazen, size bir şeyi kimin söylediğini ya da nerede okuduğunuzu hatırlayamazsın. Aradan zaman geçmiştir ve bu yüzden siz de bu fikrin aslında kendi fikriniz olduğunu düşünmeye başlarsınız. Bu durumu bilinçsiz intihal olarak da düşünebilirsiniz. Özellikle yaratıcılık gerektiren işler ile uğraşıyorsanız, muhtemel bu durum daha çok başınıza gelecektir.

Bu nedenden ötürü, gerçekte eski bir toplantıda başkasının önerdiği bir çözümün, kendi fikrimiz olduğundan emin olabiliriz. Ya da belki de yıllardır bilinen bir matematik formülünü, bir yerlerde okuyup unutmuşsunuzdur. Sonrasında da bir problemi çözerken bu okuduğunuz formül aklınıza gelir. Bunun sonucunda bu çözüm yöntemini ilk kendinizin bulduğunu düşünebilirsiniz.

George Harrison

En bilinen kriptomnezi örneği George Harrison’a ait. 1969 yılında yazdığı “My Sweet lord”, dünya listelerinde birinci sıraya oturdu. Bunun üzerine 1963 yılında “He’s so fine” adlı parça ile, listelerin zirvesine ulaşan müzik firması Chiffsons’la mahkemelik oldu. Dava konusu intihaldi. Melodiler neredeyse birebir aynıydı. Harrison, Chiffsons’un parçasını tanıdığını itiraf etti ama ondan kopya çektiğini kabul etmedi.

Sonucunda hâkim bunun istenmeden gerçekleştiği kanısına vardı. Ama isteyerek ya da istemeden, yapılan şey kopyalamaktı. Harrison yarım milyon dolar telif hakkı ücreti ödemeğe mahkûm edildi. Daha sonra George Harrison “He’s so fine” adlı parçanın bütün haklarını satın aldı.

Kriptomnezi Neden Gerçekleşir?

Kriptomnezi kavramı ilk defa parapsikoloji ve spiritüellik (ruhsal) üzerine kitaplar yazan İsviçreli Psikoloji Profesörü Théodore Flournoy (1854-1920) tarafından ele alındı. Flournoy terimi ilk olarak 1901 yılında yayınlanan “From India to the Planet Mars:A Case of Multiple Personality with Imaginary Languages” adlı kitabında kullanmıştır. 

Uzmanlar, kriptomnezinin ortaya çıkışını hafızamızın anlık sekteye uğrayışı şeklinde açıklıyor. Bir konu ya da anı aklımızda kalırken, onu nerede ve ne şekilde öğrendiğimizi unutuyoruz. Bu durum nedeniyle, bize geçenlerde başına gelen bir olayı anlatan arkadaşımıza, birkaç gün sonra “Benim de bir arkadaşımın başına şu gelmiş…” diye aynı olayı anlatabiliyoruz. Yani olay doğru olsa da, öznenin aynı olduğunun farkına varamıyoruz.

HelenKeller AnneSullivan
Helen Keller, 1880’de doğdu. Ancak erken yaşta kör ve sağır oldu, Sonrasında öğretmeni Anne Sullivan’ın yardımıyla bir yazar ve aktivist olarak yaşamını sürdü. 1891’de, Keller henüz 11 yaşındayken The Frost King başlıklı bir hikaye gönderdi. Ancak ilerleyen yıllardabu hikayenin, Margaret Canby’nin Frost Fairies adlı bir hikâyesine benzer olduğu ortaya çıktı. Muhtemel küçük kız hikayeyi dinlemiş ancak hatırlamıyordu. Bu konu uzun süre tartışıldı.

Bir Kriptomnezi Örneği

Edebiyat tarihine yansımız bir çok kriptomnezi tartışması vardır. Bunlardan birisi de 1955’te Rus-Amerikalı romancı Vladimir Nabokov tarafından yazılmış olan Lolita adlı bir romanla ilgilidir. Bu roman, zamanında çok büyük ses getirmiş ve Nabokov’a Pulitzer Ödülü’nü kazandırmıştır. Ancak bu romanla ilgili suçlamalara bakınca, bu romanın hikayesinin kriptomnezi kavramı için iyi bir örnek olduğunu görüyoruz.

Nabokov’un Lolita adlı eserinin özgün olup olmadığı sonraki yıllarda oldukça tartışıldı. Devamında Michael Maar isimli bir başka yazar konuyu “The Two Lolitas” adlı kitabında ele aldı. Bu kitapta Nabokov’un Lolita’sının 1926’da Alman yazar Heinz von Lichberg tarafından yazılmış olan bir hikaye ile aynı olduğunu ileri sürdü.

Fikri çaldığı için Nabokov’u suçlamayan Maar, ünlü yazarın bu öyküyü yıllar önce okuyup sonra kendi fikriymiş gibi yeniden keşfederek yazmış olabileceğini belirtiyor. Nabokov’un Lolita adlı eseri, edebiyat tarihinin çalıntı olup olmadığı en çok merak edilen eserlerinden biri olarak kalmaya devam ediyor.

Hepimiz öğrendiklerimizin veya farkında olmadan bilinçaltımıza giren milyonlarca bilginin kaynağını unuttuğumuzda; buradan doğacak bir fikrin, eserin, düşüncenin kendimize ait olduğunu daha doğrusu bunları kendi keşfimiz olduğunu sanabiliriz.

İntihal, alıntı veya esinleme…edebi alanı son zamanlarda oldukça meşgul eden bir konu. Sıklıkla gündeme gelmesine rağmen, ispatlanması da oldukça zordur. Herhangi bir konuda kriptomnezinin var olup olmadığını tespit etmek daha da güçtür. Hemen hemen tüm çalışmalar edebi veya bilimsel kriptomnezi vakalarından bahsetmektedir. Bazı intihal kesinlikle kasıtlı olsa da, birçok insan bunu kazara yapıyor. Bu durumlarda kişilerin savunmalarına göre yargıya varılıyor.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Ceren Demir

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünde yüksek lisansa devam ediyorum ve İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde akademik görevimi sürdürüyorum. Spora, sanata (özellikle resim sanatı), müziğe, doğaya, doğa sporlarına, felsefeye, psikolojiye, kitaplara, filmlere düşkünüm.. Okumayı, yazmayı, öğrenmeye çabalamayı çok seviyorum. Amaçlı ve amaçsız yaşamanın çeşitli noktalardan artı ve eksileri olduğunu düşünsem dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğuna inanıyorum. Yine de -her şeye rağmen- ben uzun süredir amacı olanlardanım.. Buradan enerji sağlayabiliyorum.. Çoğunlukla enerjik, dışa dönük olsam da yeri geldikçe oldukça içe kapanmaya ve yalnızlığa susayabiliyorum. İkisi de keyifli ve öğretici.. Matematiksel sitesinin öncelikle hayranı olan bir okuruyum sonra Matematiksel’e katkı sağlamaya çalışan enfes ekibin bir parçasıyım.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir