Toplum ve Yaşam

Milgram Deneyleri Otoritenin Gücü Hakkında Bize Ne Öğretti?

Yetkili bir konumdaki biri sizden bunu yapmanızı söylese, masum bir yabancıyı elektrikle öldürür müydünüz? Bu, Stanley Milgram’ın 1961’den 1962’ye kadar süren ünlü ve tartışmalı “otoriteye itaat” diğer adıyla Milgram deneylerinde yüzlerce ABD’li yetişkinin karşılaştığı ikilemdir.

Milgram Deneyleri Otoritenin Gücü Hakkında Bize Ne Öğretti?

Kendi çağındaki birçok sosyal psikolog gibi Milgram da deneyi yapmayı, İkinci Dünya Savaşının ardından planlamıştı. Savaş bitiminde ahlak, itaatin gücü ve otorite figürleri hakkında birçok soru gündeme gelmişti. Sonucunda soykırımlar, işkenceler bir zihnin hastalıklı ürünü olarak ortaya çıkmamıştı. Otoriteye tam itaat etmiş milyonlarca insan da bu katliamlarda yer almıştı.

Nasıl oldu? İnsanlar buna nasıl izin verebildi? Emirleri takip etmek üzere mi programlandık? Ve eğer öyleyse, bunu nasıl değiştirebiliriz? Yale Üniversitesi’nden sosyal psikolog Stanley Milgram da, birisine zarar vermeyi içeriyor olsa bile, katılımcıların emirlere ne ölçüde itaat edeceklerini bilmek istiyordu.

Milgram Deneyleri Otoritenin Gücü Hakkında Bize Ne Öğretti?
Stanley Milgram, Yahudi bir işçi ailesinin üç çocuğundan ikincisi olarak 15 Ağustos 1933’te New York-Bronx’ta dünyaya gelmişti. Lisansüstü çalışmaları sırasında da, sosyal gruplarda uyumla ilgilenen Solomon Asch’ın araştırma asistanı olur.

Milgram Deneyi Nasıl Gerçekleşti?

Milgram’ın laboratuvarına gelen bir katılımcı, görünüşte gönüllü olan başka biriyle ve laboratuvar önlüğü giymiş bir “deneyci” ile karşılaştı. Deneyci, “hafıza ve öğrenme” üzerine bir deneye katılmak üzere olduklarını açıkladı ve ardından ikiliden birine “öğrenen”, diğerine “öğretmen” rolünü atamak için kura çekmelerini istedi.

Daha sonra öğrenci, kollarına elektrotlar takılması için bitişikteki bir odaya götürüldü. Artık “öğretmen” olan katılımcı ve deneyci, bir elektrik şoku jeneratörü ve 15 volttan (“hafif şok”) 375 volta (“tehlike: şiddetli şok”) ve 450 volta (“XXX”) kadar değişen bir dizi anahtarın önündeki odaya geri döndüler.

Milgram Deneyi

Deney gözlemcisi; bir grup insanın, başka bir grup insana sorular sormasını ve yanlış cevap verirlerse elektrik şoku uygulamasını sağlamakla görevliydi. Elektrik şoku veren kişiler öğrenci, uygulayacak olanlar ise öğretmen rolünde olacaklardı. ( Şoklar gerçek değildi. )

Öğrencilerin görevi, kendilerine okunan bir dizi kelime çiftini hatırlamaktı. Öğretmenin görevi ise, öğrenci hatırlayamadığında, giderek daha güçlü elektrik şokları uygulamaktı.

Milgram Deneyi
Milgram’ın Ontario Bilim Merkezi’nde sergilenen orijinal deney düzeneği

İşbirlikçiler kendilerine söylenen şekilde bir süre sonra sorulara bilerek yanlış cevap vermeye başladılar. Gerçek denekler ise onlara söylendiği gibi voltajı arttırmaya başladılar. Milgram deneyinin amacı, “öğrenci” acı içinde çığlık attığında veya aniden ölümcül bir sessizliğe büründüğünde öğretmenlerin, deneycinin sözüne dayanarak devam edip etmeyeceğini görmekti.

Çoğu denek, çığlıklar arttığında deneyi durdurup öğrencinin durumunu görmek istedi. Bir kısmı ise belli bir voltajdan sonra deneyin amacını sorgulamaya başladı. Fakat kendilerine, deneyden ve sonuçlarından sorumlu tutulmayacakları garanti edilince öğrencinin gördüğü zarara verdikleri önem azaldı. Sonucunda denileni yapmaya devam ettiler.

Milgram Deneyi
Katılımcıların %65’i (üçte ikisi) 450 voltluk en yüksek seviyeye kadar devam etti. Daha düşük voltajlarda tereddütsüz şekilde deneyi bırakan olmadı.

Denekler (şokları uygulayan katılımcılar) gizli kameralar aracılığıyla filme alındı. Her seansın sonunda Milgram katılımcılara bilgi verdi ve görüntüleri bilimsel amaçlar için kullanma izni istedi.

Milgram Deneyinin Sonucu Ne Oldu?

Milgram deneyi ahlaki açıdan tartışmalı olsa da, sosyal psikoloji alanında çığır açan bir araştırmaydı. Deneyden çıkan sonuca göre Milgram şöyle der. “En masum kişiler bile kendi ahlaki değerleri kapsamında yapmaları imkansız gözüken bir şeyi, otorite baskısı altındayken tereddütsüzce yaparlar”.

Milgram Deneyleri Otoritenin Gücü Hakkında Bize Ne Öğretti?
1.000’den fazla New Haven (Connecticut) sakini, öğrenme ve hafıza hakkında bir çalışma olduğu söylenen bir çalışma için işe alındı. Katıldıkları drama, onları başka bir insana görünüşte ölümcül elektrik şokları vermeye teşvik ediyordu.

Milgram deneyleri ardından, çoğumuzun bir otorite figürü tarafından verilen emirlere uyacağı sonucu akıllara yerleşti. Sonucunda doğumdan itibaren önce anne babamıza, sonra öğretmenlerimize, sonra da işverenlerimize itaat etmeye şartlanmışızdır. İtaat ihtimali, bir otorite figüründen (laboratuvar önlüklü araştırmacılar) veya kuruluştan (Yale Üniversitesi) geldiğinde artar. Peki uyacak mıyız?

Psikologlar ve diğer araştırmacılar tarafından yapılan son çalışmaların giderek artan bir kısmı aksini gösteriyor. Aksine bakarsanız arşiv kanıtları da aksini gösteriyor. Milgram deneylerini açıklayacak yeterli bir teoriyle asla eşleştiremedi. Ancak somut bir açıklamanın olmamasına ve Milgram’ın yöntemiyle ilgili önemli sorulara rağmen, deneyler insanlık hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmış olarak görülmeye devam etti.

Peter Sarsgaard, The Experimenter isimli filmde psikolog Stanley Milgram rolünde oynadı. On yıllar boyunca bu deneyler birden fazla filme ilham kaynağı oldu.

Yaklaşık on yıl önce akademisyenler deneylerle ilgili muazzam miktardaki veriyi Yale Üniversitesi’ndeki özel bir arşivde sorgulamaya başladı. Deneyinin 25’ten fazla versiyonu olmasına rağmen Milgram bunlardan sadece birini filme almıştı. Filme alınmış versiyon da, katılımcıların %65’inin itaatsizlik ettiğini ortaya koydu. İddiaya göre Milgram filmini tam tersini gösterecek şekilde düzenlemişti.

Sonuç olarak

Konu ile ilgili tartışmalar halen devam etse de Milgram Deneyleri (1961-3), Phillip Zimbardo’nun Stanford Hapishane deneyine (1971) ilham verecekti. Bu deneyde de üniversite öğrencileri sahte bir hapishanede mahkum ve gardiyan rollerine atandılar. Ancak giderek daha acımasız gardiyanların mahkumlara verdiği zarar nedeniyle çalışma altı gün sonra sonlandırılmak zorunda kaldı. 

Milgram’ın sahne arkası gözleminin aksine, Zimbardo kendi şovunda rol aldı, kendisini Hapishane Müdürü olarak gösterdi. Zimbardo, katılımcıların deneyimlerinin oldukça gerçekçi olduğunu, başlangıçta rol yapıyor olsalar bile sonrasında bu davranışları benlik olarak gördüklerini belirtmişti.

Milgram ve Zimbardo’nun deneyleri canlı ve akılda kalıcıdır. Ancak beraberinde çok fazla soruyu da taşımaktadır. Sosyal psikoloji, bizi insan olarak ilgilendiren önemli soruların çoğunu ele alır. Ancak iyi insanların bazen neden korkunç eylemlerde bulunduğu sorusuna kesin bir cevap vermek çok da kolay değildir.

Ancak yine de bu deneyler üzerinde düşünmemiz için bize bir kapı açıyor. Davranışlarımızın ne kadarından bir sorumluyuz? Ne kadarı da bize biçilen roller sonucunda gelişiyor?


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

  • ‘Please continue’ – did this simple two-word phrase lead normal people to ‘torture’ strangers? Yayınlanma tarihi: 20 Temmuz 2021. Kaynak site: Conversation. Bağlantı: ‘Please continue’ – did this simple two-word phrase lead normal people to ‘torture’ strangers?
  • Haslam N, Loughnan S, Perry G. Meta-Milgram: an empirical synthesis of the obedience experiments. PLoS One. 2014;9(4):e93927. doi:10.1371/journal.pone.0093927
  • Grzyb T, Dolinski D. Beliefs about obedience levels in studies conducted within the Milgram paradigm: Better than average effect and comparisons of typical behaviors by residents of various nations. Front Psychol. 2017;8:1632. doi:10.3389/fpsyg.2017.01632
  • Reicher S, Haslam SA. Rethinking the psychology of tyranny: the BBC prison study. Br J Soc Psychol. 2006 Mar;45(Pt 1):1-40; discussion 47-53. doi: 10.1348/014466605X48998. PMID: 16573869.

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi artırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak, bilimin bütünsel yapısı itibarıyla diğer bilim dallarıyla ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı, sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak, ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca, yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Maide İdil İspir

Ben İdil, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciyim. Bence insan olmaktaki en büyük şansımız düşünebilmek, konuşabilmek, okuyabilmek ve yazabilmek. Öyleyse bol şans! Ve keyifli okumalar…

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir