Okyanuslar, Dünya yüzeyinin yaklaşık %70’ini kaplar. Gezegenimizdeki en büyük yaşanabilir alandır ve Dünya’nın başka herhangi bir yerinden daha fazla yaşam barındırır. Ancak okyanuslar hakkında Evren hakkında bildiklerimizden çok daha azını biliyoruz. Bu noktada akıllara “Okyanusların keşfi neden zor?” sorusu geliyor.
Dünyamızda beş ana okyanus vardır: Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu, Arktik Okyanusu ve Antarktika’yı çevreleyen Güney Okyanusu. Okyanus dediğimizde, tüm bu okyanus havzalarını birlikte kastediyoruz. Tüm bu okyanuslar Dünya suyunun %97’sini içeriyor.
Ancak tüm önemine rağmen, Haziran 2024 itibarıyla küresel deniz tabanının %26,1’i haritalandı. Geri kalan kısım ise hala keşfedilmeyi bekliyor. Yani Dünya yüzeyinin çoğunu kaplayan bir su kütlesi aynı zamanda evrendeki en az anlaşılan yerlerden biri.
Okyanusların Keşfi İle İlgili Sorun Nedir?
Bu keşif zorluğunun ilk nedenlerinden biri, okyanus doğasının dayattığı fiziksel koşullardır. Okyanusların yüzeyini keşfetmek kolaydır. Uydular, okyanusun yüzey sıcaklıklarını, sularını ve renklerini (bitki yaşamını gösterebilen) çizmemize yardımcı oldu. Ancak daha derine inmek için daha ileri teknolojiye ihtiyaç var.
Derinlere inildikçe görünürlük sıfıra ve sıcaklıklar sıfırın çok altına iner. Su yüzeyinin yaklaşık 200 metre altındaki derin okyanusa ulaştığınızda, tamamen karanlığa girersiniz. İkinci ve aslında daha önemli bir sorun ise fiziksel bir gerçekle ilgili.
Dünya atmosferinin üzerinde uzaya süzülürseniz, vücut basıncınız sıfıra düşer. Ama okyanusun derinliklerine inerseniz, bu basınç derine indikçe artar. Hal böyle olunca uzaya insan göndermek, okyanusun dibine insana göndermekten daha kolay hale gelir.
1969 yılından beri ay yüzeyine 12 insan gitti. Fakat okyanusun en derin bölümü olan Mariana Çukuru’na yalnızca 3 insan inebildi. Yapılan son ölçümlere göre bu çukurun en derin noktası yaklaşık 10.994 metredir. Bu noktaya indiğiniz zaman hissedeceğiniz basınç yüzeyde hissedeceğinizden yaklaşık 1000 kat daha fazla olacaktır. Bunu üzerinizde 50 adet uçağın olmasıyla eş değer biçimde düşünebilirsiniz.
Okyanuslar Hakkında Uzaydan Daha Az Şey Biliyoruz
Gördüğünüz gibi, okyanusların keşfi zordur. Ancak daha fazlasını öğrenmek için hala umut var. Ulusal Okyanus Atmosfer İdaresi (NOAA) gibi ajanslar, bilinmeyen ve az bilinen bölgeleri araştırmak ve belgelemek için seferleri destekleyerek okyanus keşfi çabalarına öncülük ediyor.
Elbette okyanusları keşfetmek için sadece dalmamız gerekmiyor. Okyanus yüzeyinin radarla taranması sayesinde, okyanus tabanının nerelerde tepeler ve çukurlar oluşturduğu hakkında bir fikir sahibi olabiliyoruz.
Bu oldukça iyi bir adım olsa da, okyanus zemininin haritaları hala gezegenimizin haritaları kadar detaylı değil. Okyanusların haritasını çıkarmak gerçekten zor bir süreçtir. Karanın haritasını çıkarmanın aksine, deniz tabanının manzarasını radar kullanarak doğrudan uydulardan ölçemiyoruz çünkü deniz suyu radyo dalgalarını engelliyor. Deniz yüzeyindeki tümsekleri ve çukurları okumak ve kaçınılmaz olarak verileri işlemek için çok fazla matematik içeren, şaşırtıcı bir hassas ölçüm gerekiyor.
Oysa ki Ay ve diğer gezegenler tamamen susuzdur. Zemin üzerinde uydu sinyallerini kıracak ya da dalgalanmaya sebep olacak bir etken olmadığından dış uzaydaki uyduları ve gezegenleri haritalamak kendi okyanusumuzu haritalamaktan daha kolaydır.
Uzay mı Yoksa Okyanuslar mı? Hangisinin Keşfi Daha Önemli?
Bu durumda yeni bir soru daha akıllara geliyor. İnsanlar neden uzayın keşfini okyanusların keşfinden daha büyük bir hedef olarak görüyorlar? Sonuçta uzayda gerçekten bir şeyler görme avantajına sahipsiniz. Bunun yanında okyanuslar ise bizlere karanlık ve bulanıklık vadediyor.
Aslında bu düşünce oldukça hatalıdır. Oşinoloji olarak da bilinen oşinografi, okyanusların incelenmesidir. Bu disiplin, tüm bilim dallarını (kimya, jeoloji, meteoroloji, biyoloji vb.) okyanusun ve özelliklerinin keşfine uygular. Oşinografi, antik tarihi, mevcut durumu ve geleceği dahil olmak üzere okyanusun tüm özelliklerine odaklanır .
Oşinograflar, okyanusun kendisi kadar geniş bir dizi konuyu araştırırlar ve onlardan öğrendiğimiz bilgi ve dersler günümüz dünyasında son derece önemlidir. Okyanusun büyüklüğünü göz önünde bulundurursak, oşinografi biliminde keşfedilebileceklerin ve bulunacakların sonu yok gibi görünüyor.
Dahası, okyanuslar gezegendeki tüm yaşam biçimlerini etkiler ve onun hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, yalnızca ekosistemini ve biyolojik çeşitliliğini korumak için yeni teknolojiler geliştirmemize ve herkes için daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmemize yardımcı olabilir.
Ayrıca okyanuslarda henüz kaç tane deniz canlısı olduğunu da tam olarak bilmiyoruz. Şu anda yaklaşık 226.000 okyanus canlısı bilinmektedir. Bununla birlikte, bilim insanları her geçen gün yeni canlı türleri buluyor ve birkaç yüz bin ila birkaç milyon türün daha henüz keşfedilmediği tahmin ediliyor.
Sonuç olarak
Okyanuslar sadece dünyadaki en büyük ekosistem değil, aynı zamanda yüzeyinde yaşayan bazı küçük bitkiler (Fitoplankton) aracılığıyla gezegende soluduğumuz oksijenin yarısından fazlasını üretiyor ve küresel ölçekte iklimi etkiliyor. Bu nedenle okyanusu korumak, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için alabileceğimiz en büyük önlemlerden biridir. Ve onun hakkında ne kadar çok şey bilirsek, onun ve gezegenin sağlığını korumakta o kadar verimli olabiliriz.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Why does so much of the ocean remain unexplored and unprotected?; https://oceana.org
- How Much of the Ocean Has Been Explored? Shockingly Little! Kaynak site: How Stuff Works. Yayınlanma tarihi: 23 kasım 2022; Bağlantı: How Much of the Ocean Has Been Explored? Shockingly Little/
- Jamieson, Alan & Singleman, Glenn & Linley, Thomas & Casey, Susan. (2020). Fear and loathing of the deep ocean: why don’t people care about the deep sea?. ICES Journal of Marine Science. 78. 10.1093/icesjms/fsaa234.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel