Günlük Hayatın Felsefesi

Münchhausen Üçlemesi: Gerçeği Kanıtlamak İçin Üç Geçersiz Yöntem

Günlük hayatımızda, özellikle okulda, iş ortamında ya da arkadaş gruplarında, abartılı veya mantık dışı hikayeler anlatan kişilerle karşılaşırız. Bu tür durumlarda, bir refleks olarak anlatılanları çürütmek ya da doğru olmadığını göstermek isteriz. Peki, bir şeyin doğru olup olmadığını kanıtlamanın imkansız olduğu bir senaryo ile karşılaşırsak ne olur? İşte bu soru, bizi felsefi bir düşünce deneyi olan Münchhausen Üçlemesi ile tanıştırır.

Münchhausen Üçlemesi: Gerçeği Kanıtlamak İçin Üç Geçersiz Yöntem

Münchhausen Üçlemesi (Münchhausen Trilemma), 1968 yılında Alman filozof Hans Albert tarafından ortaya atılmış bir bilgi kuramı terimidir. Bu felsefi kavram, kesin bilgiye ulaşma çabasındaki üç temel problemin altını çizer ve adını, hikayeleriyle tanınan Alman baron Karl Friedrich Freiherr Von Münchhausen‘den alır.

Karl Friedrich Freiherr Von Munchhausen Kimdir?

Karl Friedrich Freiherr Von Münchhausen, 1720 yılında Almanya’da doğmuş bir barondur. Gençlik yıllarında Rus ordusunda görev alarak askeri başarılar elde etmiştir. Ancak onu asıl ünlü yapan şey, savaştaki başarıları değil, abartılı ve fantastik hikayelerle dolu seyahat anılarıdır.

Münchhausen Üçlemesi
Karl Friedrich Freiherr Von Münchhausen’in kurtuluş anı.

Baron’un en ünlü hikayelerinden biri, bir bataklıkta atıyla birlikte mahsur kaldığı bir olaydır. Münchhausen, bu durumdan kendi saçından tutarak kendisini yukarı çekip kurtulmayı başardığını iddia eder. Elbette bu, fiziksel olarak imkansızdır ve tam da bu tür hikayeleri, onun alaycı bir şekilde mizahi bir figür haline gelmesine yol açmıştır.

Baron Münchhausen’in fantastik hikayeleri, zamanla Rudolf Erich Raspe adlı bir yazarın dikkatini çekmiştir. Raspe, 1785 yılında Baron Munchausen’in Olağanüstü Maceraları (The Surprising Adventures of Baron Munchausen) adlı bir kitap yayımlayarak baronun hikayelerini kurgusal bir Alman asilzadesi üzerinden anlatmıştır.

Bu eser, Baron Münchhausen’i bir halk figürü haline getirmiş ve edebiyat tarihinde özel bir yer edinmesini sağlamıştır. Devamında da hikayeleri, felsefi düşünceye mizahi bir metafor olarak hizmet etmeye devam etmiştir.

Münchhausen Üçlemesi Nedir?

Üçlemeye göre herhangi bir bilgiyi doğrulamak için hiçbiri mutlak veya kesin bilgi sağlamayan üç seçenek vardır. Bu nedenle, bir argümanı kanıtlamak için bu seçeneklerden birini seçerseniz kusurlu bir sonuca ulaşırsınız.

The Big Bang Theory’nin The Bad Fish Paradigm adlı bir bölümünde Sheldon, evinden taşınmasının nedenini ev arkadaşı Leonard’a açıklamak için Münchhausen Üçlemesini kullanır.

Münchhausen Üçlemesi: Gerçeği Kanıtlamak İçin Üç Geçersiz Yöntem
The Big Bang Theory’nin The Bad Fish Paradigm adlı bir bölümünden bir kare
  • Sheldon: Leonard, ben taşınıyorum.
  • Leonard: Ne demek taşınıyorsun? Neden?
  • Sheldon: Bir nedeni olmak zorunda mı?
  • Leonard: Evet, olmak zorunda.
  • Sheldon: Mutlaka değil. Bu, Münchhausen Üçlemesi’nin klasik bir örneğidir: ya sebep, sonsuz bir gerilemeye yol açan bir dizi alt nedene dayanmaktadır; ya keyfi aksiyomatik ifadelere kadar uzanır; ya da döngüseldir. Yani, taşınıyorum çünkü taşınıyorum..

Sheldon sonrasında, taşınma nedenini haklı çıkarmanın üç yolu olduğunu ve her yöntemin taşınma nedenini doğru bir şekilde haklı çıkarmakta başarısız olduğunu gösterecektir. Şimdi bu üç sorunlu yönteme biraz daha detaylıca bakalım.

1-Döngüsel Nedenselleştirme (Circular Reasoning)

Münchhausen Üçlemesi
Dairesel akıl yürütmede öncüller ve sonuçlar aynıdır. Bir şablon vermemiz gerekirse şu biçimde düşünebilirsiniz. A,B nedeniyle doğrudur. B,’de A nedeniyle doğrudur. Kanıt, doğru olduğu varsayılan, ancak kendisi kanıtlanmayı bekleyen bir temele veya ifadeye dayanır. Sonuç olarak, argüman bir daire içinde döner ve asla nihai, mutlak bir kanıt üretemez.

“Mantıklı insanlar zekice konuşan ve tartışan insanlardır” cümlesini muhtemelen duymuşsunuzdur. Peki, “zekice düşünmek ve tartışmak ne demektir?” diye sorduğunuzda karşınıza çıkan sorun oldukça tanıdıktır. Bu bir döngüsel akıl yürütme örneğidir: sonuç ile önerme birbirine atıfta bulunarak aynı noktayı işaret eder. Yani, bir argümanın, aslında kendisini kanıtlamak için tekrar kendisine başvurması durumudur.

  • A: Öğretmenimiz bize yalan söylemenin kötü olduğunu söyledi.
  • B: Yalan söylemek neden kötüdür?
  • A: Çünkü öğretmenimiz öyle diyor. Bu nedenle yalan söylemek kötüdür.

Burada, öğretmenin görüşü “yalan söylemenin kötü olduğu” iddiasını destekliyor gibi görünse de, aslında döngüsel bir argüman ortaya konmuştur. İddia, kendi içinde dönerek başlangıç noktasını savunmaya çalışır. Ancak bu tür bir akıl yürütme, gerçekte herhangi bir yeni bilgi sunmaz veya savunulan iddiayı objektif bir şekilde güçlendirmez.

Döngüsel akıl yürütmenin günlük hayatta karşılaşılan birçok örneği vardır. Örneğin: “Ahmet’i seviyorum çünkü o çok iyi biri.” Bu cümlede, Ahmet’in neden iyi biri olduğuna dair herhangi bir kanıt sunulmamaktadır. Sevgi ve “iyi biri” tanımı, birbiriyle ilişkilendirilerek aynı noktaya geri dönmektedir. Ancak bu, düşünceyi güçlendiren bir argüman sunmaz.

2- Sonsuz Argüman

Küçük çocuklar, doğaları gereği meraklıdır ve çevrelerini anlamak için sürekli sorular sorarlar. Bir çocukla ebeveyni arasında geçen bir konuşmaya şahit olduysanız, bu durumu kesinlikle hatırlarsınız. Çocuğun bir sorusuna cevap verdiğinizde, hemen ardından başka bir soru gelir. Ona da cevap verdiğinizde, yeni bir soru daha…

Bir çocuk gibi sürekli “Neden?” sorusunu sorarak herhangi bir bilimsel olgudan yola çıkıp, Evren’in başlangıcına kadar uzanan bir sorgulama zinciri oluşturabilirsiniz. Ancak bu süreçte, her şeyin nedenlerinin birbirine bağlı olduğunu fark edersiniz. Her neden bir diğerine dayanır, bu nedenle nihai bir cevaba ulaşmak son derece zordur. Bu durum, felsefede sonsuz gerileme olarak bilinmektedir.

Münchhausen Üçlemesi
Sonsuz argüman şeması.

Sonsuz geriye gidiş, bir argümanın doğruluğunu kanıtlamak için sürekli olarak başka bir argümana başvurmayı ifade eder. Ancak her yeni argüman, kendi meşruiyetini kanıtlamak için başka bir argümana ihtiyaç duyar. Bu da nihai bir çözüme ulaşmayı imkansız hale getirir. Bu döngü, sürekli olarak bir kanıttan diğerine kayarak nihai bir açıklamaya ulaşmayı olanaksız kılar.

3- Aksiyomatik Argümanlar

Aksiyomatik bir argüman, daha fazla kanıt gerektirmeyen, kendi başına duran ve kendini açıklayan bir argüman türüdür. Bu tür argümanlar sadece doğru olduğu kabul edilir ve savunma gerektirmez. Belirli bir argümanın neden geçerli olduğu sorusuna genellikle, “çünkü X öyle diyor” gibi bir cevap verilir.

İnsanlar, dünya veya belirli şeyler hakkındaki mevcut bilgilerine, kavramlarına ve görüşlerine güvenme eğilimindedir. Ancak Münchhausen Üçlemesi, önceden var olan bilgiye güvenmenin sorunlar yaratabileceğini ve bu bilginin geçerliliğini garanti etmeyeceğini ortaya koyar. Örneğin, “Kahkaha ruha iyi gelir” ifadesini ele alalım.

Bu ifade, aynı görüşü paylaşan birine sunulduğunda, herhangi bir kanıt olmaksızın doğru kabul edilebilir. Ancak bu durum, argümanın aksiyomatik doğasının bir sonucudur ve onun geçerliliği sorgulanmadan benimsenir.

Sonuç Olarak;

Münchhausen Üçlemesi, bilgi ve inancın doğasını anlamakla ilgilenen epistemoloji, yani bilgi felsefesi kapsamında incelenir. Bilgi felsefesi, bilginin niteliğini, mahiyetini, değerini, kapsamını ve sınırlarını ele alıp sorgulayan bir felsefe disiplinidir.

Epistemoloji, doğru akıl yürütme ve geçerli argümanlar üretmek için gereken yöntemsel araçları sağlar. Önyargıları analiz eder ve metodolojik bir yaklaşımla doğru bilgiye ulaşmamıza yardımcı olur. Bilgiyle dolup taşan günümüz dünyasında, inançlarımızı nasıl haklı çıkardığımızı anlamak, hatalarımızı fark etmek ve düşünme yöntemlerimizi geliştirmek her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır.


Kaynaklar ve ileri Okumalar:

  • Floridi, Luciano. (1994). The Problem of the Justification of a Theory of Knowledge, Part II: Morphology and Diagnosis. Journal for General Philosophy of Science – Zeitschrift für Allgemeine Wissenschaftstheorie. 25. 17-49. 10.1007/BF00769275.
  • Münchhausen trilemma: Is It Possible To Prove Any Truth?; Yayınlanma tarihi: 22 Ocak 2022; Bağlantı: https://www.scienceabc.com
  • Coyan Tromp; Philosophy of Science and Vision Development for Complex Problems; Amsterdam University Press
  • Scott, Casey. “Epistemology: The Philosophy of Knowledge” TheCollector.com, November 1, 2021, https://www.thecollector.com/intro-to-epistemology-the-philosophy-of-knowledge/.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir