Matematik beklemediğiniz pek çok yerde karşımıza çıkabilir. Bunlardan bir tanesi de şairlerin dizeleridir. Bu yazımız da üç matematikçi şair ile tanışalım.
Bu kişiler bir meslek olarak matematiği tercih etmeseler de belli ki matematik ile oldukça ilgiliydiler. Sonuçta unutmayalım. Şiir bize duygular aleminin anahtarını verir. Matematik bize evrenin anahtarını verir. Evren bir şiirdir, onu okuyabilen şaire matematikçi denir.
Alman öğretmen ve matematikçi olan Karl Weierstrass’a göre‘‘ Bir matematikçi şair ruhlu olmadıkça tam bir matematikçi olamaz.’’. Napolyon ise ‘”Her insan biraz matematik biraz da şiir bilmelidir’’ der ve devam eder. ‘‘Kelimelerin girdiği yerde silah patlatmaya gerek yoktur.’’ der. Şimdi gelin şairlerin dizelerinde matematiğin izini sürelim.
Turgut Uyar
“Nedir sonsuzdan bir önceki sayının adı/ diyelim sonsuz eksi bir/ sonsuz eksi bir/ hayatın adıdır bu”. Bu tanıma bir cebir kitabında da rastlamanız pekala mümkündü. Fakat bu bir tanım değil. Bu çok güzel bir şiir ve şairini hepiniz tanıyorsunuz.
Turgut Uyar matematiğe uzak sayılmazdı. Eşi Tomris onu anlatırken “Matematiğe bu denli düşkün bir şair daha görmedim, onu cebir kitaplarıyla uğraşırken görmek beni hep şaşırtırdı” diyor.
Neyse ki biz diğer ölümlüler, onun bırakıp atmadığı şiirlerle tanışma fırsatı elde edebildik. Halbuki o tam da bir şiirinde şöyle diyordu; “Söylenir ve yarım kalır / Bütün aşklar yeryüzünde…” Bir şeylerin yarım kalması ve bu yarım kalmışlığın sonsuza ıraksaması daha güzel nasıl anlatılabilirdi? Ve ya “üç kere üç dokuz eder bilirsin/ birin karesi birdir , kare kökü de bilirsin./ “mutlu aşk yoktur!” bilirsin” derken o, nasıl anlamamış olabiliriz onu?
“Halbuki acemilik. Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız, yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak endişesinin zevkiyle çalışacaksınız.”
Belki yeni bir şiire belki yeni bir aşka başlamanın acemiliğini anlatıyor Turgut Uyar burada. Fakat bu karşılaştığı çağa ayak uydurmanın sancılarını çeken bir disiplinin ikilemini anlatmaya da pekala muktedirdir.
Zira bundan 300 yıl önce bir sabaha karşı düelloda ölmeye hazırlanan Galois dostu Chavalier’e çalışmalarıyla birlikte gönderdiği mektubunda şöyle diyordu: “… Gauss ve Cauchy’ye bu çalışmaların sonuçlarından ziyade onların önemini sor. Belki bu karmaşanın içinden çalışmaya değer şeyler bulabilirler.”
Turgut Uyar, 300 yıl önce bir düelloda karnından vurulup kanlar içinde gökyüzünü izlerken ölen bu genç adamın öyküsünü biliyor muydu bilinmez ama aynı şeyin farklı yüzlerinden bahsettikleri muhakkak.
İlhan Berk
İlhan Berk de pek çok büyük şair gibi matematiksel ögeleri şiirlerinde bazen doğrudan bazen de alt metin olarak kullanmıştır. Matematiğin hayatın içine sinmiş temel bir yapı olduğunu düşündüğümüzde bu duruma şaşırmamak gerekir. Peki bu şiirsellikten uzak salt gerçek bilgiye dayalı yapıdan nasıl bir şiir tadı alabileceksiniz? Çok Yaşasın Sayılar isimli kitabından kısa bir dize ile.
Sonra da, güzel huyludur 3.
Bu da yetmelidir bize.
Ama sayıların gizli tarihçisi sevgi Borges’e yetmez bu.
3‘e 1‘i de katarak 3 için özel bir varlık kütüğü de biçecektir.
Varlık tutkunu Eskimolar da 3‘ü belki de bu yüzden severler.
Eskimo dilinde üçten çoğu yoktur, yalnızca koca bir ÇOK vardır.
Her şey üç ile ve çok’la biter. Dünya da 3 ile anlatılır. 3 gelecektir hem. Büyük uzaklık! (Hem 3‘le öğrenmedik mi biz uzaklığı?)
Edip Cansever
Şiirdeki matematik, matematikteki şiir çok ince bazen fark edilemeyecek kadar çok ince olabiliyor. O çok ince, çok ama çok ince çizgiyi görebilen şairden sonraya ne mi kaldı? Elbette ondan sonrası kaldı:
Edip Cansever – Sonrası Kalır
On kalır benden geriye dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran..
On adam kalır benden, onu da
Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan
On adam kalır.
Ne kalır ne kalır
Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mü kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.
Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.On yerde adam geçse geçmese
Dağlardan tepelerden inen bir düzlüktüm,
anlaşılır.Akşam olur, bir günden dibe çökerim
Su içer,dibe çökerim
İyimser bir duvarcıyım, her gün bir tuğla
düşürürüm elimden
Bu yüzden gecikirim
Size bu sıkıntı kalır.
Ne kalır
Kahvelerde kalın kalın kayısı vakti
Dişleri kesmeyenin en az kayısı vakti
Dişleri hiç kesmeyenden
Gün geçer, kendi kalır
Kahvelerde kayısı.Gezginim, açık denizlerden yanayım
Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır
Akdenizli herkes konuşur duyarlığını
Başka ne kalır
Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır.Ben buyum, dersin, arkadaş
Sevgilim, ben buyum
Yüreğim vurgun, dişlerim altın
Ceketim sol omzumda
Vakit vakit incelen vakit
Not: Matematik ve şiir ilişkisi hakkında daha genel bir yazı okumak isterseniz bu yazıya da göz atabilirsiniz. Ek olarak bunu da incelemek isteyebilirsiniz: Rabindranath Tagore: Nobel Ödüllü Dünyaya Yön Veren Bir Şair
Matematiksel