1902 yılında, bir dönem Osmanlı topraklarında bulunan Üsküp’te bir kız çocuğu dünyaya geldi. O çocuk mücadelesi ile günümüzde bize ışık tutan ilk Türk kadın kimyager Remziye Hisar idi.
O, ülkesine ve insanlarına duyduğu sorumlulukla daha 17 yaşındayken ileride yapacağı meslek olarak Kimya alanını seçmişti. Bunun sebebini de şu sözü ile açıklamıştı. “Fen derslerinde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Bütün amacım fen alanında Türkiye’nin ismini dünyaya duyurmaktı. Sanki bu alandaki eksiği ben kapatacaktım. Kimya ve fiziği çok önemli görüyordum. Özellikle kimyayı… Kimyanın hazırladıkları olmasa, fizikteki gelişmelerin de olamayacağına inanıyordum.
Remziye Hisar’ın Eğitim Süreci
Başarılı bir eğitim hayatı geçiren Hisar, Dârülmuallimât ’tan (kız öğretmen okulu) mezun olduktan sonra Darülfünun’un kimya bölümüne kaydoldu. O dönemde kimya bölümünde eğitim gören üç kadın öğrenciden biriydi. Eğitim sırasında, gelen bir çağrı üzerine, Remziye Hisar Azerbaycan Bakü’ye gitti. Kafkasya’nın çalkalandığı bir dönemde, Remziye kendisini Bakü’de bir erkek okulunda Kimya dersleri verirken bulur.
Bu süreçte Bakü’de Türkiye’nin tıp öncülerinden olan Reşit Süreyya (Süreyya Gürsey) ile tanıştı. İkisi kısa süre sonra evlendiler. Ancak 1920 yılı ortalarında Sovyet Ordusu tarafından işgal edilen Azerbaycan’ı terk etmek zorunda kalırlar. Sonrasında İstanbul’a geri döndüler. Bir yıl sonrada 1921 yılında ilk çocukları olan, Fizik alanındaki öncü çalışmaları ile yalnızca ülkemizde değil dünyada bir bilim ekolü yaratmış olan Feza Gürsey dünyaya gelecekti.
Birinci İnönü Zaferi’nden sonra, kendisine yapılan çağrıya uyarak Adana Kız Öğretmen Okulu’nda öğretmenliğe başlar. 1,5 yaşındaki oğlu Feza’yı ailesine bırakarak, görevini en iyi şekilde yapmak için Adana’ya gider. Yokluk ve özlem dolu bu süreçte eşi Doktor Reşit Süreyya Gürsey rahatsızlanır ve tedavi için Paris’e gitmek zorunda kalır. Devamında Remziye Hanım’a yazdığı mektuplarda, Paris’e gelirse, bilimsel çalışmalara katılabileceğini yazar.
Remziye Hisar’ın Sorbonne Yılları
İdealleri uğruna Remziye Hisar, Cumhuriyetin ilk eğitim desteklerinden birisini alarak, Paris’e gider. Bu sırada kızları Deha Gürsey dünyaya gelir. Sorbonne’da kimya eğitimi almaya başlar. Mevcut eğitimi ile Fransa’daki eğitim arasında büyük farklar olduğu için arkadaşlarına yetişmek adına çok çalışır. O yıllarda Türkiye’deki kardeşi de oğlu Feza’yı da alarak yanına gelir. Bu sayede, tüm dikkatini derslerine odaklama şansı yakalar.
Özellikle Madam Curie’nin dersleri ilgisini çekmektedir. Ancak Sorbonne’da doktoraya başlamak üzereyken bursu kesilir ve geri çağrılır. Erenköy Kız Lisesi’ne öğretmen olarak atanmıştı. Bu durumun nedenini şu sözleri ile anlatıyor.
“Orada üç sene çalıştım. Sonra doktoramın bitmesine üç ay kalmıştı ki. tekrar maaşımı kestiler ve “Kafidir tahsiliniz dönün” dediler. Sebep de çok komikti. Yüksek Tedrisat Müdürü de vaktiyle Sorbonne’a gitmiş. Oradaki dersleri takip edememiş, “Ben yapamadım, bu kadın iki çocuğuyla nasıl yapacak” diye öfkelenmiş olmalı. 27 sene gibi uzun bir süre doçent kalmamın sebeplerinden biri bu beydir. Hayatımın her devresinde, işte böyle şahsi üzüntüler ve kıskançlıklardan çok çektim.“
Ancak o eğitimine devam etmek konusunda ısrarcıydı. Sonunda 1930 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurt dışı doktora bursundan yararlanma şansını elde etti ve doktorasını yapmak üzere yeniden Paris’e gitti.
Remziye Hisar’ın doktora tez hocası Paul Pascal’dı. Sonunda da yaptığı tez çalışması ve sunumuyla, tez jürisinin çok nadir olarak verilen özel mansiyonunu alan ve doktorasını üstün başarıyla tamamlayarak Sorbonne Üniversitesinde doktora derecesinde mezun olan ilk Türk kadın oldu. Bu sırada “metafosfat” üzerine yazdığı makaleler, dünya çapındaki bilimsel dergilerde yayımlandı.
Türkiye’ye Geri Dönüş
Remziye Hisar Türkiye’ye döndükten sonra 1933-1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesinde kimya ve fızikokimya doçenti olarak görev yaptı. Daha sonra, Ankara Hıfzıssıhha Müessesesine farmakodinami şubesi hayati kimya mütehassısı olarak atandı. 1947 yılında İTÜ Makine ve Kimya Fakülteleri’nde Kimya Doçentliği’ne başladı.
Kimya alanında çalışmalarını Türkiye’ye taşıyan Remziye Hisar, kimya bilim dalının ülkemizdeki öncülerinden birisi haline geldi. 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973 yılında da emekli oldu. Fransa hükümeti tarafından kendisine 1956 yılında “Officer de l’Academie” nişanı verildi, 1991 yılında TÜBİTAK Hizmet Ödülü’nü aldı.
Ancak 13 Nisan 1992 yılında, Türkiye’yi fizikle tanıştıran isimlerden Feza Gürsey’in vefat haberini alınca daha fazla dayanamayacaktı. Kısa bir sonra da, İstanbul’da hayatını yitirdi. Yazıyı onun sözleri ile kapatalım.
“Kadınların sadece öğretmenlik yapabildiği gençlik günlerime dönüp baktığımda ne çok yol aldığımızı daha iyi görüyorum. “Bir Kadın Sesi”ni tarihin içinden duyabilmek için bu sesi iyi dinlemek gerekiyor. Belki bu ses, başarıya ulaşmak için hala erkeklerden daha fazla çalışması gereken hemcinslerime yol gösterici olur!”
Okumaya devam etmek isterseniz: Türkiye’de Bilimin Gelişimine Yön Vermiş 9 Bilim Kadını
Referans yazı: “Bir “Çalıkuşu” öyküsü… İlk kadın kimyacımız, Remziye Hisar”, Füsun Oralalp, Bilim ve Teknik dergisi, Ağustos 1995
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel