Psikoloji

İçgüdülerimizi Etkileyen Uyaranlar ve Konrad Lorenz’in Damgalama Teorisi

Fotoğraftaki kişi, hayvan davranışlarını inceleyen etoloji alanının öncülerinden ve Nobel Ödülü sahibi Konrad Lorenz’tir. Bu sahne, “damgalama” (imprinting) olarak adlandırılan bir öğrenme sürecini temsil eder.

damgalama
Avusturyalı bilim insanı Konrad Lorenz, hayatının büyük bir bölümünü kuşların annelerine nasıl bağlandıklarını anlamaya ve kendi yavru kaz grubu tarafından nasıl takip edildiğini anlamaya adadı.

Elbette, yaşlı bir Avusturyalı bilim insanının peşinden anneleriymiş gibi yürüyen yavru kazları izlemek oldukça eğlenceli. Ancak bu görüntüler aslında oldukça da önemli. Bunun nedeni, anne-yavru bağının daha geniş bilimsel çalışmalara kapı aralamasıdır. Anne-yavru bağı, doğuştan gelen özellikler ile sonradan kazanılan deneyimlerin etkisini araştıran “doğa mı, yetiştirme mi?” tartışmasının da merkezindedir.

Damgalama Teorisi Nedir?

Kendinizi, yumurtasından yeni çıkmak üzere olan bir kuş yavrusu olarak hayal edin. Kabuğu kırmak için büyük çaba sarf ettiniz; itildiniz, kıpırdandınız ve sonunda dış dünyaya çıktınız. Her şey parlak, yeni ve biraz da ürkütücü. Ama içgüdüsel olarak biliyorsunuz ki çevrede size bakacak biri olmalı. Sonunda, bulanık gözleriniz bir hareket seçiyor.

Neyse ki siz doğar doğmaz yürüyebilen bir türsünüz. Tüm gücünüzle o harekete doğru ilerliyorsunuz. Yaklaştıkça belirgin bir koku duyuyorsunuz. Tam o sırada, hareket eden o varlık tanıdık bir ses çıkarıyor. Sonunda ona ulaşıyorsunuz. Sıcak ve yumuşak hissettiriyor. Ve böylece, hayattaki ilk zor gününüzü tamamlıyorsunuz. Ebeveyninizi buldunuz. Şimdi gözlerinizi kapatıp uyuyabilirsiniz. Artık annenize “damgalandınız.”

Geniş anlamıyla hayvanlarda damgalanma, bazı türlerin doğumdan hemen sonra başlayan kısa ve hassas bir zaman diliminde nasıl öğrendiklerini açıklar. Daha dar bir tanımda ise bu olgu, yalnızca belirli kuş türlerinde görülür. Yumurtadan çıktıklarında bu kuşlar ebeveynlerini içgüdüsel olarak tanımazlar. Onun yerine çevresel ipuçlarını kullanarak, kendilerini koruyacak olan figürü belirler ve ona bağlanırlar.

Bu kuşların etkileyici yanı, yalnızca kendi türlerine değil, başka bir kuş türüne ya da insana bile bağlanabilmeleridir. Avusturyalı zoolog Konrad Lorenz’in yavru kazlara kendini “ebeveyn” olarak benimsetmesi buna bir örnek olacaktır.

Konrad Lorenz ördek
Modern etiyolojinin kurucu babası ve ördeklerin (ya da kazların) annesi olarak bilinen Konrad Lorenz, hayvanlarda davranışların doğuştan gelen içgüdüler tarafından mı şekillendiği yoksa sosyal öğrenme aracılığıyla mı geliştiğini anlamak üzere uzun yıllar gözlemler, çalışmalar yaptı

Konrad Lorenz Kimdir?

Konrad Lorenz 1903 yılında Viyana’da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren hayvanlara büyük bir ilgi duyuyordu. Bulduğu çeşitli hayvanlarla kendi küçük hayvanat bahçesini kurdu ve yerel hayvanat bahçesindeki hasta hayvanları iyileştirmeye çalıştı. Tıp eğitimi alırken de hayvan gözlemlerine devam etti ve özellikle davranışlarına ilgi duymaya başladı. Tıp diplomasını aldıktan sonra 1933 yılında zooloji alanında doktora yaptı. Ardından, hayvan davranışları üzerine etkili makaleler yayımlamaya başladı.

Lorenz’in dostu ve bilim insanı Oskar Heinroth, damgalanma olarak bilinecek olguyu ilk kez fark eden ve kayıt altına alan kişiydi. Heinroth, bazı türlerin aksine, boz kazların doğar doğmaz anneleri yerine insanlara bağlanabildiğini gözlemledi. Damgalama terimini deneysel olarak geliştiren ve adlandıran kişi ise Lorenz oldu. Almanca “Prägung” kelimesini kullandı. Lorenz bu süreci daha derinlemesine inceledi ve kuşların insanlara bağlanabilmesi için hangi koşulların gerektiğini, insan ebeveyn figürünün nasıl etkiler yarattığını araştırdı.

Bir deneyinde, Lorenz bir kaz yuvasındaki yumurtaları iki gruba ayırdı: deney grubu ve kontrol grubu. Deney grubundaki yumurtaları anneden ayırarak kendi başına büyüttü. Kontrol grubunu ise anneleriyle bıraktı. Deney grubundaki yavrular yumurtadan çıktıklarında yalnızca Lorenz’i gördüler ve onu anneleri olarak benimsediler.

Konrad Lorenz ördek
Anne ördeğin taklit edilmesi ile kaz yavrularının herhangi bir ilk gördüğü şeye damgalanması da olasıydı. Bu nedenle Lorenz, fotoğraflarda genellikle onu takip eden bir kaz sürüsü ile birlikte görülmektedir. Çünkü bu yavru kazlar onun çizmelerine damgalanmıştı.

Bu bağlanmanın nasıl gerçekleştiğini test etmek için her iki grubu işaretledi ve bir kutunun altına yerleştirdi. Daha sonra anne kazı getirdi ve kutuyu kaldırdı. Kontrol grubundaki yavrular annelerine doğru yürürken, deney grubundakiler Lorenz’e yöneldi. Lorenz, kuşların doğumdan sonra ebeveynlerini öğrenme sürecine “ebeveynsel damgalanma” (filial imprinting) adını verdi.

Damgalamanın temel işlevi hayatta kalmayı sağlamaktır. Yeni doğan hayvanlar, beslenme ve korunma için ebeveynlerine tamamen bağımlı olduklarından, bu sürecin evrimsel açıdan mantıklı bir yeri vardır. Peki, bu mekanizma insanlarda da işe yarar mı?

Bebekler ebeveynlerine neden bağlanırlar?

Aslında bağlanma teorisinin temelleri, Lorenz’in damgalama üzerine yaptığı çalışmalara dayanır. İnsan yavrusu da, doğumdan itibaren bakım veren kişiye yönelir ve onunla güçlü bir bağ kurar. Bu bağ, tıpkı damgalanma gibi erken dönemde oluşur ve çocuğun gelişiminde temel bir rol oynar. Her ne kadar insanlarda bu süreç daha karmaşık ve sosyal etkileşimlere daha açık olsa da, bağlanmanın zamanlaması ve etkileri damgalama ile benzer bir biyolojik mantığa dayanır.

Bağlanma teorisi, insanların güvenlik ve beslenme uğruna bakıcılarıyla güçlü bir bağ kurma ihtiyacını ifade eder; bu, hayvanların damgalanmasından önemli ölçüde farklı değildir.

On yıllar boyunca psikologlar, bağlanmanın temelinde beslenme gibi biyolojik ihtiyaçların olduğunu düşündü. Ancak Harry Harlow bu görüşü 1950’lerde yaptığı deneylerle sorguladı. Bebek rhesus maymunlarını doğumdan kısa süre sonra annelerinden ayırdı ve onları iki farklı vekil annenin yanına yerleştirdi. Bu vekil annelerden biri telden yapılmıştı ve süt veriyordu. Diğeri ise besin sağlamıyordu ama havlu kumaşla kaplanmıştı, yani daha yumuşak ve sıcak bir temas sunuyordu.

Harlow’un gözlemleri dikkat çekiciydi. Bebek maymunlar sadece beslenmek için telden anneye gidiyor, ancak günün geri kalanını yumuşak kumaşla kaplı annenin yanında geçiriyordu. Korktuklarında da hemen havlu anneye sarılıyorlardı. Bu da bağlanmanın yalnızca fiziksel ihtiyaçlarla açıklanamayacağını gösterdi. Harlow, temasın sağladığı rahatlık ve güven duygusunun, bağ kurma davranışında belirleyici bir rol oynadığını öne sürdü.

Sonuç Olarak

Tüm bu çalışmaların sonucunda John Bowlby bakıcılarımızla kurduğumuz ilişkilerin, yaşamımız boyunca başkalarıyla kurduğumuz ilişkileri etkileyebileceğini bulacak ve teorisini geliştirecekti.


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Robledo JP, Cross I, Boada-Bayona L, Demogeot N. Back to basics. A re-evaluation of the relevance of imprinting in the genesis of Bowlby’s attachment theory. Front Psychol. 2022 Dec 20;13:1033746. doi: 10.3389/fpsyg.2022.1033746. PMID: 36605276; PMCID: PMC9808421.
  • Patten, M., Ross, L., Curley, J. et al. The evolution of genomic imprinting: theories, predictions and empirical tests. Heredity 113, 119–128 (2014). https://doi.org/10.1038/hdy.2014.29
  • Hou B, Wang Y. Westermarck effect and imprinting. In: Shackelford TK, Weekes-Shackelford VA, eds. Encyclopedia of Evolutionary Psychological Science. Springer International Publishing; 2021:8496-8498. doi: 10.1007/978-3-319-19650-3_3618
  • Konrad Lorenz: Theory Of Imprinting In Psychology. Yayınlanma tarihi: 16 ocak 2023. Bağlantı: Konrad Lorenz: Theory Of Imprinting In Psychology
  • Vicedo, Marga. (2009). The Father of Ethology and the Foster Mother of Ducks.Konrad Lorenz as Expert on Motherhood. Isis; an international review devoted to the history of science and its cultural influences. 100. 263-91. 10.1086/599553.

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir