Yaşamak ve ölmek, özellikle de ölmek, gezegenimizde bile tuhafken acaba Mars’ta nasıldır? Gelin bu yazımızda Mars’ta yaşam ve ölümü inceleyeceğimiz epik bir yolculuğa çıkalım.
“Bugün 23 Haziran 2043. Kızıl Gezegen’de kurduğumuz bu üste, Mars topraklarında doğal yollarla ölen ilk insanın yasını tutuyoruz. Jeologumuzu beyin anevrizmasından ötürü kaybettik. Bugün her ne kadar üzücü olsa da insanlık tarihinin dönüm noktalarından biri.
Jeologumuzun cesedini “mezar” olarak nitelendirebileceğimiz bir yere götürüyoruz. Burası Dünya’mızdaki mezarlar gibi değil, çok başka. Bir çift teknisyen cesedi soyup paslanmaz çelik baklalarla dolu bir odaya taşıyor. Burada cesedin doku sindirimi gerçekleşiyor. Teknisyenler cesedi boş bir bölmeye koyup kapağını da kapatıyorlar. Bu bölme az sonra potasyum hidroksit ile dolacak. Ardından bölmenin sıcaklığı 148,8 dereceye; basıncı da 4,83 bara çıkarılacak.
Yaklaşık 12 saat süren bu alkali hidrolizden sonra jeologumuzdan geriye sadece kemikleri kalmış oluyor. Cesedin bu “pişme” aşamasından sonra oluşan sıvı ve kemik boşa gitmiyor. Mars’ta yaşam, Dünya’dakine hiç benzemiyor. Burada yaşamak kadar ölmek de çok ama çok garip.
Oluşan sıvıyı koloninin devamlılığı için mikroorganizmalara veriyoruz. Mikroorganizmalar bu sıvıyı kullanarak uzay araçlarımızın çalışmasını sağlayan metan gazını üretiyor. Artan sıvıyı ise azot ve mineral bakımından zengin olan kemiklerle karıştırıp gübre haline getiriyoruz. Azot, klorofil için önemli bir bileşendir. Bu nedenle Mars toprağını bu karışımla besliyoruz. Klorofil demek fotosentez demektir. Fotosentez ise yaşama giden yolda önemli bir adımdır.
Bu gezegende israfa asla yer yok! Arta kalan en küçük şey bile bir şey için kullanılır. Kalan katı maddeleri güverte plakalarında, duvarlarda kullanırız. Aslında Mars’ta ölmek bir nevi yaşamaktır. Bedenen var olamasanız bile toprakta, duvarlarda, borularda, mikroorganizmalarda, yaprakta siz varsınızdır.“
Mars’a gitmek için çılgınlar gibi çalışıyor, çabalıyoruz. Başarılı olursak günün birinde çocuklarımız günlüklerine yukarıda yazdıklarımı yazabilirler. Mars’a gitmeyi ve orada yaşamayı başarırsak eğer, bir gün bir insan Kızıl Gezegen’de hayata gözlerini yumacak.
Mars Yolunda Epik Ama Tehlikeli Bir Yolculuk
Birçoğumuz otobüste, uçakta, trende hep cam kenarında oturmayı severiz. Cam kenarında bilet bulamayıp da koridor tarafında bir koltuk bulduğumuzda sinirimiz bozulur. Peki ama neden? Yolu izlemenin nesi eğlenceli olabilir ki? Çünkü hiçbirimiz izole olmuşluğu, hapsolmuşluğu ve yalnızlığı sevmeyiz. Cam kenarındaki uzun bir yolculuk, birçoğumuz için zihnimizi serbest bırakmamızı sağlar.
Otobüstekine benzer bir sebeple uzay araçlarında küçücük de olsa pencereler vardır. Mars’a gitme fikri dünyadayken hepimizi heyecanlandırıyor. Fakat bu yolculuk sandığımız kadar eğlenceli değildir. Çünkü yaklaşık 6 ay boyunca hiçbir yere ait olmayan, hiçbir yolda gitmeyen bir araç içinde yabancı bir gezegene gidiyorsunuz.
NASA’nın İnsan Araştırma Programı, uzun süreli uzay uçuşlarının insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerinden birinin izolasyon ve hapsolmuşluk hissi olduğunu söylüyor. Aslında uzay araçlarında bulunan pencereler, aracın gövdesinin bütünlüğünü bozduğu için tehlike yaratabilirler. Ancak kapalı bir kapsül içinde sanıyorum ki hiçbirimiz 6 aylık Mars yolculuğuna çıkamayız. Evet, insanoğlu Mars’a gidecek kadar kudretli. Fakat penceresiz kalamayacak kadar da kırılgan.
Bu yolculuğun psikolojik etkilerinin yanı sıra fiziksel etkileri de olacak elbette. İlk günlerde sıfır yerçekiminden ötürü mide bulantısı yaşamanız çok olası. Yolculuk boyunca sağlıklı ve zinde kalabilmek için egzersiz, temizlik işleri ve tıbbi kontroller yapılır.
Dünya’da yaşamaya adapte olmuş bedenimizin yerçekimsiz ortama alışması pek kolay değildir. Yerçekiminin yokluğundan ötürü kafatasımızda aşırı sıvı birikebilir. Bu da görüş bozukluklarına ve bilişsel yeteneklerin azalmasına sebebiyet verebilmektedir.
Bu olumsuzlukların önüne geçmek için vücut sıvısının bacaklara doğru çeken bir sistem kullanılmaktadır. Düşük negatif basınç odaları (LBNP) adı verilen bu sistemde vücuttaki basınç değişiklikleri kontrol altına alınır. ( Detaylar için: Uzay Yolculuğu İnsan Vücudunu Nasıl Etkiler?)
Sonunda Mars Göründü!
Sonunda beklediğimiz gün geldi: Mars topraklarına inme vakti! Aylarca uzay boşluğunda çeşitli fiziksel ve psikolojik zorluklara dayandık. Ancak hemen sevinmemek gerek. Çünkü Kızıl Gezegen kollarını açmış bizi beklemiyor. Mars’a iniş yapmak oldukça zor. Atmosferi Dünya’mızınkinden 100 kat daha az yoğundur. Zemin toz nedeniyle net görünmez ve etraf kraterlerle, kayalarla, yamaçlarla doludur.
Ölümcül Gezegen Şartlarında Nasıl Hayatta Kalacağız?
Radyasyon, canlılık için büyük bir sorundur. Güneş’te yaşanacak olan bir patlama, Mars yüzeyindeki radyasyonu Dünya’dakinden 38 kat daha tehlikeli hale getirir. Bu nedenle Mars’ta yaşacayak ilk insanların yeraltında yaşaması gerekecek.
Kızıl Gezegen’de yaşarken tıpkı Dünya’mızdaki kasırgaları takip etmemiz gibi Güneş fırtınalarını takip etmemiz gerekecek. Hava durumu takibi yaparken Güneş fırtınalarını da hesaba katmamız gerekecek. Aksi takdirde kanser gibi birçok olumsuz durumla karşı karşıya kalabiliriz.
Mars, atmosferinde %95 oranında karbondioksit bulundurur. Bu nedenle havayı, atmosferi değiştirene kadar soluyamayacağız. Dünya’nın sıcaklıkları -81 derece ile 46 derece arasında değişir. Mars’ta ise bu durum -128 ile 21 derece arasındadır. Ama yine de sıcak duş alıp rahatlayabileceğiz. Çünkü yeraltına kurduğumuz yaşam alanlarımız nükleer enerjiyle çalışıyor olacak. Bu da her daim sıcak suyumuz olacağı anlamına geliyor.
Mars’ta yaşamanın getirdiği bir başka zorluksa toz fırtınalarıdır. Gezegendeki sıcaklık farklılıkları düşük basınçlı sistemlere sebep olduğundan mevsimsel rüzgarlar yaşanmaktadır. Bu rüzgarlar da toz fırtınalarına neden olur. ( Ek okumalar: Mars Gezegeni Fotoğraflarında Gün Batımı Neden Mavi Görünür?)
Alt tarafı bir toz fırtınası, Dünya’da da kum fırtınası oluyor deyip geçmeyin. Bu toz, sadece görüş mesafesini azalttığı ve makinelere zarar verdiği için tehlikeli değil. Tozun içerisinde roket itici olarak kullanılan perkloratlar bulunuyor. Roket itici olarak kullanılmasından da anlaşılacağı üzere perkloratlar, oldukça reaktif bir tuz. Bu nedenle perkloratlar yutulduğu zaman tiroidin iyot alımını engelliyor.
Ve İlk “Marslı”nın Öldüğü Gün
“Artık Mars’a gelişimizin üzerinden çok uzun yıllar geçti. Toprağın altına Dünya’daki evimizin konforunu aratmayacak kadar konforlu evler yaptık. Bitkiler yetiştirip soframıza renk kattık. Hatta ve hatta yapay et üretimiyle artık hafta sonlarında et bile yiyebiliyoruz. Yüzeye çıktığımızda Mars bizim için hala tehlikeli. Fakat geliştirdiğimiz teknolojilerle Mars, her gün daha yaşanabilir hale geliyor. Artık neredeyse bir “Marslı” olmak üzereyiz.“
Bugün Mars’a bir insanın gitmesi çok zor fakat çalışmaya devam ediyoruz. İklim krizinin olumsuz etkilerine her sene daha çok maruz kalıyoruz. Böyle devam edersek evimizi terk etmemiz gerekebilir. Ama bu gidişe bir son vermek yine insanların elinde. Eğer olur da bir gün Mars’ta bir “Marslı” hayata gözlerini yumarsa bunun insanlığın dönüm noktalarından biri olacağı kesin.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- How We’ll Die on Mars? ; Bağlantı: How We’ll Die on Mars: Solving Problems for Future Trips to Mars (popularmechanics.com) ; Yayınlanma tarihi: 8 Mayıs 2023
Matematiksel