Toplum Bilimi

Kıyamet Saati 89 Saniyeye Geriledi. Peki Ama Bu Ne Anlama Geliyor?

Her yıl nükleer, iklim ve teknoloji uzmanlarından oluşan seçilmiş bir grup, Kıyamet Saati’nin akrep ve yelkovanının nereye yerleştirileceğini belirlemek için bir araya geliyor.

Kıyamet saati hızla ilerliyor. Peki bu bizler için ne anlama geliyor?

Günümüzde belirli riskler için olasılık hesaplamaları yapabiliyoruz. Güneş’in genişlemeye başlayıp Dünya’yı yaşanmaz hale getireceği zamanı kabaca biliyoruz. Bir asteroid veya kuyrukluyıldız Dünya’ya doğru gelirse, çarpışmaya kalan süreyi hesaplayabiliyoruz. Ancak bizi yok etme olasılığı olan gerçek büyük tehditler insanlarla ilişkilidir. Bu da çok fazla değişkenli bir olasılık hesaplaması anlamına gelir.

Kıyamet Saati, kesin bir zaman, olasılık veya mesafe ölçüsü değil, dünyanın insan kaynaklı küresel bir felakete ne kadar yakın olduğunu gösteren sembolik bir göstergedir. Gece yarısı, insanlığın tamamen yok olmasını temsil eder. Saatin gösterdiği süre, insanlığın küresel felakete ne kadar yakın olduğunu simgeler ve her yıl bilim insanları ve uzmanlar tarafından güncellenir.

2023 yılında, Kıyamet Saati gece yarısına en yakın konuma getirildi: 90 saniye. Bu, insanlığın küresel bir felakete hiç olmadığı kadar yakın olduğunu gösteriyordu. Uzmanlar, bu kararı nükleer tehditler, iklim değişikliği ve küresel istikrarsızlık gibi faktörleri göz önünde bulundurarak aldı.

2024 yılında da Kıyamet Saati’nin konumu değişmedi. Bu, dünyanın hâlâ büyük tehditler altında olduğu ve insanlığın riskli bir dönemde bulunduğu anlamına geliyor. 2025 yılında ise, Kıyamet Saati gece yarısına 89 saniye kala olarak güncellendi.

Bulletin editörü Eugene Rabinowitch, 1973’teki vefatına kadar saatin çarklarını kontrol etti ve ardından uzmanlar kurulu görevi devraldı.

Kurul, Kıyamet Saati’ni gece yarısına 90 saniyeden 89 saniyeye çekme kararının ardındaki üç ana nedeni şu şekilde açıkladı: süregelen nükleer tehditler, giderek artan iklim felaketleri ve ortaya çıkan biyolojik ve teknolojik tehlikeler.

Kıyamet Saati Tarih Boyunca Bir Çok Kez Değişti

1945 yılında atom bombasının keşfi, insanlık için yeni bir dönemin başlangıcını işaret etti. İlk kez, insanlık kendini yok edebilecek bir güce sahip olmuştu. Aynı yıl, Albert Einstein, J. Robert Oppenheimer ve Manhattan Projesi’nde yer alan bazı bilim insanları, nükleer çağın getirdiği tehditler konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla Bulletin of Atomic Scientists adlı yayını kurdu.

1947 sayısının kapağı, gece yarısına yedi dakika kalayı gösteriyor. 

1947’de dergi formatına kavuşan bu yayın, kapağında yer alan Kıyamet Saati ile dikkat çekti. Saat, insanlığın küresel bir felakete ne kadar yakın olduğunu göstermek amacı taşıyordu. İlk kez yayımlandığında gece yarısına yedi dakika kalayı gösteriyordu.

İki yıl sonra, Sovyetler Birliği’nin nükleer silah denemesi yaptığı haberi dünyada büyük yankı uyandırdı. Bu gelişme, Kıyamet Saati’nin gece yarısına üç dakika kala, yani 11.57’ye alınmasına neden oldu. 1953 yılında ise ABD, Hiroşima ve Nagazaki’yi yok eden fisyon bombalarından çok daha güçlü bir silah olan hidrojen bombasını ilk kez test etti.

Kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği de benzer bir deneme gerçekleştirdi. Bu gelişmeler, nükleer savaş ihtimalini daha da artırdı. Kıyamet Saati artık 11.58’i gösteriyordu. Bu durum, küresel çapta bir felaketin her zamankinden daha yakın olduğu anlamına geliyordu.

Kıyamet Saati Tarih Boyunca Nükleer Güçler İle İlişki Olarak Değişti.

Çar Bombası (Tsar Bomba), 30 Ekim 1961’de Moskova saatiyle 11:32’de test edildi. Çar Bombası, Dünya Savaşı sırasında Hiroşima ve Nagasaki’yi yok eden atom bombalarının toplam gücünün yaklaşık 1.500 katı olan yaklaşık 57 megaton yok edici güce sahipti. Yani bu bombadan hiçbir şehrin kurtulma şansı yoktu.

Nükleer patlamalar türümüzün tanık olduğu en güçlü ve yıkıcı olaylardan biridir. Nükleer bombaların gücü kiloton (kT) ve megatonla (MT) ölçülmektedir. Bu ön ekler (kilometre, megabyte vs.) bin ve milyon anlamına gelir. Bu bombanın standart bir patlayıcı olan TNT (trinitrotoluen) cinsinden eşdeğerini gösterir. Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atılan bombalar 15-20 kT idi.

Bu tür bombaların giderek daha güçlü hale gelmesi ve kullanımının küresel ölçekte yıkıcı sonuçlar doğuracağı gerçeği, dünya liderlerini harekete geçirdi. 1963 yılında ABD ve SSCB, atmosferde, uzayda ve su altında nükleer testleri yasaklayan Kısmi Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (Partial Nuclear Test Ban Treaty) üzerinde anlaştılar. Bu gelişme, küresel felaket riskini bir nebze azalttığı için Kıyamet Saati 11.48’e geri alındı.

Kıyamet saati 1947’den bu yana birçok kez değişti.

ABD ve Sovyetler Birliği, yeni silah testlerini yeraltı tesislerine kaydırırken, İngiltere, Fransa ve Çin gibi diğer ülkeler de kendi nükleer silah programlarını geliştirdi. Bu yayılma, küresel güvenlik endişelerini artırdı. Kıyamet Saati 1980’lerin ortalarında yeniden 11.57’ye alındı.

1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Soğuk Savaş’ın sona erdiğinin en büyük işareti oldu. Ardından Sovyetler Birliği’nin çöküşü, nükleer cephaneliklerin azalmasına yol açtı. Bunların sonucunda 1991 yılında, Kıyamet Saati 11.43’e geri alınacaktı.

Günümüzde Kıyamet Saatinin 89 Saniye Göstermesi Ne Anlama Geliyor?

Rusya,, nükleer güce sahip ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor. Rusya’yı 5 bin 244 başlıkla ABD ve 410 nükleer başlıkla Çin takip ediyor.


2025 Kıyamet Saati Bildirisi, geçen yıl büyük bir felaket niteliğinde gelişme yaşanmasa da tehlikeli eğilimlerin sürdüğünü belirtiyor. Rapora göre, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, mantıksız bir karar, bir kaza veya yanlış hesaplama sonucu her an nükleer çatışmaya dönüşebilir.

Nükleer silahlanmanın önlenmesi için yıllarca kaydedilen ilerlemeye rağmen, artan jeopolitik gerilimler dünyayı yeniden silahlanmaya itiyor. Kuzey Kore, nükleer cephaneliğini katlanarak genişletmeyi planlıyor. ABD yetkililerine göre İran, bir nükleer silah üretmek için yeterli zenginleştirilmiş uranyumu birkaç hafta içinde elde edebilir.

Silah kontrol anlaşmalarına yönelik çabalar ise durma noktasında. Çin, ilk nükleer saldırıyı yapmama prensibini içeren bir anlaşma önerdi. Ancak Bulletin of Atomic Scientists, diğer nükleer güçlerin bu teklife yanıt vermediğini bildiriyor.

İklim değişikliği, küresel tehditler arasında en büyük ikinci risk olarak görülüyor. Rapora göre, 2023 yılı, 174 yıllık kayıtlar içinde en sıcak yıl oldu. 2024’te sıcak hava dalgaları, seller ve diğer aşırı hava olayları birçok toplumu etkiledi. Küresel sera gazı emisyonları ise artmaya devam ediyor.

Biyolojik tehditler de giderek daha büyük bir endişe kaynağı haline geliyor. Yüksek güvenlikli laboratuvarların sayısının artması, tehlikeli patojenlerin kazara ya da kasıtlı olarak yayılma riskini yükseltiyor. Bu da biyolojik tehditlerin küresel sağlık açısından daha büyük bir tehlike haline gelmesine yol açıyor.

Sonuç olarak

Sonuç olarak, verilen mesaj net ve sert: “Mevcut yolda körü körüne ilerlemek bir tür deliliktir,”. Diplomasi, bilimsel işbirliği veya politika reformu yoluyla hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Bulletin, dünyayı felaketin eşiğinden çekmek için acil önlemler alınmasının şart olduğunu belirtiyor. Çünkü bir saniye bile hayati önem taşıyor.


Kaynaklar ve ileri okumalar

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir