Tolstoy’a ait olduğu iddia edilen bir söz vardır. “Kibir ve inat bir kişinin kendini mükemmel görmesini sonra da sonunu oluşturur.” Bu yazıda ele alacağımız Hubris sendromu bu sözün özeti gibidir.

Hubris kelimesi, kökenini Antik Yunan’dan alır ve “kibir” anlamına gelir. Ancak bu kavramın bir sendrom olarak ele alınması, 2009 yılında David Owen ve Jonathan Davidson’un kaleme aldığı bir makaleyle gündeme gelmiştir. Yazarlar, özellikle ABD Başkanı George W. Bush ve Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair’in liderlik dönemlerindeki tutumlarını gözlemleyerek bu durumu tanımlamışlardır.
David Owen, Hubris Sendromu’nu şöyle tarif eder. “Abartılı gurur, baskın bir kendine güven ve kendinden başkalarını küçümseme duygusu.” Bu tanım, güç sahibi bireylerin zamanla nasıl gerçeklikten koparak yıkıcı kararlar alabildiklerini anlamamıza ışık tutar.

Hubris Sendromu Nedir?
Yunan filozofu Aristoteles, gururu “erdemlerin tacı” olarak tanımlamıştır. Sonuçta gurur, büyük bir başarı elde ettiğimizde hissettiğimiz güçlü bir duygudur. Ancak gurur, çoğu zaman kötü bir ün kazanır. Her ne kadar bize onur duygusu ve özsaygı kazandırarak başkalarının bizi ezmesini engellese de, empatiyle çatıştığı durumlar da olur.
Bu alandaki araştırmaların büyük bölümü, gururun bizim için iyi mi kötü mü olduğunu anlamaya odaklanmıştır. Bu soruna getirilen çözümlerden biri, gururu iki ayrı duyguya ayırmaktır: hubristik gurur ve otantik gurur. Ve işte tam da bu noktada, gurur sorunlu bir hale gelir.
Hubris, aşırı özgüven, hırs, kibir ve gücün getirdiği gururun tehlikeli bir bileşimidir. Bu özellikler, başkalarının uyarılarına ve eleştirilerine duyulan küçümsemeyle birleştiğinde, liderlerin kendilerini ciddi biçimde aşmalarına yol açar. Sonuç olarak, düşüncesizce ve riskli kararlar alırlar—bu kararlar hem kendileri hem de yönettikleri kurumlar, yapılar ve hatta toplum için zararlı, kimi zaman da felaketle sonuçlanabilecek etkiler doğurur.

Ekonomik, sosyal ve jeopolitik düzeyde yaratabileceği tahribat göz önünde bulundurulduğunda, hubris sahibi liderlerin nasıl konuştuklarını ve davrandıklarını tanımayı öğrenmemiz gerekir. Böylece, bu tutumların doğurabileceği sonuçları en aza indirmek için gerekli adımları atabiliriz.
Ancak kişideki bu özellikler kontrol altına alınamazsa hem bireyin kendisine hem de çevresine zarar vermeye başlar. Devamında da zehirleyici liderlik adı verilen durum ortaya çıkar. Bu tarz liderlik, “kendini beğenmiş, başkalarını dinlemeyen, küçük gören ve onlara saygı duymayan lider tipine işaret etmektedir. Bu duruma liderin kişilik özellikleri de eklenince Hubris sendromu diğer adıyla da güç zehirlenmesi ile karşılaşmak zorunda kalırız.
Hubris Sendromu Modern Zamana Özgü Bir Sorun Değildir
Her ne kadar günümüzde bu gibi belirtileri gösteren liderlere hemen hemen her alanda rastlamak mümkün olsa da hubris sendromu adı gibi köklerini geçmişten alır. Büyük İskender ve Napolyon Bonapart gibi dönemlerinin rakipsiz liderleri bile bu kibir tuzağına düşmüşlerdir.
Antik Yunanlar hubris’in tehlikelerini erken fark etmiş ve mitolojilerinde, trajedilerinde bu konuda uyarılarda bulunmuşlardır. Hubris, çoğu zaman intikam ve cezalandırma tanrıçası Nemesis tarafından getirilen bir hesaplaşmayla ilişkilendirilmiştir.

Ancak hubris’e karşı en tanınmış uyarılardan biri, belki de Daidalos ve İkarus mitidir. Bu öyküde, İkarus babası Daidalos’un uyarılarını hiçe sayarak güneşe fazla yaklaşır; kanatlarını tutan balmumu erir ve düşerek hayatını kaybeder. Bu mit, sınırlarını unutan ve uyarıları küçümseyen bireyin sonunda nasıl yıkıma uğrayacağını çarpıcı biçimde gösterir.
Güneşe Fazla Yaklaşmak
Hubris sendromu sahibi kişiler genellikle bilinçli olarak yıkım yaratma niyetiyle yola çıkmazlar. Ancak eylemlerinin istenmeyen ama sık rastlanan sonucu tam da budur. İkarus’un düşüşü de doğrudan onun pervasızlığının sonucudur; kendi aşırılığının kurbanı olmuştur.
Hubristler, bir şekilde Nemesis’i adeta davet ederler. Felsefeci Mary Midgley’nin belirttiği gibi, bu onların cezalandırılması değil, zaten çok önceden başlayan bir döngünün kaçınılmaz son perdesidir.

Sonuç Olarak;
Olumlu bir benlik algısı, psikolojik açıdan sağlıklıdır. Öz güven, yerinde bir hırs ve içten gelen gurur, başarılı bir liderde bulunması gereken temel özelliklerdir. Ancak hubrist kişide bu sağlıklı özellikler zamanla aşırılığa dönüşür. Hubris’in en belirgin işareti ise küçümsemedir—başkalarının fikirlerine, uyarılarına ve sınırlarına duyulan açık ya da örtük bir saygısızlık.
Sonuç olarak, bu tür liderler er ya da geç kendi sınırlarını aşar. Ve bildiğimiz gibi, Nemesis tarafından getirilen hesaplaşma genellikle ağır olur. Hubris, lideri yalnızca düşüşe sürüklemez; onunla birlikte çevresindekileri, kurumları ve toplumu da peşinden sürükleyebilir.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- David Owen , Jonathan Davidson, Hubris syndrome: An acquired personality disorder? A study of US Presidents and UK Prime Ministers over the last 100 years. Brain, Volume 13., Issue 5, May 2009, Pages 1396–1406, https://doi.org/10.1093/brain/awp008
- McManus, J. Hubris and Unethical Decision Making: The Tragedy of the Uncommon. J Bus Ethics 149, 169–185 (2018). https://doi.org/10.1007/s10551-016-3087-9
- Hubris and the danger of leaders with extreme self-regard. Yayınlanma tarihi: 20 Ocak 2017; Bağlantı :https://theconversation.com/hubris-and-the-danger-of-leaders-with-extreme-self-regard-71548
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel