Günlük Hayatın Felsefesi

Karl Popper Neden Doğrulama Değil Yanlışlama Önemlidir Der?

20. yüzyılın başlarında düşünürler bilimsel bilginin gerçekte ne olduğunu tanımlamaya çalıştılar. Belirli bir bilginin bilimsel olarak kabul edilmesi için sahip olması gereken kriterler hakkında çeşitli görüşler ortaya koydular. Sonuç olarak birçok teori ortaya çıktı. Bunlardan biri pozitivist doğrulama ilkesiydi. Öte yandan, pozitivist görüşe karşı çıkan Karl Popper tarafından önerilen yanlışlama ilkesiydi.

karl popper
Bilimi sahte bilimden ayıran nedir ve bir bilim insanı nasıl olmalıdır? Karl Popper, bu soruların yanıtlanmasına yardımcı olmaya çalıştı.

Doğrulama ve Yanlışlama İlkeleri Neden Ortaya Çıktı?

19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında felsefe, Hegel’in mutlak idealizmi tarafından yönetiliyordu. Hegel, felsefe alanında büyük bir etkiye sahipti. Akademik kariyeri boyunca ve sonrasında birçok öğrenci ve takipçi kazandı. O kadar etkiliydi ki, felsefi sahneyi tamamen ele geçirdi ve diğer tüm felsefi yaklaşımları gölgede bıraktı.

Mutlak idealizm, metafizik yönelimli bir felsefedir. Takipçileri, dünyanın temel gerçekleri hakkında konuşur ancak bu gerçekler bilim insanları için erişilebilir değildir. Bilim insanlarının dünyayı belirli nesnelerden oluşan bir şey olarak ele almak ve bu nesneler arasındaki ilişkiyi tanımlayıp açıklamak zorundadır.

Bilim Ölçümdür, Henry Stacy Marks, 1879

İngiliz ampirizmi tamamen farklı temellere dayanır. Ampiristler, gündelik inançları ve deneyimleri dünyayı incelemenin ve böylece gerçeği tanımanın doğru yolu olarak görürler. Bilimi, dünyada yolumuzu bulmamız ve onu bütünüyle incelememiz gereken model olarak düşünürler.

Peki ama felsefi bilginin doğruluğunun ölçütü nedir? Felsefenin araçları ve yöntemleri ne olmalıdır? Bu soruya ilk cevap Doğrulama ilkesi olacaktı.

Doğrulama İlkesi Nedir?

İngiliz filozof Alfred J Ayer bunu en açık şekilde Language, Truth, and Logic adlı kitabında sunar. Doğrulama ilkesi, belirli bir felsefi ifadenin (cümlenin) bir anlamı olup olmadığını belirlememizi sağlayan bir ilkedir. Doğrulama ilkesinin savunucuları, felsefenin büyük kısmının varsayılan anlamsızlığına isyan ettiler. Fikir, anlamsız cümleleri felsefe alanından ortadan kaldırmamız gerektiği idi.

Mantıksal pozitivizmin ve Viyana Çevresi’nin “kurucu babası” ve doğrulama ilkesini ilk ortaya atan Moritz Schlick

Bunu yapmanın yolu, verilen bir cümledeki her kelimeyi ve terimi dikkatlice analiz etmek ve kelimenin kendisine atanmış gerçek anlamıyla uyuşup uyuşmadığını kontrol etmekti. Cümledeki her kelimenin anlamı açıksa, kafa karıştırıcı ve belirsiz değilse, ilkenin ikinci noktasına geçilmelidir.

İkinci aşama hangi gözlemlerin, hangi koşullar altında ifadeyi olumlu veya olumsuz olarak belirleyeceğini sormaktır. Net bir cevap vermede yardımcı olacak bu tür gözlemler bulabilirsek, verilen cümlenin anlamlı olduğu sonucuna varmalıyız. Bu, ifade etmeye çalıştığı ifadeyi nasıl doğrulayacağımızı biliyorsak, verilen bir cümlenin bir anlamı olduğu anlamına gelir. İlkenin adını aldığı yer burasıdır.

20. yüzyılın çok önemli ve ünlü filozoflarından Karl Popper, doğrulama ilkesini eleştiren ilk kişilerden biriydi. En önemlisi, kendi alternatifini önerdi: yanlışlama ilkesi. Görünüşte zıt olmasına rağmen, Karl Popper’ın yanlışlama teorisi birçok yönden doğrulama ilkesinin ardındaki fikirlere benzemektedir.

Karl Popper Kimdir?

Karl Raimund Popper, 1902 yılında Viyana’da üst-orta sınıf bir ailede dünyaya geldi. Babası Simon Siegmund Carl Popper, Bohemyalı bir avukattı. Annesi Jenny ise Macar asıllı başarılı bir piyanistti. Amcasının bir filozof ve babasının felsefe-politika meraklısı bir bibliyofil olması Popper’ın dünyasını şekillendirmişti.

Karl Raimund Popper (1902 – 1994) 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden biriydi. Bilim felsefesine katkısı, bir teorinin nasıl kurulabileceğine dair fikirleri altüst etmekti.

Popper’ın kariyerine Viyana’da başlaması da onu doğrudan etkileyen şeylerden biriydi. Bu sayede mantıksal pozitivizm doktrinini benimseyen Viyana Çevresi olarak bilinen bir grup filozofla yakın teması vardı. Mantıksal pozitivistler, dil hakkında belli bir görüşü benimsemenin bir sonucu olarak bilimin ne olduğu hakkında bir fikir geliştirmişti. Popper ise onların aksine direkt bilim hakkında bir teori kurmayı seçmişti.

Aynı zamanda kendisi “eleştirel rasyonalist” bilimdeki her türlü şüpheciliğin, gelenekselciliğin ve göreceliliğin bir muhalifi olan sosyal ve politik bir filozoftu. Popper’a göre bilimin ilerleme kaydetmesinin tek yolu, rakiplerinin görüşlerini çürüten nesnel ve test edilebilir teorilerdi.

Yanlışlama İlkesi Nedir?

Popper bu teoriyi doğrulama teorisine bir tepki olarak sunar. Logik der Forschung ( Bilimsel Keşfin Mantığı ) adlı eserinde, doğrulamacı anlam ölçütünün terk edilmesi ve yerine deneysel (bilimsel) ve trans-deneysel (bilimsel olmayan, metafizik) soru ve cevaplar arasında ayrım yapan farklı bir ölçüt konulması gerektiğinde ısrar eder. Popper’a göre bu ölçüt, çürütülmeye yatkınlık olmalıdır.

Popper, bilimsel konumları destekleyen argümanlar aramak yerine, bunların sürekli çürütme girişimlerine tabi tutulması gerektiğini öne sürer. En çok (veya hatta tüm) çürütme girişimlerine direnen teori kabul edilmelidir.

Popper’a göre bilimsel teorilerin temel bir özelliği, onu çürütecek kanıtların olabilmesidir. Teoriler en sert eleştirilere ve deneysel testlere tabi tutulmalıdır. Popper’a göre gerçek bilimsel teoriler asla tam olarak doğrulanmamalıdır.

Popper’ın yanlışlama ilkesinin zayıf noktaları vardır. Popper’a göre, her şeyden önce, bir teori yanlışlandığında, bilim insanları teoriyi reddetmeli ve yeni bir teoriye geçmelidir. Ancak pratikte, bilim insanları genellikle çelişkili kanıtlarla uzlaştırmak için bir teoriyi değiştirir veya geliştirir. Bu, doğrudan test edilemeyebilecek ve yanlışlama sürecini karmaşıklaştırabilecek birçok başka hipotezin ortaya atılmasını içerir.

Popper’ın yanlışlanabilirlik hakkındaki görüşleri bilimin gelişmesinde önemli rol oynadı. Ancak bazı fikirleri çeşitli açılardan eleştirilmeye devam ediyor.


Kaynaklar ve ileri okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Olgun Duran

Ömür boyu öğrencilik felsefesini benimsemiş amatör tiyatro oyuncusu ve TEGV gönüllüsü; kitaplarından, doğaya hayranlığından, yeni yerleri görmekten, gittiği yerlerin kültürünü keşfetmekten ve bunların uğruna çabalamaktan vazgeç(e)meyen kişi...  

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir