Fransız devrimci Olympe de Gouges 1791 ‘de bir Kadın Hakları Bildirgesi yayımlayarak devrimci meclisi yurttaş hakları çağrılarına kadınları da dahil etmeye zorlamış, ancak başarısız olmuştu.
Aşağıda okuyacağınız metin, Fransız Devriminin “Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirisi” ne tepki olarak yayınlanan “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi” ne aittir. Bu bildiri, Fransız devriminin yol açtığı “sözde” özgür düşünce ve eşitlik ilkelerinin, yine erkek hegemonyasının izin verdiği ölçüde uygulanılabilir olduğunu gören başta Marie Olympe de Gouges olmak üzere devrimci kadınların tepkileri sonucunda yazılmıştır.
“Biz, anneler, kız çocukları, kız kardeşler, ulusun temsilcileri, Ulusal Meclis’e alınmayı talep ediyoruz. Toplumun sefaletinin ve siyasal iktidarların ahlâki bozulmuşluğunun başlıca nedenlerinin, kadınların haklarının tanınmaması, unutulması ya da göz ardı edilmesi olduğunu göz önüne alarak, kadınların doğal, devredilemez ve kutsal haklarını bir bildirgeyle ilân etmeye karar verdik.
Böylelikle istiyoruz ki, bu bildirge toplumun bütün üyelerinin gözü önünde dursun. Herkese hak ve yükümlülüklerini hatırlatsın. Kadınların ve aynı şekilde erkeklerin iktidarı kullanmaları siyasal kurumlar açısından karşılaştırılabilsin ve buna daha çok saygı gösterilsin; kadın yurttaşlarının basit ve dokunulmaz esaslara dayanan şikâyetleri daima, anayasanın ve iyi geleneklerin korunması ve herkesin esenliği için etkili olabilsin.”
Nitekim 21. yy da bile CERN’ de çalışan Alessandro Strumia adlı profesörün “erkekler fizik biliminde kadınlardan daha iyi” gibi bir açıklama yapması, devrimden bu yana gelinen noktanın çok da parlak olmadığını gözler önüne serer.
Matematikçiler ya da yolu matematikten geçenler bilir ki matematiksel mantığın kurucularından olan De Morgan, tarihteki ilk bilgisayar programcısı olan Ada King için –ki kendisi King’ in hocası olur- matematiğin zayıf “kadın” bünyesine ağır geldiğini söyler. Profesör De Morgan’ dan Profesör Strumia’ ya kadar geçen süreçte hala kadın “zayıf” bünyesi ile toplumsal rollerinin dışına çıktığı için erkeklerin birçoğu tarafından hor görülmektedir.
Ne yazık ki hayranlıkla takip edilen pek çok filozof ve bilim insanlarına göre kadın; şeytanın yeryüzündeki yansıması, doğurganlığıyla bereketli bir ana ama aynı zamanda kötülüklerin de anasıdır. Başkaldıran, düşünen, üreten ve var olmanın sadece erkeklere ait olamayacağını savunan devrimci filozof yazar Marie Olympe de Gouges, Fransız Devriminin feminist olması gerektiğini savunduğu için ölüme mahkûm edilir.
Feminizm Nedir?
Burada öncelikle feminizm olgusuna değinmek istiyorum. Feminizm sanılanın aksine kadının erkekten üstünlüğünü değil cinsiyet gözetmeksizin adaletin herkese eşit dağıtılmasını ve biyolojik farklılıkların fırsat eşitliğine engel olmaması gerektiğini savunan bir akımdır.
Feminizm, cinsiyetçiliği değil “insanı” öne çıkarır. Örneğin feminizm evliliğe karşı değil kadınların zorla küçük yaşta evlendirilmesine karşıdır; erkekleri aşağılamaz fakat kadının aşağılandığı ataerkil düzeni reddeder. Aslında feminizm tüm cinsiyetlerin temel haklarına sahip çıkan bir düşünce biçimidir.
Dünya tarihi incelendiğinde görülür ki kadınların var oluşlarına ait düşünceleri ve talepleri hep ötelenmiş, istekleri hep görmezden gelinmiştir. Fakat feminizm ile birlikte ilk kez kadın, toplumsal algının yanlışlığına sistematik ve bilinçli bir karşı çıkış gösterir.
“Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır.” diye haykıran Marie Olympe de Gouges, Fransız devriminin meşhur insan hakları bildirgesinin cinsiyetçi yaklaşımına tepki vermesi ve tarihte ilk “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni” hazırlayan öncülerden olması nedeniyle giyotinle 45 yaşında idam edilir.
Marie Olympe de Gouges Kimdir?
7 Mayıs 1748 tarihinde burjuvazi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Marie Olympe de Gouges, 17 yaşındayken kendisinden 30 yaş büyük bir adamla zorla evlendirilir. Oğlunu doğurduktan kısa bir süre sonra eşini kaybeder. Oyun yazarı olmak ister ve ileri yaşına rağmen okuma yazma öğrenir. Fakat her alanda olduğu gibi yazarlık alanında da kadının var olması kabul edilmez..
Kendi tiyatro topluluğunu kurar, yazdığı oyunları burada sergiler. Eşitlik ilkesinin sadece beyaz erkek için değil tüm insanlar için olması gerektiğini savunur. 1774 yılında “Siyahîlerin Köleliği” adlı oyunu yazar.
Irkçılığa karşı yazdığı bu oyunda toplumun kendisine öğrettiği dogmalara olan tepkisini gösterir. Oyunun devrime kadar basılması yasaklanır. Bunun iki sebebi vardır: yazarı kadındır ve konusu toplumsal var oluşa karşıdır. Kendisi oyunlar dışında, politik metinler ve romanlar da yazar.
Marie Olympe de Gouges toplumsal reformlar konusunda üretken bir bireydir. Fikirleri arasında düşük gelirli aileler için toplu konutlar, kadınların boşanma hakları, isteyen insanların vergi vermesi gerektiği yani gelir adaletsizliğine bulduğu çözümler, ölüm cezalarının kaldırılması, gayri meşru çocukların tanınması, siyahîlerin hakları, işsizler için ücretsiz eğitimler ve atölyeler vardır.
İleri görüşlülüğü ve adalet anlayışının yüksekliğini gözler önüne seren sosyal devlet anlayışına ait fikirleri bugün Fransa’ da uygulanır. Fakat bu fikirlerin kendisine ait olduğu hala pek çok insan tarafından bilinmez. Bu bilinmezlik bile ölümünün üzerinden geçen 226 yılın ardından erkek egemen anlayışta pek de bir şey değişmediğini gösterir. Çünkü görülür ki tarih hep “unutulan” kadınların hikâyeleri ile doludur.
Marie Olympe de Gouges’un İsyanı
“Adam, sen, adil olabilir misin? Sana bu soruyu bir kadın soruyor. En azından bu hakkı ondan alamazsın. Söyle bana, benim cinsimi baskı altına alan, kendinden menkul iktidarı kim verdi sana? Gücün mü? Yeteneklerin mi? Yaratıcıyı hikmetinde tanı. Yakınlaşmayı ister göründüğün doğanın ihtişamı içinde şöyle bir yürü ve eğer cesaret edebilirsen, senin baskıcı egemenliğine kaynak oluşturabilecek bir örnek bul.
Yalnızca erkek, istisnayı kendisine kural edindi. O, alışılmadık biçimde, kör, bilim cephesinden de destek alarak ve dejenere olmuş bir biçimde, aydınlanma ve aklın yüzyılında görülmedik bir bilgisizlik ve despotizmle, bütün entelektüel yeteneklere sahip bir cinsi boyunduruk altına almak istiyor. O, devrimin getirdiklerinden yararlandığını iddia ediyor; daha fazlasını söylememek için, eşitlik hakkını öne sürüyor.”
Marie Olympe de Gouges yukarıdaki paragrafı Fransız devriminin bir kandırmaca olduğunu, erkekler tarafından oyuna getirildiğini anladığı için kaleme alır. Aslında devrimin konusunun erkekler ve hakları olduğunu fark eder. Gouges haklı isyanında, kadının da doğanın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve doğanın kanunu gereği kadının erkeklerle eşit “haklara” sahip olduğunu vurgular.
Devrimin en önemli simalarından Rousseau, Toplum Sözleşmesi’nde “Erkekler güçlü ve aktif, kadınlar zayıf ve pasif olmalıdır.” diye belirtir ki Gouges da karşıt duruşuyla kendi Kadın ve Toplum Sözleşmesi’ ni yazar. Kadının varlığının kabul görmediği toplumun, toplum olamayacağını anlatır.
Marie Olympe de Gouges’ un idamından önceki son sözü ise şöyledir: “Titreyin, çağdaş Tiranlar! Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim. Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor. Beni düşünün ve kadınlar adına verdiğim mücadeleyi hatırlayın! Eminim ki bir gün kazanacağız!”.
Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi
- Kadın özgür doğar ve erkeklerle eşit haklara sahip olarak yaşar. Toplumsal farklılıklar yalnızca genel yarar nedeniyle kabul edilir
- Her siyasal topluluğun hedefi ve amacı, hem kadının hem de erkeğin doğal ve devredilemez haklarını korumaktır. Bu haklar: Özgürlük, güvenlik, mülkiyet ve özellikle baskıya karşı direnme hakkıdır. ‘
- Egemenlik ilkesi, kadın ve erkeklerin birliğinden başka bir şey olmayan ulustan kaynaklanır. Hiçbir organ ve kişi, bundan kaynaklanmayan bir gücü kullanamaz.
- Özgürlük ve adalet kişilere, hakları olanı geri vermektir. Kadınlar doğal haklarını kullanırken, yalnızca erkeklerin karşılarına çıkardıkları sürekli uranlıkla engellenmektedir. Bu kısıtlamalar doğa ve aklın yasalarıyla ortadan kaldırılmalıdır.
- Doğanın ve aklın yasaları, topluma zarar verecek tüm edimleri bertaraf eder. Bu yasaların izin verdiği ve tanrısal yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve hiç kimse bu yasaların açıkça emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.
- Yasa, genel iradenin ifadesi olmalıdır. Bütün kadın ve erkek yurttaşlar bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla yasaların yapımı sürecine katılmalıdır. Yasalar herkese eşit olarak uygulanmalıdır. Yasa önünde eşit olan bütün kadın ve erkek yurttaşlar, yetenek ve erdemlerinden başka bir ayrım gözetilmeksizin, kamu hayatındaki bütün makam, memuriyet ve mevkilere eşit olarak kabul edilmelidir.
- Kadınlar ayrıcalıklı haklara sahip değildir; kadınlar, yasalarda belirtilen koşullarda itham edilir, gözaltına alınır ve tutuklanır.
- Yasa yalnızca açıkça zorunlu olan cezalar koyar ve hiç kimse suç oluşturan eylemden önce hukuka uygun olarak yürürlüğe konmuş ve kadınlara meşru biçimde uygulanan yasalar olmaksızın cezalandırılamaz.
- Yasalara göre suçlu bulunmuş her kadına, yasanın öngördüğü yaptırımlar sonuna kadar uygulanmalıdır.
- Hiç kimse, esaslı derecede farklı olsa bile, düşüncelerinden dolayı koğuşturulamaz. Kadın idam sehpasına çıkma hakkına sahiptir. Bu nedenle eylem ve ifadeleri yasalarla korunan kamu düzenini bozmamak koşuluyla, konuşma kürsüsüne de çıkma hakkına sahip olmalıdır.
- Düşünce ve görüşlerin özgürce ifade edilmesi, kadınların en önemli haklarından biridir, çünkü bu özgürlük, babaların çocuklarıyla olan babalık bağlarını güvence altına almaktadır. Her kadın yurttaş, barbar bir önyargı tarafından gerçeği gizlemeye zorlanmadan özgürce şunu söyleyebilir: “Ben, senin bana verdiğin çocuğun annesiyim.” Bu hak, bu özgürlüğün kötüye kullanılmasından dolayı yasalardan kaynaklanan sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
- Kadınların ve kadın yurttaşların haklarının güvence altına alınması, daha büyük bir yaran zorunlu kılar. Bu güvence, bu hakların tanındığı kişilerin ayrıcalığı olmamalı, herkesin yararına hizmet etmelidir.
- Güvenlik güçlerinin giderleri ve idari harcamalar için erkeklerden ve kadınlardan eşit ölçüde katkı talep edilir. Kadınlar bu yükümlülük ve ödevleri yerine getirdiklerinden dolayı, mevki ve işlerin, alt ya da üst derece memurlukların ve diğer mesleklerin paylaşılmasına da katılmalıdır.
- Kadın ve erkek yurttaşlar, bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla, vergilerin zorunlu olup olmadığına karar verme hakkına sahiptir. Kadın yurttaşlar, varlıklarından, erkeklerle eşit oranda vergi verme ilkesini ancak, kamu yönetimine ve vergilerin toplanması, bunların kullanılması ve süresinin belirlenmesi sürecine katılabildikleri takdirde kabul ederler.
- Kamu harcamalarına erkeklerle eşit olarak katkıda bulunan kadınlar, her kamu makamından mali işlerle ilgili olarak bilgi alma hakkına sahiptir.
- Hakların güvence altına alınmadığı ve güçler ayrılığının benimsenmediği bir toplumun anayasası yoktur. Eğer ulusu oluşturan bireylerin çoğunluğu, yapımına katılmamışsa, o anayasa yoktur ve geçersizdir.
- Ortak olarak ya da tek tek mülkiyet her iki cinsin de hakkıdır. Herkes dokunulmaz ve kutsal olan bu hakka sahiptir. Yasalarca belirlenmiş kamusal bir zorunluluk bunu açıkça gerektirmedikçe, ayrıca adil ve önceden belirlenmiş bir tazminat ödenmedikçe, kimse ulusun asli miras payından yoksun bırakılamaz.
Kaynakça:
- 1789-1799 Fransız Devrimi’ nde Kadın; Eksik Yurttaş. (Erişim Tarihi: 15.03.2019)
- Benhabib, S. Butler, J. Cornell, D. Fraser, N. (1995). Çatışan Feminizmler Felsefi Fikir Alışverişi. Metis Yayınları
- Berktay, F. (2004), Kadınların İnsan Haklarının Gelişimi ve Türkiye. Sivil Toplum ve Demokrasi Konferens Yazıları no 7, İstanbul.
- Büyük Fransız Devrimi ve Kadınlar. (Erişim Tarihi: 07.03.2019); https://bilimveutopya.com.tr/
Matematiksel