Haberler dünyada, özellikle 45 yaşın altındaki kişilerde, çok eşliliğin arttığını söylüyor. Bu da akla insanların genetik olarak tek eşli mi, yoksa çok eşli mi olduğu sorusunu getiriyor.
Aşkın evrimsel nedeni, eşimizi bulmak ve eşleştiğimiz o kişiyle mutlu bir yaşam sürmektir. İyi de madem evrimsel temellerine odaklanıyoruz, doğada tek eşli bir yaşam gerçekten mümkün müdür? Evet; bazı memeli türleri için bu mümkün.
Ancak evrim, genlerin son sözü söylediğini dikte eder. Ve eğer genlerin istediği bir şey varsa, o da mümkün olduğunca yayılmaktır. Bu yüzden memeliler arasında tek eşlilik nadirdir. Yani insanlar biyolojik anlamda tek eşli değildir. Hatta tek eşlilik, türlerin %10’undan daha azında yaygındır. Biz insanlar bu nedenle biyologlar tarafından “toplumsal olarak tek eşli” olarak adlandırılıyoruz. Bu da tek eşlilik kavramının temelde normlar tarafından şekillendiğini bizlere gösteriyor.
İnsanlarda sosyal tekeşliliğin neden evrimleştiğinin açıklaması biyologlar tarafından hala tartışıyor. Bunun ilk ve en önemli nedeninin, bebeklerin çok fazla bakıma ihtiyacı olması ve ebeveynlik yükünün paylaşılması ile ilgili olduğu düşünülüyor. Ancak antropolog Bernard Chapais’e göre, eş bağlarına sahibi olmamız sayesinde diğer birçok türe kıyasla çok daha büyük bir avantaj sahibiyiz.
Kültür ve toplum da çoğumuzun farkında olmadığı bir sebepten dolayı tek eşliliği uygulamaya doğru evrilmiş durumdadır. İnsanlarda cinsiyet oranı 1:1’e çok yakındır, ancak kadınların cinsel partnerleri konusunda erkeklerden çok daha seçici oldukları bilinen bir gerçektir. Çünkü kadınlar yanlış seçimler yaparak çok daha fazla üreme maliyeti üstlenmek istemezler.
Çok eşliliğe izin verilirse, daha arzu edilir özelliklere veya kaynaklara sahip erkekler kadınlara daha fazla erişebilirken, daha azına sahip erkekler geride kalacaktır. Bu, bir tür eşitsizlik yaratır ve böyle bir eşitsizlik yeterince büyük bir ölçekte gerçekleştiğinde, kaçınılmaz olarak şiddete ve çatışmaya yol açacaktır. Bu nedenle tek eşlilik herkesin bir eş bulma fırsatını eşitleyerek toplumsal istikrar için bir yapı sağlar
Canlılar Arasında ilişkiler İki Biçimde Ele Alınmaktadır
İlişkiler temelde iki biçimde incelenmektedir. Bunlardan ilki “pair bonding”, yani çiftlerin birbirine biyolojik olarak bağlanmasıdır. İkincisiyse “tournament bonding” adı verilen geçici ilişkilerdir. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu tür ilişkilerde gerçek bir bağdan söz etmek pek mümkün olmaz.
Eş bağı, yani bir çift oluşturan ilişkilerde tek eşlilik mümkündür. Hatta bu ilişkilerde tek eşlilik genelde uzun süreli de olacaktır. Kuğular, penguenler ve insanlar bu bağı kurma potansiyeli olan canlılardır. Bu durum çocuk büyütmek için de en uygun bir ilişki modelidir.
Geçici ilişkilerde ise tek eşlilik yoktur. Bunun sonucunda da aslında genetik materyal daha iyi dağılacaktır. Örneğin bonobolar, arslanlar ve yine insanlar bu ilişki modelini de benimseyebiliyor. Görüldüğü üzere, insan her iki ilişki türünde de yer almaktadır. İnsanlarda bu iki modelden biri arasında tercih yapmaktadır. Tercihleri ise temelde hormonları tarafından biçimlenmektedir.
Hormonlarımız Tek Eşlilik Tercihimizi Belirler
Oksitosin ve vazopressin, romantik aşkla en yakından ilişkili hormonlardır. Hipotalamus tarafından üretilirler ve hipofiz bezi tarafından salgılanırlar. Erkekler ve kadınlar oksitosin ve vazopressinden etkilense de, kadınlar oksitosine ve erkekler vazopressine daha duyarlıdır.
Kadınlarda bağlanmayı sağlayan şey, oksitosin hormonudur. Bu hormon sayesinde sadece sevgiliye değil, bir kadın çocuğuna da bağlanmaktadır. Yani anne ve çocuk arasındaki o mükemmel bağın sorumlusu bu hormondur. Bu hormonu sevgi, tutku, cinsellik, değer görme ihtiyacı, annelik hissi gibi alanlarla ilişkilendiririz. Fakat empati, cömertlik, fedakarlık gibi sosyal davranışlarla da ilişkilidir.
Erkekteyse aynı şeyi yapan hormon vazopressindir. Vazopressin de sadakat hormonu olarak da bilinir, bağlılık duygusunu yükseltir. Bu hormonlar beyindeki birçok sistem üzerinde etki eder ve reseptörler romantik aşkla ilişkili birçok beyin bölgesinde bulunur. Özellikle oksitosin ve vazosporesin, dopaminerjik ödül sistemiyle etkileşime girer ve hipotalamus tarafından dopamin salınımını uyarabilir.
Ancak bu algılayıcı tipini oluşturan RS3- 334 adlı gen her erkekte bulunmaz. Bu gene sahip olmayan erkekler bağlanma ve empati kurma sorunu yaşayacaktır. Ancak araştırmalar sanılanın aksine bu durum nedeniyle erkeklerin daha mutsuz olduğunu da ortaya koymaktadır.
Son olarak bir şey daha anımsatalım. Normlar kültürden kültüre ve türden türe değişmektedir. Bazı hayvanlarda erkekler, hayvanlarda dişiler çok eşlidir. Bazı hayvanlar tek bir eş ile çiftleşip çocuk yapar ancak sonrasında birden fazla eş ile birlikte o çocuklara bakar.
Sonuç Olarak
İnsanlık tarihi boyunca, tek eşlilik büyük ölçüde toplumsal normlar ve ahlak tarafından dayatılmıştır. Ancak insan doğasının karmaşıklığı söz konusu olduğunda hiçbir şey bu kadar siyah ve beyaz değildir. Tek eşlilik bir seçimdir ve toplumsal bir uygulamadır. Ailemiz ve çocuklarımız için en iyisini istiyorsak bunun çaba ve sıkı çalışma gerektirdiğini bize hatırlatır. Doğal içgüdülerimizle savaşmak için bir kararlılık gerekir ve hayattaki her şeyde olduğu gibi, harika ilişkiler asla kolay gelmez.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Walum, Hasse & Westberg, Lars & Henningsson, Susanne & Neiderhiser, Jenae & Reiss, David & Igl, Wilmar & Ganiban, Jody & Spotts, Erica & Pedersen, Nancy & Eriksson, Elias & Lichtenstein, Paul. (2008). Genetic Variation in the Vasopressin Receptor 1a Gene (AVPR1A) Associates with Pair-Bonding Behavior in Humans. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 105. 14153-6. 10.1073/pnas.0803081105.
- Walum H, Westberg L, Henningsson S, Neiderhiser JM, Reiss D, Igl W, Ganiban JM, Spotts EL, Pedersen NL, Eriksson E, Lichtenstein P. Genetic variation in the vasopressin receptor 1a gene (AVPR1A) associates with pair-bonding behavior in humans. Proc Natl Acad Sci U S A. 2008 Sep 16;105(37):14153-6. doi: 10.1073/pnas.0803081105. Epub 2008 Sep 2. PMID: 18765804; PMCID: PMC2533683.
- Are Humans Meant to Be Monogamous?; yayınlanma tarihi: 6 Eylül 2012; Kaynak site: Live Sceince. bağlantı: Are Humans Meant to Be Monogamous?/
- Schacht, Ryan & Kramer, Karen. (2019). Are We Monogamous? A Review of the Evolution of Pair-Bonding in Humans and Its Contemporary Variation Cross-Culturally. Frontiers in Ecology and Evolution. 7. 10.3389/fevo.2019.00230.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel
Kadın erkeğine ihtiyaç duyduğunu hissettirirse erkekte şefkat duygusunun ortaya çıktığını duydum. Bu konuda gündelik hayatın dayattıklarından sıyrılıp da cevap verebilmiş bir araştırma var mıdır?