Hepimiz daha iyi bir dünyanın hayalini kuruyoruz. Açlığın, savaşların, çocuk ölümlerinin, adaletsizliğin olmadığı; özgür düşüncenin ve erdemin hakim olduğu bir dünya. Peki ideal dünya nasıl olmalıdır?
Elbette bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişebilir. İdeal bir dünya konusunda herkesin ortak birtakım kriterleri olsa da sonuçta farklı önceliklerimiz olması muhtemel. Bu yazımızda beş ünlü filozofa göre ideal dünyalara yani ütopyalara göz atacağız.
Platon – Devlet
Filozoflar gerçeklik üzerine düşünmede iyi oldukları için Platon onların sorumlu olmaları ve politik gücün tamamını ellerinde bulundurmaları gerektiğine inanmıştı. Ona göre, devleti yönetecek kişinin filozof olması olması gerekmekteydi.. Ancak bu durumda gerçeğin ve iyiliğin en yüksek değerlerine dayalı, ideal bir devlet inşa edilebilirdi.
En ünlü eseri olan Devlette, hayali bir mükemmel toplum betimledi. Platon’a göre ideal devlet, üçlü bir yapıya sahiptir: Maddi malların yönetimi, korunması ve üretimi. Bu üçlü yapıya göre nüfus üç sınıfa ayrılır: üreticiler ve işçiler, yardımcılar, koruyucular ve askerler. Platon’un ütopyasında devlet yapısındaki bu unsurların uyumlu bir şekilde bir arada yaşamaları sağlanmalıydı.
İlk ve en düşük mertebedeki sınıf, görece daha zayıf iradeli insanlardan oluşur. İkinci mertebe görevlerine özen gösteren güçlü iradeli insanlardan oluşur. Bu mertebedeki insanlar hem iç hem de dış tehlikelere karşı uyanıktırlar.
Platon’a göre, devleti en iyi ve en bilge vatandaşlar olan aristokratlar yönetmelidir. Yöneticiler, şehrini herkesten daha çok seven, görevini büyük bir gayretle yerine getirebilen kişiler olmalıdır. En önemlisiyse, bu yöneticilerin “iyi olanı” nasıl tanıyacaklarını ve üzerine nasıl düşüneceklerini bilmeleri gerekir. Başka bir deyişle, yöneticiler karar vermede aklı esas almalı ve bir filozof gibi olmalıdır. Dolayısıyla mükemmel bir devlet, işçilerin ılımlılıkla, ordunun cesaret ve güçle ve egemen sınıfın bilgelikle yönlendirildiği bir devlettir.
Ne yazık ki onun toplum modeli son derece anti-demokratikti ve insanları yalanların ve gücün birleşimiyle kontrol altında tutuyordu. Platon’un ideal devletinde yaşamın her yönü, yukarıdan sıkı kontrol altında olacaktır. Bugün bizim totaliter devlet olarak adlandıracağımız şeydir.
Thomas More – Ütopya
Thomas More (1478-1535), İngiliz bir avukat, hümanist ve devlet adamıydı. Varlıklı bir ailede doğan More, 15. yüzyıl Londra’sındaki hümanizmin ilk temsilcilerindendi. Londra’nın sivil yaşamına olan ilgisi 1516’da yayınladığı eseri olan Ütopya’nın şekillenmesinde etkili olmuştur.
Thomas More’un 1516’da yazdığı Ütopya, edebiyatta karşılık gelen türe ve ideal dünyanın yeni modeline adını veren kitaptır. More’un Ütopya’sı bir ada ülkesidir. Kral bu adada hüküm süren, sadece en yüksek idari pozisyonları belirleyen kişidir. Ancak tüm vatandaşlar işlerine sıkı sıkıya bağlı olduklarından yönetime erişme şansları yoktur.
More’un Ütopya’sında özel mülkiyet kavramı yoktur; her şey ortaktır. Malların örgütlü dağıtımı serbest ticaretin yerini almıştır ve işgücü piyasası yerine emek hizmeti vardır. Bu nedenle her şeyin ortak olduğu bir toplumda, para da gereksizdir. Çünkü More’a göre para, toplumsal olarak yaratılan geleneksel değer ile doğadan kaynaklanan değer arasında bir boşluk açmaktadır.
Ütopya halkı çok fazla çalışmaz; sadece köleleştirilmiş insanlar kirli ve zor işleri yaparlar. Ütopyalıların yaşam tarzının altında yatan temel ilke, zihnin geliştirilmesi için mümkün olduğunca fazla zaman ayrılması gerektiğidir. Çünkü gerçek mutluluğa bu şekilde erişebileceklerini düşünmektedirler.
Ütopya’da her iki cinsiyetten tüm yurttaşlar günde sadece 6 saat çalışmaktadırlar. Böylece her vatandaşa kendisine zaman ayırabilme imkanı tanınmaktadır. Ayrıca her çocuk küçük yaşlardan itibaren sanata yönlendirilmektedir.
Ütopya’da değerli madenler, özellikle de altın, günümüzdeki gibi bir değere sahip değildir. Ütopyalılar altını kölelerine takarlar. Bunun nedeniyse altını toplumsal normlar tarafından dayatılan sahte bir değere sahip görmeleridir. Adada tek bir ideoloji veya din yoktur. Tek tanrı inancı tercih edilmekle beraber herkes istediği şeye inanmakta özgürdür.
Tommaso Campanella – Güneş Ülkesi
Asıl adı Giovanni Domenico Campanella olan İtalyan filozof,1568’de Napoli’nin Stilo şehrinde doğdu. Aykırı görüşlerinden dolayı Engizisyona ihbar edilmesinin ardından bir manastıra kapatılan Campanella, İtalya’nın güneyinde Calabria’da İspanyol yönetimine karşı isyan çıkarmaktan 27 yıl hapis yatmıştır.
Platon’un Devlet adlı yapıtından oldukça derin izler taşıyan ve diyalog biçiminde yazılmış bir komünist ütopya olan Güneş Ülkesi başlıklı en önemli eseri işte bu esaret sırasında yazılmıştır. Campanella’nın ütopyası, daha doğrusu distopyasında, ferdi mülkiyet sıkı sıkıya yasaklıdır, herkes herkesi sevmek zorundadır ve savaşmanın cezası ölümdür.
Üreme de dahil özel hayat devlet kontrolündedir. Tek eşli evlilik ve ebeveynlerin çocuk sahibi olma hakkı geçmişin bir kalıntısı olarak görülür. Vatandaşlar birlikte çalışır, ortak yemek odalarında yemek yer ve ortak yatak odalarında uyur.
Halkın en önemli özelliklerinden biri görev dağılımıdır. Güneş Şehri’nde hiçbir meslek aşağılık ya da temel değildir; hepsi eşittir. Güneş Ülkesi’nin vatandaşlarının hizmetkârları yoktur ve hiçbir hizmeti değersiz bulmazlar. Aşağılık olarak gördükleri tek şey aylaklıktır. Eşit görev dağılımı sayesinde, herkes günde sadece 4 saat çalışmaktadır. Ama her vatandaşın çalışması esastır.
Güneş Ülkesi’nin en muhteşem ve yaratıcı yönlerinden biri, şehrin boyalı duvarlarıdır. Sur duvarları, sanat ve bilimle alakalı görsellerle donatılmıştır. Surlarda Merkür’den Satürn’e kadar olan gezegenlerden başlayarak, göklerin ve yıldızların, matematiksel figürlerin, ülkelerin bitki ve hayvanları resimleri yer almaktadır. En son da ise mucitlerin resimleri yer almaktadır.
Bilgi, kütüphaneler gibi ayrı yerlerde kitaplarda değil herkesin gözü önündedir. Bu şekilde görselleştirmek, görüntülerin çağrıştırıcı ve duygusal gücünde ötürü daha kolay ve verimli bir öğrenme sağlar. Belli bir yaştan itibaren çocuklar bu bilgi tiyatrosunda koşar oynarlar. Böylece çok çaba sarf etmeden ve acı çekmeden neşeyle öğrenirler.
Güneş Ülkesi’nde rahip-bilim adamlarından oluşan bir kast şehri yönetmektedir. Bilim, ülkenin dini konumundadır. Astronomiyi kullanarak çeşitli gök olaylarını gözler ve ardından Dünya üzerinde gerçekleşecek değişiklikleri hesap ederler. Buna göre de ekim ve hasat zamanlarını belirlerler.
Burke’ün Muhafazakar Ütopyası
Edmund Burke, uzun yıllar milletvekilliği yapmış İrlandalı-İngiliz siyasetçi, yazar ve filozoftur. Edmund Burke, muhafazakarlık ideolojisinin kurucusudur. Doğal Toplumun Doğrulanması adlı makalesi ilk muhafazakar ütopyadır. Burke bu makalesinde kiliseyi ağır bir dille eleştirmiştir. Kendisi dinin kurumlarını değil, devletin kurumlarını savunmaktadır. Bu nedenle Doğal Toplumun Doğrulanması adlı makalesinde kilise kurumlarının ortadan kaldırılması gerektiğini yazmıştır.
Burke makalesinde, bilinen tüm hükümetlerin insanları dolaylı ya da doğrudan köleliğe yönlendirdiğini söyler. Bu nedenle, devleti terk edip “doğal toplumun” yasalarına göre yaşamayı tavsiye eder. Ona göre doğanın sağladıklarından daha fazlasına ihtiyaç yoktur. Böylece vatandaşların aşırı çalışmasına gerek olmadığını ve köleliğin de gereksiz olduğunu savunmaktadır. Doğal yaşamda lüks olmadığından hayat basittir ve insanlar mutludur.
Godwin’in Anarşist Ütopyası
William Godwin, İngiliz gazeteci, politik filozof ve yazardır. Faydacılığın ilk taraftarlarından ve felsefi anarşizmin ilk modern destekçilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Siyasi Adalete İlişkin Bir Soruşturma adlı eseri, devlete ve onun yapısal şiddetine yönelik bir eleştiridir. Devletin ve hükümetinin istenmeyen bağımlılık üretmesi nedeniyle toplum üzerinde kötü bir etkiye sahip olduğunu savunur. Ayrıca hukukun ve mevzuatın zenginler ve güçlüler tarafından yaratıldığına da dikkat çeker.
Ona göre siyasetin yerini, genişlemiş bir kişisel ahlak alacaktı. İdeal dünyasının merkezinde, tüm davranışı akıl tarafından belirlenen bireyler vardır. Godwin’e göre zihinsel mükemmellik fiziksel bir form alacaktı, bu da hastalıkları ve yaşlanmayı kontrol etmemizi sağlayacaktı. Öyle ki William Godwin ölümsüzlüğü dahi keşfedebileceğimizi düşünüyordu.
Peki İdeal Dünya Nedir?
Bu, yüzyıllar boyunca birçok insanın sorduğu bir sorudur ve tek bir cevabı yoktur. Yazımızda 5 ünlü filozofun ütopyasına yer vermemize rağmen sayısız ütopya örneği vardır. Çünkü herkesin ideal bir dünya için öncelediği şeyler birbirinden farklıdır. Eminim ki sizin de yukarıda bahsettiğimiz filozofların ütopyalarında onaylamadığı şeyler olmuştur. Bu nedenle daha iyi bir dünya için hepimiz ilk yapması gereken şey Sokrates’in de dediği gibi: Kendini bil!
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- What Is the Ideal World? 5 Utopias Proposed by Famous Philosophers ; Bağlantı: What Is the Ideal World? 5 Utopias Proposed by Famous Philosophers (thecollector.com) ; Yayınlanma tarihi: 28 Ocak 2023
- Thomas More ; Bağlantı: Thomas More (Stanford Encyclopedia of Philosophy) ; Yayınlanma tarihi: 19 Mart 2014
- Tommaso Campanella ; Bağlantı: Tommaso Campanella (Stanford Encyclopedia of Philosophy) ; Yayınlanma tarihi: 31 Ağustos 2005
- Edmund Burke ; Bağlantı: Edmund Burke (Stanford Encyclopedia of Philosophy) ; Yayınlanma tarihi: 23 Şubat 2004
- William Goldwin ; Bağlantı: William Godwin (Stanford Encyclopedia of Philosophy) ; Yayınlanma tarihi: 16 Ocak 2000
Matematiksel