Psikoloji

Hipnoz Nedir? Bir İnsan Gerçekten Hipnoz Edilebilir mi?

Hepimiz filmlerde sallanan bir cep saati ile hipnoz edilen insanlar görmüşüzdür. Hipnoza genelde filmler aşina olduğumuz için de hipnozun uydurma bir şey olduğunu düşünürüz. Gerçekte durum böyle mi?

Google arama sayfasına bir göz attığınızda bir çok kişinin hipnoz hakkında bilgi öğrenmeye çalıştığına şahit olacaksınız. En başta elbette “Hipnoz nedir ve nasıl çalışır?” sorusu geliyor.

Hipnoz dışardan bakıldığında son derece gizemli ve hatta büyülü bir olay gibi görünür. Sallanan bir cep saati, şıklatılan bir parmak ve nihayetinde sizin kontrolünüze geçmiş bir insan. Eğer hipnozun böyle bir şey olduğunu düşünüyorsanız, ne yazık ki yanılıyorsunuz.

Evet, çeşitli sahne şovlarında veya filmlerde hipnoz karşımıza az önce bahsettiğimiz şekliyle çıkıyor. Fakat psikologlar da zaman zaman hipnozu kullanıyor. Çünkü hipnoz sallanan cep saati ve parmak şıklatmadan çok daha başka bir şey. Genel tanımı itibariyle hipnoz, kişinin telkine son derece duyarlı hale geldiği trans benzeri bir durumdur. Gördüğünüz üzere işin içinde sihir falan yok.

Hipnozun geçmişi çok eski zamanlara kadar uzanıyor. Hipnozla ilgili en eski kayıtlara ise İbn-i Sina‘nın El-Kanun fi’t-Tıb adlı ünlü eserinde rastlıyoruz. İbn-i Sina bu eserinde değişmiş bilinç durumlarının etkilerini ve telkin gücünün tedavi edici bağlamda nasıl etkili olabileceğini tartışmıştır. Yani İbn-i Sina, zihnin fiziksel sağlığı etkileyebileceği fikrini geliştiren ilk hekimlerden birisiydi.

İbni Sina’nın El-Kanun fi’t-Tıb adlı eserinin Arapça elyazması

Hipnoz daha sonra 18. yüzyılda Alman doktor Franz Mesmer tarafından farklı bir şekilde yeniden ele alındı. Mesmer, hipnotistlerin (hipnoz eylemini gerçekleştiren kişiler) “hayvani manyetizma” adı verilen mistik bir akışkan gücü deneklerine aktardığı ve onları iyileştirmek için manipüle ettiğini ileri sürdü. Ve bu dönemde hipnoz, Mesmerizm olarak biliniyordu. Ancak Mesmer’in bu büyülü tanımına eleştiriler gecikmedi.

Bilimsel Olarak Hipnoz Nedir?

Aralarında James Braid’in de olduğu pek çok bilim insanı Mesmer’in fikirlerini doğru bulmuyordu. Örneğin James Braid, hipnozu daha rasyonel bir şekilde ele almamız gerektiğini düşünüyordu. Ona göre hipnoz; odaklanmış dikkat, azalmış çevresel farkındalık ve yüksek telkin edilebilirlikle karakterize olmuş psikolojik bir durumdan daha fazlası değildi.

James Braid
James Braid (1795 – 1860) İskoç bir cerrah, doğa filozofu ve bilim insanıdır. Hipnotizma, hipnoterapi, hipnotik anestezi ve kimyasal anestezi konularında önemli bir öncüydü.

Hipnotik bir durum yaratmak için çeşitli teknikler vardır. Braid’in geliştirdiği yöntemse göz sabitleme ya da Braidizm olarak bilinen etkili bir yöntemdir. Bu teknikte filmlerden aşina olduğumuz sallanan cep saati gibi bir nesne hipnoz edilecek kişiye maksimum göz yorgunluğu yaratacak şekilde konumlandırılır. Burada deneğin nesneye son derece odaklanarak bakması önemlidir.

Braid’e göre ilk başta deneğin göz kapakları giderek kasılacak fakat sonunda genişleyecektir. Bu noktada hipnotist, parmaklarını deneğin göz hizasına getirmeli ve şıklatmalıdır. Böylece deneğin göz kapakları otomatik olarak kapanacaktır. Hipnotist bu süreç boyunca deneği rahatlatan telkinlerde bulunabilir.

Göz sabitleme (Braidizm) yöntemiyle deneğini hipnoz eden hipnotist James Coates, 1904.

Fakat daha sonra yapılan çalışmaların da gösterdiği gibi hipnoz esnasında asıl etkili faktör parmak şıklatma vb. değil, telkinlerdir. Nitekim Braid de daha sonraki çalışmalarında sözlü ve sözsüz telkin biçimlerinin daha önemli olduğunu ifade etmiştir.

Hipnoterapinin Doğuşu

Braid’in hipnoz üzerine yaptığı çalışmalar dünya çapında büyük bir popülerlik kazanmıştı. Hipnotizma Üzerine isimli kitabının Fransızca’ya çevrilmesiyle Fransa hipnoz çalışmalarının merkezi haline geldi. Hatta Paris, Jean-Martin Charcot ve Hippolyte Bernheim’ın temsil ettiği iki okula bölündü.

Charcot, hipnozun sadece histeri veya diğer patolojik hastalıklardan muzdarip kişilerin yaşayabileceği özel bir durum olduğuna inanıyordu. Bernheim ise hipnozu herkesin yaşamaya yatkın olduğu normal bir psikolojik durum olarak görüyordu. Her iki bilim insanı da farklı görüşlerine rağmen hipnozu tıbbi ve psikolojik hastalıkları tedavi etmede kullanıyordu.

Charcot ve Bernheim’ın hipnoz ile tedaviye olan rekabetçi bakış açıları sırasıyla Sapêtrière Okulu ve Nancy Okulu olarak bölünmelerine yol açtı. Fakat asıl kabul gören Nancy Okulu oldu. (André Brouillett’nin “A Clinical Lesson at the Salpêtrière” isimli tablosu, 1887)

Hipnozun bir tedavi yöntemi olarak kullanılması elbette Charcot ve Bernheim ile sınırlı kalmadı. Psikanalizin babası Sigmund Freud, psikanalizi geliştirmeden önce klinik çalışmalarında bastırılmış travmaları ortaya çıkarmak için hipnozdan faydalanıyordu. İlerleyen yıllarda Sapêtrière ve Nancy kliniklerini ziyaret eden Freud, burada öğrendiklerinden oldukça etkilenmişti. Böylece bilinçdışı zihin Freud’un araştırmalarının merkezine yerleşti.

Freud Viyana’ya döndükten sonra hastaları hipnoterapi yoluyla tedavi ettiği özel bir klinik açtı. Fakat serbest çağrışım ve yorumlama yöntemini geliştirdikten sonra hipnozu daha az tercih etmeye başladı. Yine de onun hipnoterapi üzerine yaptığı çalışmalar, modern hipnoterapi teorilerini ve uygulamalarını önemli ölçüde etkilemiştir.

Hipnoz Esnasında Beyinde Neler Oluyor?

Hipnoz sırasında beyinde ne gibi değişiklikler olduğuna bakmadan önce hipnozun nasıl bir şey olduğunu tekrar hatırlayalım. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi hipnoz, transa geçmeye benzer bir durumdur. Ve günlük hayatta egzersiz yaparken, uzun mesafe araba kullanırken kısacası tekrarlayan hareketler içeren eylemlerde de transa geçeriz.

Hipnoz konusunda da benzer bir şey söz konusudur. Hipnoterapi aldığımızda terapist bizi odaklanmış bir konsantrasyon durumuna yönlendirir. Bu süreçte terapi hedefimizle ilgili görselleştirmeler önerir. Görselleştirmeler ve konsantrasyon haliyse hedeflerimize ulaşmamız konusunda bize destek olur.

Hipnoz nedir sorusunun cevabı: Hipnoz esnasında beyindeki varsayılan ağ modundaki aktiviteleri gösteren fMRI görüntüsü.

Peki hipnoz esnasında beynimize neler oluyor? 2017 yılında yayınlanan bir çalışma bu sorunun cevabını araştırmış. Araştırmacılar MRI taramaları kullanarak hipnoz altındaki 57 katılımcının beyin aktivitesini incelemiş. Ve çalışmaları doğrultusunda katılımcıların beyinlerinde üç belirgin değişiklik gözlemlemişler:

  1. Karar verme, dürtü kontrolü ve diğer bilişsel işlevlerden sorumlu olan dorsal anterior singulat bölgesinde normalden düşük aktivite.
  2. Hedef odaklı davranışlar ve hafızadan sorumlu dorsolateral prefrontal korteks ile sensorimotor işleme, ağrı yolları ve risk-ödül davranışından sorumlu insula arasındaki bağlantıda artış.
  3. Ve dorsolateral prefrontal korteksle varsayılan mod ağı arasındaki bağlantıda azalış.

Kısacası normal durumda beyin bölgeleri birbirleriyle bilgi paylaşır. Ancak hipnoz esnasında bu paylaşım azalır ve çeşitli beyin bölgeleri benzer şekilde senkronize olmaz. Bu da hipnotize olmuş bir beynin bilgiyi tamamen farklı bir şekilde işlediğini göstermektedir.

Sonuç Olarak;

Hipnozun uydurma bir şey olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca hipnoz, filmlerde gördüğümüz gibi bir başkasının zihnini kontrol etmemize yarayan bir şey de değildir. Hiçbir hipnoz uygulayıcısı size isteğiniz dışında bir şey yaptıramaz. Hipnoz esnasında etrafımızda olup bitenden hala haberdarızdır ve istediğimiz zaman hipnoz halinden çıkabiliriz.

Tüm bunlara ek olarak, insanların %10 ila %20 kadarının hipnotize edilemediğini gösteren çalışmalar mevcuttur. Dolayısıyla hipnotize edilebilirliğin genetik bir özellik olduğunu söyleyebiliriz gibi görünüyor.

Kaynaklar ve İleri Okumalar

  • Hypnosis: Is it Magic or Science? ; Bağlantı: Hypnosis: Is it Magic or Science? (thecollector.com) ; Yayınlanma tarihi: 23 Eylül 2024
  • Is Hypnosis Real? Here’s How It Works ; Bağlantı: Is Hypnosis Real? Here’s How It Works (verywellhealth.com) ; Yayınlanma tarihi: 5 Temmuz 2024
  • Heidi Jiang et al. ; Brain Activity and Functional Connectivity Associated with Hypnosis ; doi: https://doi.org/10.1093/cercor/bhw220
  • Szekely A, Kovacs-Nagy R, Bányai ÉI, et al. Association Between Hypnotizability and the Catechol-O-Methyltransferase (COMT) Polymorphism ; doi: https://doi.org/10.1080/00207141003760827
  • Lynn SJ, Kirsch I, Terhune DB, Green JP. Myths and misconceptions about hypnosis and suggestion: Separating fact and fiction ; doi: https://doi.org/10.1002/acp.3730

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir