Hedonik adaptasyon, bireylerin yaşamlarında meydana gelen olumlu veya olumsuz değişimlere belirli bir süre sonra alışarak, mutluluk veya mutsuzluk seviyelerinin başlangıçtaki temel düzeyine geri dönmesi sürecidir. Bu kavram, insanların büyük kazançlar, başarılar veya trajediler gibi önemli yaşam olaylarından sonra bile uzun vadede benzer mutluluk seviyelerine dönme eğiliminde olduklarını gösterir.

Hedonik Adaptasyon Nedir?
Daha lüks bir arabaya ya da daha güzel bir eve sahip olunca, çok daha mutlu olacağınızı düşünebilirsiniz. Ancak çevrenize baktığınızda, şu an sahip olduklarınız için de geçmişte benzer şekilde hissetmiş olduğunuzu fark edeceksiniz. Gerçekten de, bu yeni kazançlar size kısa süreli bir mutluluk getirmiştir. Fakat zamanla bu mutluluk kaybolur ve yeni şeyler istemeye başlarsınız.
İşte bu döngüye hedonik adaptasyon veya hedonik koşu bandı denir. Bu kavram, mutluluk seviyemizin büyük bir yaşam olayıyla yükselip düşse de, belirli bir süre sonra eski seviyesine geri döndüğünü ifade eder. Kötü olayların ardından toparlanabilmemizi sağlarken, büyük sevinçler sonrası mutluluk artışının da kalıcı olmamasına neden olur.
Hedonik Adaptasyon Kavramı Hayatımıza Nasıl Girdi?
Hedonik adaptasyon teorisi, ilk olarak Kanadalı psikolog Philip Brickman ve Amerikalı psikolog Donald Campbell tarafından 1971 yılında önerildi. Bu teoriye göre, insanlar mevcut mutluluk seviyelerinden daha olumlu veya olumsuz bir olay yaşadıklarında, geçici olarak haz veya üzüntü hissederler. Ancak zamanla bu hisler kaybolur. Kişi, hedonik adaptasyon seviyesi olarak adlandırılan mutluluk “temel çizgisine” geri döner.

Brickman ve Campbell, geçici mutluluk veya üzüntü anlarının bu temel çizgiyi yukarı veya aşağı kaydırabileceğini öne sürdüler. Ancak bu değişimler kalıcı olmaz. Zamanla hem olumlu hem de olumsuz olaylar yeni normale dönüşür. Bu nedenle, sürekli bir mutluluk sağlamak için kişinin sürekli olarak yeni olumlu deneyimler yaşaması gerekir.
Yirmi yıl sonra, Britanyalı psikolog Michael Eysenck, hedonik adaptasyonun sürekli tekrar eden doğasını açıklamak için “koşu bandı” (treadmill) benzetmesini kullandı. Eysenck’e göre, bir koşu bandında nasıl koştuğunuz halde aynı yerde kalıyorsanız, mutluluk seviyeniz de ne yaşarsanız yaşayın zamanla başlangıç noktanıza geri döner.

Bu terimin ortaya çıkmasından birkaç yıl sonra, davranış bilimcileri Shane Frederick ve George Loewenstein, hedonik adaptasyonun üç farklı sürece ayrılabileceğini belirledi: adaptasyon seviyesinin kayması, duyarsızlaşma ve duyarlılık artışı.
Adaptasyon seviyesinin kayması, bireyin zamanla mutluluk temel çizgisine geri dönmesi sürecini ifade eder. Duyarsızlaşma, bireylerin sürekli maruz kaldıkları olumsuzluklara alışarak bu olumsuzluklardan daha az etkilenmeleri anlamına gelir. Duyarlılık artışı ise bunun tam tersidir. Sürekli haz verici deneyimlere maruz kalan bireylerin, yeni olumlu olaylardan giderek daha fazla haz alması sürecini tanımlar.
Hedonik adaptasyonun olumlu ve olumsuz yanları
Hedonik adaptasyonun hem olumlu hem de olumsuz yönleri vardır. Olumlu tarafı, bizi kötü olaylardan sonra hızla toparlamaya yardımcı olmasıdır. Travma yaşamış bireyler için bu büyük bir avantajdır. Örneğin, bir kaza geçiren bir kişi, zamanla bu deneyimin yarattığı duygusal yükten kurtulur. Bu psikolojik dayanıklılık, zor zamanların üstesinden gelmemizi sağlar.
Ancak bu adaptasyon, olumsuz durumlara da alışmamıza neden olabilir. Örneğin, sağlıksız bir ilişki içinde olduğumuzda, zamanla bu durumu kabullenip içinde kalabiliriz. Hayat kalitemizi düşüren faktörlere karşı duyarsız hale gelebiliriz.
Hedonik adaptasyon kaçınılmaz bir gerçek gibi görünse de, bu durum mutlu olamayacağımız anlamına gelmez. Pozitif psikoloji araştırmaları, mutluluğun %10’unun yaşam koşullarına bağlı olduğunu öne sürer. Ayrıca, %40’ının tamamen bireyin kontrolünde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, hedonik adaptasyonu dengeleyebilecek stratejiler geliştirmek mümkündür.
Hedonik adaptasyon, mutluluk ve iyi oluş hakkındaki yaygın inanışları sorgulamamıza neden olur. Bu teori, insanların zorluklar karşısında dayanıklı olduğunu gösterir. Aynı zamanda mutluluğun geçici ve gelip geçici olduğunu da vurgular.
“Para mutluluk satın alamaz” sözü de bu teorinin etkilerinden biridir. 1978 yılında Brickman ve meslektaşları Dan Coates ile Ronnie Janoff-Bulman tarafından yapılan bir çalışma, piyango kazananlarının, kazançlarından önce ve sonra mutluluk seviyelerinin değişmediğini ortaya koyarak, maddi kazançlardan elde edilen mutluluğun kısa ömürlü olduğunu kanıtladı.
Bu durum, artan gelirle birlikte beklenti ve arzuların da değişmesiyle açıklanır. Örneğin, uzun zamandır hayalini kurduğunuz Florida tatili artık gözünüze yeterli gelmez. Onun yerine Fiji’de lüks bir tatili hayal etmeye başlayabilirsiniz. Ancak tatiliniz nasıl geçerse geçsin, yaşadığınız keyif ya da hayal kırıklığı yine benzer olacaktır.
Yani, daha fazla paraya sahip olduğunuzda mutluluk eşiğiniz de yükselir. Bunun sonucunda keyif almanız için gereken deneyimlerin kalitesi önceki seviyelerden daha yüksek olmak zorundadır. Bu bakış açısıyla, mutluluk bir bağımlılık gibi düşünülebilir. İnsanlar hazza bağımlıdır ve zamanla bu hazzın etkisine karşı toleransları değişir.
Sonuç olarak
2018 yılında yaklaşık yüz bin üniversite birinci sınıf öğrencisine de aynı soru soruldu. Öğrencilerin yaklaşık %55’i gelecekteki kariyerlerinde başarılı olmayı mutlu olmak ile eşleştirmişti. Yaklaşık %83’ünün ise cevapları para idi. Peki gerçekten de para ve kariyer size mutluluk getirecek mi?
Maddi kazanımlara veya ulaşılabilir hedeflere dayalı mutluluk arayışı, zamanla etkisini yitirdiği için yerine daha kalıcı tatmin sağlayan unsurlar koymak önemlidir. Anlamlı ilişkiler, kişisel gelişim ve tutkuyla yapılan işler gibi soyut ama derinlemesine mutluluk sağlayan unsurlar, zamanla başkalarıyla kıyaslama yapma eğilimini de azaltır.
Tüm bu yöntemler, kısa vadeli zevk peşinde koşmak yerine, daha derin ve kalıcı mutluluğa ulaşmayı hedefler. Günlük hayatın küçük anlarına daha fazla dikkat etmek, ilişkileri güçlendirmek ve anlam dolu bir yaşam sürmeye odaklanmak, geçici hazların ötesinde gerçek bir tatmin sağlar..
Bertrand Russell: “Mutlu bir yaşam, sakin bir yaşamla mümkün olur, çünkü gerçek hoşnutluk, ancak sakin bir ortamda yeşerebilir der.” Mutluluk arayışındaki modem toplumun üyeleri olan bizlerin gerçekte aradığı şey aslında dinginliktir. Mutluluğa erişebilmeniz ve en önemlisi koruyabilmeniz dileğimizle.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Intelisano, S., & Luhmann, M. (2018). Hedonic Adaptation and the Set Point for Subjective Well-Being. In E. Diener, S. Oishi, & L. Tay (Eds.), Handbook of Wellbeing. DEF Publishers.
- Bao, Katherine & Lyubomirsky, Sonja. (2013). Making it last: Combating hedonic adaptation in romantic relationships. The Journal of Positive Psychology. 8. 196-206. 10.1080/17439760.2013.777765.
- Hedonic Adaptation: Why You Are Not Happier; Yayınlanma tarihi: 23 Haziran 2022. Kaynak site: Very Well Mind. Bağlantı: Hedonic Adaptation: Why You Are Not Happier/
- Brickman, P., Coates, D., & Janoff-Bulman, R. (1978). Lottery winners and accident victims: Is happiness relative. Journal of Personality and Social Psychology, 36(8). 917–927. https://doi.org/10.1037/0022-3514.36.8.917
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel