H.G. Wells, 1897’de yazdığı Dünyalar Savaşı (The War of the Worlds) romanında, insanlardan çok daha zeki ve ölümcül Marslılar tasvir etti. Tıpkı bizim mikroskobik canlıları gözlemlediğimiz gibi, onlar da bizi inceliyordu. Dünya üzerindeki hakimiyetlerinin, bizim mikroskop altındaki bakterilere olan üstünlüğümüz kadar kesin olduğuna inanıyorlardı.

Romanın yazıldığı dönemde, geç Viktorya çağı yaşanıyordu. O yıllarda yaşamın hızı hâlâ atlı arabaların temposuyla belirleniyordu. Ancak Wells, bu dünyayı acımasız Marslılarla tanıştırdı. Wells’in Marslıları, tamamen yabancı bir ortamda evrimleşmiş, insanlardan çok daha farklı varlıklardı. Bu yaratıklar, sadece gelişmiş zekâlarıyla değil, aynı zamanda insanlara karşı merhametsiz tavırlarıyla da korku uyandırıyordu.

Yaklaşık 40 yıl sonra, Orson Welles bu romanı radyoya uyarladı. Ancak yayını, sanki gerçek bir haber bülteniymiş gibi sundu. Yayının başında programın tamamen kurgu olduğu belirtilmişti, ancak o sırada muhtemelen insanların büyük çoğunluğu farklı kanalları dinliyordu.
Takip ettikleri programlar sona erdiğinde, dinleyiciler kanallar arasında gezinmeye başladılar. Tam da bu sırada, Orson Welles’in olağanüstü yayınını duyduklarında artık iş işten geçmişti. Yayında, Dünya’nın Marslılar tarafından işgal edildiği anlatılıyordu. Tahmin edilebileceği gibi, dinleyicilerin büyük bir kısmı bunun gerçek olduğuna inandı ve büyük bir panik yaşandı.

İnsanlar panikle evlerini terk etti, sokaklara döküldü. Evlerinde kalanlar ise olası bir istiladan sağ kurtulabilmek için çeşitli önlemler almaya çalıştı. Ertesi sabah, tüm dünyadaki gazeteler bu olayı manşetlerine taşıdı. Ancak kısa süre içinde yaşananların gerçek olmadığı anlaşıldı ve olayın aslında bir radyo yayını olduğu ortaya çıktı.
Bu trajikomik olayın yankıları uzun süre devam etti. Ancak paniğin ötesinde, insanların hayal gücünü de harekete geçirdi. Diğer gezegenlerde yaşam olabileceği fikri giderek daha fazla ilgi çekmeye başladı ve bu konu üzerine spekülasyonlar, hikâyeler ve bilimsel tartışmalar hız kazandı.
Hayal Kuranlardan Birisi de Robert H. Goddard İdi

O zamanlar henüz 16 yaşında olan Amerikalı Robert Goddard, gazetede dizi olarak yayımlanmaya başlayan Dünyalar Savaşı’nı büyük bir heyecanla takip ediyordu. O dönemde, gösteriler için kendi havai fişeklerini üreten meraklı bir gençti. Ancak H.G. Wells’in hayal gücü, onun hayatını adadığı bir fikrin doğmasına neden oldu.
Neyin imkansız olduğunu söylemek zor, çünkü dünün hayali bugünün umudu ve yarının gerçeğidir.
Robert H. Goddard
Henüz kimsenin uçakla bile uçmadığı bir dönemde, Goddard Mars’a gidecek bir makine icat etmeye karar verdi. Uzay yolculuğu henüz bilim kurgu dünyasına ait bir kavramken, o bu hayalin peşinden gitmek için çalışmalara başladı. Yıllar süren araştırma ve deneylerin ardından, 16 Mart 1926’da Robert Goddard, tarihteki ilk sıvı yakıtlı roketi başarıyla fırlattı. Bu olay, modern roket biliminin temellerini atan önemli bir dönüm noktasıydı.
Robert H. Goddard Günümüzde Roketlerin Öncülerinden Biri Olarak Kabul Edilmektedir
Günümüzde Robert H. Goddard (1882-1945), Amerikan roketçiliğinin babası ve uzayın teorik keşfinin öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. Onun başarıları, Wright Kardeşler’in ilk uçuşu kadar önemli bir dönüm noktası olarak görülmektedir.
Goddard, kariyeri boyunca yalnızca roket uçuşu için teorik hesaplamalar geliştirmekle kalmadı, aynı zamanda roket tasarımı ve üretimi konusunda da büyük ilerlemeler kaydetti. Modern roketlerin itici, dengeleyici ve yönlendirici temel unsurlarını keşfetti ve bu alanda devrim yarattı.
Goddard, hiçbir maddi destek almadan, tamamen kendi çabalarıyla geliştirdiği ilk roketi Auburn, Massachusetts’te bir çiftlikte başarıyla fırlattı. Onun bu çalışmaları, Uzay Çağı’nın eşiğinde bilim insanlarının daha gelişmiş roketler tasarlamasına, test etmesine ve fırlatmasına zemin hazırladı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce ABD hükümeti roket araştırmalarına çok az ilgi gösterdi. Yine de Goddard’ın çalışmaları, Almanya ve Sovyetler Birliği gibi ülkeler tarafından dikkatle incelendi ve bu ülkeler kendi roket programlarını ilerletmek için bu bilgileri kullandı.
10 Ağustos 1945’te, Hiroşima’ya atılan atom bombasından sadece dört gün sonra, Robert H. Goddard hayatını kaybetti. O öldüğünde, henüz hiçbir roket Dünya’yı terk edememişti. Ancak onun çocukluk hayali, ölümünden yalnızca birkaç on yıl sonra gerçeğe dönüşecekti.
10 Ağustos 1945’te, Hiroşima’ya atılan atom bombasından sadece dört gün sonra, Robert Goddard öldü. O öldüğünde henüz hiçbir roket Dünya’yı terk edememişti. Onun çocukluk düşleri, ölümünden ancak birkaç on yıl sonra gerçekleşecekti.
Sonuç Olarak;
Hayallerimizin bir sınırı yoktur. Ancak çoğu zaman, bu hayalleri gerçekleştirmek bize imkânsız gibi gelir. Sonuç olarak, vazgeçmeyi tercih ederiz.
Oysa unutmamalıyız ki, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmenin ilk adımı harekete geçmektir. Günümüzde başarılarıyla tanıdığımız birçok insanın ortak noktası da budur. Onlar, yalnızca hayal kurmakla kalmayıp, bu hayalleri gerçekleştirmek için adım atanlardır. Başarıya giden yol, ilk cesur adımı atmaktan geçer.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Robert Goddard: A Man and His Rocket; Yayınlanma tarihi: 3 Nisan 2004; Bağlantı: https://www.nasa.gov/
- 95 Years Ago: Goddard’s First Liquid-Fueled Rocket; Yayınlanma tarihi: 17 Mart 2021. Kaynak site: NASA. Bağlantı: 95 Years Ago: Goddard’s First Liquid-Fueled Rocket
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel