Günümüzde pembe renk deyince birçoğumuz zararsız, kadınsı şeyler hayal ediyoruz. Ancak pembenin serüvenine baktığımızda bunlardan çok daha fazlası var. Hatta bir çalışma, Dünya’nın en eski renginin parlak pembe olabileceğini söylüyor.
İlk insanlar el değmemiş doğanın renklerine hayrandılar. Bu renkler arasında çiçeklerin ve Güneş’in batışının göğe verdiği pembe renk de vardı. Yaklaşık 9000 yıl önce pembe renk kıyafetlerde de yerini almaya başladı.
And Dağları’nda yaşayan bu insanlar, demir oksit içeren aşı boyası kullanarak pembenin tonlarını elde ettiler. İnsanlar bu pigmenti sadece kıyafetleri için kullanmıyorlardı. Hem Güneş’ten korunmak için hem de estetik açıdan bu pigmenti vücutlarının çeşitli yerlerine sürüyorlardı.
Elbette pembe rengin hikayesi bu kadar değil. Çünkü pembe renk insanın kültürel yaşamında önemli rol oynadı. Hatta pembe renk uğruna sömürgecilik yapılmış bir renktir. Örneğin Avrupalılar, Brezilya’daki ağaçların kırmızımsı öz suyundan pembe renk elde edebilmek için Brezilya’da bir ormansızlaştırma faaliyeti yürütmüştü.
Avrupalılar 1500’lü yıllarda Güney Amerika’ya vardığında Azteklerin canlı, kırmızı boyalı kumaşlar ürettiğini keşfettiler. Kısa süre içinde, bu rengin kaynağı olan, kurutulmuş koşinil böcekleri önemli bir ticari mal haline gelecekti.
Pembe rengin modern modada doğuşu 18. yüzyılda başladı. Bu dönemde pembe, kraliyet ve aristokratlar da dahil olmak üzere Batı dünyasının saray elitleri arasında tercih edilen renk haline gelmişti. Boya yapımındaki gelişmeler ve Fransız sarayının son teknoloji giysilere olan düşkünlüğü, pembe rengin yükselen bir moda rengi olarak başarısına katkı sağladı.
Pembe Renk Farklı Bir Anlam Kazanıyor
Pembe rengin yaygınlaşmasında en etkili olan kişi belki de Kral Louis XV’in metresi Madame de Pompadour’du. Kendisi sıklıkla imzası olan pembe elbiseleri ve ayakkabılarıyla resmedildi. Bu dönemde pembe renk kadınlıkla özdeşleşmeye başladı.
19. yüzyılın ortalarında sentetik boyaların ortaya çıkışıyla pembe daha da erişilebilir bir renk oldu. 18. yüzyıl sarayından 20. yüzyıl evine, pembe renk 1950’lerde daha fazla ilgi gördü. Moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli sayesinde pembe, kadınların vazgeçilmez rengi olmuştu. Bu dönemde pembe renk, sabit toplumsal cinsiyet rollerine dayalı geleneksel bir kadınlığı temsil ediyordu.
Farklı cinsiyetteki iki bebeği yan yana getirdiğimizde hangisinin kız hangisinin erkek olduğunu anlamak çok kolay değildir. Günümüzde bunu günümüzde bebek kıyafetleri sayesinde anlayabiliyoruz. Ancak bir zamanlar tüm küçük çocuklar beyaz renkte giysiler giyerdi. Bu onların saflık ve masumiyetini temsil etse de, muhtemelen annelerin çamaşır günlerini de kolaylaştırıyordu.
Zaman geçti ve kumaş boyama teknikleri gelişti. Bunun neticesinde de biraz daha renkli bebek giysileri ilgi görmeye başladı. Ama hangi cinsiyete hangi renk giydirilmeliydi? Aslında bu konuda tam bir fikir birliği yoktu.
Hatta moda belirleyiciler pembeyi daha “ölçülü” bir renk olarak gördükleri için onu erkeklere uygun bulmuşlardı. Daha zarif olan mavi ise kızlara yakıştırılmıştı. Bugün pembe kızlarla, mavi erkeklerle özdeşleştirildiğine göre, bu değişim nasıl gerçekleşti? Sorunun yanıtını kesin olarak bilen yok. Sebebi ne olursa olsun, 1950’lere gelindiğinde pembe kızlar, mavi de erkekler için kullanılmaya başlanmıştı.
Aynı zamanda bu durumun bebek kıyafeti satan firmalar için de olumlu tarafları vardı. Renk ayrımıyla beraber anneler eski erkek bebek kıyafetlerini kız bebeklerine giydirmeyecekti. Bu da yeni bebek kıyafeti almak anlamına geliyordu.
Pembe Rengin Karanlık Yüzü
1920’lerde eşcinsellerin en özgür oldukları yer Almanya ve özellikle de Berlin’di. Ancak Adolf Hitler’in başa gelmesiyle birlikte bu durum değişti. Pembe renk toplama kamplarında eşcinselleri etiketlemek için kullanılıyordu.
1950’lerden sonra pembe, konformizm çağrışımlarından uzaklaşıp direnişin rengi olarak karşımıza çıkacaktı. Bunu, punk müzisyenlerinin pembe rengin tatlı ve kız gibi çağrışımlarını kullanarak yıkıcı performanslar yaratma biçiminde görebiliriz. Pembe aynı zamanda feminist aktivizmin de rengidir.
Belki de buna “insanlığın pembeyle olan serüveni” demeliyiz. Çünkü sonuçta pembe pembedir. Pembenin çağrışımları sabit değil, esnektir. Biz ona ne anlam yüklersek pembe de o olur. O yüzden çok takılmamak lazım.
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- Barbie’s signature pink may be Earth’s oldest color. Here’s how it took over the world. ; Bağlantı: Barbie’s signature pink may be Earth’s oldest color. Here’s how it took over the world. (nationalgeographic.com) ; Yayınlanma tarihi: 21 Temmuz 2023
- How pink became fashion’s colour of controversy: a brief history. Yayınlanma tarihi: 16 Mayıs 2022. Kaynak site: Conversation. Bağlantı: How pink became fashion’s colour of controversy: a brief history
- N. Gueneli et al. 1.1-billion-year-old porphyrins establish a marine ecosystem dominated by bacterial primary producers ; doi: https://doi.org/10.1073/pnas.180386611
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak, bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel