Bir deprem sırasında bazen gökyüzünde garip ışıklar belirir. Bu ışıklar gözlemcileri korkutsa da tamamen doğal bir durumdur. Bu tip ışıklar için kullanılan bilimsel terim lüminesans veya bazen sürtünmeyle ışıldama anlamına gelen tribolüminesanstır. Biz ise kısaca deprem ışıkları diyoruz. Işıkların görünümü, tek bir forma veya renge bağlı kalmadığı için de insanları şaşırtma eğilimindedir. Ayrıca daha büyük depremler sırasında bu ışıkların görülme ihtimalinin daha yüksek olduğu düşünülmektedir.
Yüzyıllar boyunca görgü tanıkları bu fenomeni bizlere aktardılar. Işıklar bazen depremin merkez üssünden 400 kilometre uzaklıkta bile belirebilir. Düzce’de 23 Kasım 2022’de sabaha karşı 04:08’de meydana gelen deprem sırasında aşağıda gördüğünüz ışık parlaması konuyu tekrardan gündeme taşımıştı. Son yaşadığımız deprem sırasında da benzer ışık parlamalarının gözükmesi endişeyi tekrardan arttırdı.
Aslına bakarsanız, uzun bir süre boyunca, bu doğa fenomeni yerbilimciler tarafından fazla ciddiye alınmadı. Bu gizemli ışıklar sadece UFO meraklılarının dikkatini çekmişti. UFO gözlemlerine ilişkin kayıtların faylarla istatistiksel ilişkisini araştıran ilk kişi Ferdinand Lagarde olmuştu.
1968’de yazdığı bir makalede, 1954’te Fransa’da UFO olaylarının %37’sinin fayların üzerinde ya da çok yakınında görüldüğünü; %80’inin de fayların etkisi altındaki bölgelere denk geldiğini yazmıştı. Neyse ki sonrasında daha bilimsel çalışmalar yapılmaya başladı.
Konu ile ilgili ilk çalışmayı 1973 yılında Japon jeolog Yutaka Yasui gerçekleştirdi. Kendisi, 1965 ve 1967’deki bir dizi deprem sırasında Matsushiro şehrinin üzerindeki gökyüzünde parlayan kırmızımsı ve mavi bulutları gösteren bazı fotoğrafik kanıtlar sağladı. Ancak fotoğrafların doğruluğu konusunda bilim dünyası net bir karara varamayacaktı.
1977’de, yerbilimci Michael Persinger ve Gyslaine Lafreniere’in çalışmaları sonucunda bu olayların, tepeler, kuleler, vericiler gibi ani yükseltilerin bulunduğu yerlerde ortaya çıktığı anlaşıldı. Bu durum araştırmacıları, olayların elektromanyetik boyutu olup olmadığını sorgulamaya yöneltti. Sonucunda bu durumun piezoelektrik etkisi ile ilişkili olduğunu öne sürdüler. Piezoelektrik özelliği, bazı malzemelere uygulanan mekanik basınç sonucunda, malzemenin elektrik alan ya da elektrik potansiyel değiştirme yeteneğidir.
Deprem Işıklarının Olası Nedenleri
2003 yılında NASA fizikçisi Dr. Friedemann Freund, konuyu araştırması ile bildiklerimiz biraz daha netlik kazandı. Kendisi bulgularını 2014 yılında yayınladı. Çalışmalarının neticesinde, deprem ışıklarının, yerkabuğunun birbirinden ayrıldığı yarık bölgelerinde daha sık görüldüğünü öne sürdü.
Araştırmacı bu durumun fay hatlarının yukarı yönlü hareketleri sırasında kayaçların birbirine sürtünmesi sonucu elektrik yükü oluşması ile ilgili olduğunu düşünüyordu. Bu yükler yeryüzüne ulaştıklarında atmosferdeki parçacıklarla etkileşime girerek ışık parlamalarına neden oluyordu. Araştırmada 1600 yılından itibaren deprem ışıklarına dair güvenilir 65 kayıt ele alındı. Bu vakalardan 56’sının yarık bölgelerinde ortaya çıktığı anlaşıldı.
Araştırmacılara göre kayaçlardaki minerallerin kimyasal yapıları bu mekanizmanın başlamasına neden oluyordu. Depremin oluşturduğu gerilim, kayaçları oluşturan minerallerin yapısındaki kimyasal bağların kırılmasını sağlıyordu. Bunun sonucunda da oluşan elektrik yük taşıyıcılar dikey fay hatları boyunca hareket ederek yüzeye ulaşıyor. Sonrasında da havadaki moleküllerin iyonlaşmasına neden olarak ışık parlamalarını oluşturuyordu.
Deprem Işıkları Konusunda Olası Cevabı Elde Ettik mi?
Tam olarak değil. Sonucunda deprem ışıklarını incelemedeki komplikasyonlardan biri öngörülemez ve kısa ömürlü olmalarıdır. Bu sorunu çözmek için, bazı bilim insanları fenomeni laboratuvarda yeniden yaratmaya çalıştılar. ABD’nin New Jersey eyaletindeki Rutgers Üniversitesi fizikçilerinden Troy Shinbrot, üç farklı malzeme kullanarak deprem bölgelerinde oluşan mekanizmanın bir benzerini yarattı.
Plastik bir disk, cam parçacıkları ve una benzeyen organik tozları kullandığı deneyinde, bunun nasıl olduğu anlaşılamamış olsa da dışarıdan fiziksel güç uygulandığında tüm bu malzemelerin elektrik gerilimi ürettiğini gördü. Bu araştırmanın sonucu, elektriğin hiç ummadığımız malzemelerde bile ortaya çıkabileceğini gösterdi.
Tıpkı şimşeklerin bulutlardaki elektrik yükünün artışıyla oluşuyor olması gibi, deprem ışıkları da yerdeki elektrik yükünün artmasıyla da meydana geliyor olması mümkündür. Dolayısıyla bu yeni keşif, ışıkların sadece tabakaların ayrıldığı yerlerde oluşuyor olabileceği teorisini de desteklemiş oldu. Sonuç olarak, deprem ışıklarının kesin oluşum biçimini hala net olarak bilemiyoruz. Ancak kesin olarak bildiğimiz şey bu ışıkların tamamen doğal fenomenler sonucunda ortaya çıktığı ve endişe verecek bir şey olmadıklarıdır. Göz atmak isterseniz: Depremlerin Ardındaki Matematik: Richter Ve Mercalli Ölçeği Nedir?
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- *Earthquake lights, explained; Yayınlanma tarihi: 19 Nisan 2019; Bağlantı: https://www.nationalgeographic.co.uk/
- *‘Light Shows’ Filmed During Mexico Quake Are Neither Earthquake Lights Nor UFOs. Yayınlanma tarihi: 8 Eylül 2021; Bağlantı: https://www.forbes.com/
- *Fayların Çevresindeki Tuhaf Gök Olayları; Deprem Işıkları: Bağlantı: https://services.tubitak.gov.tr
Dip Not:
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım
Matematiksel