Psikoloji

Bunca Tatile Rağmen Öğretmenler Neden Tükenmiş Hisseder?

Bir öğretmen arkadaşınızla sohbet ettiğinizde, arkadaşınız size kendisini tükenmiş ve sürekli yorgun hissettiğini söyler ise, konu dönüp dolaşıp çalışma saatlerine gelir. O noktada, içten içe “Ama sizin uzun tatilleriniz var, yazın iki ay çalışmıyorsunuz. Daha ne olsun?” diye düşünebilir ya da bunu yüksek sesle dile getirebilirsiniz.

Gerçekten de birçok kişi öğretmenliğin kısa mesai saatlerine sahip, uzun tatiller içeren kolay bir meslek olduğunu düşünür. Ancak öğretmenler için durum hiç de böyle değildir. Aslında öğretmenlik, sabah 9’dan akşam 3’e kadar süren bir iş olmaktan çok uzaktır. Öğrenciler okuldan ayrıldıktan sonra da devam eden pek çok “görünmez” iş, mesai saatlerinin çok ötesine uzanır.

Okulda dersler genellikle sabah 8:00 civarında başlasa da, çoğu öğretmen güne hazırlanmak için çok daha erken saatlerde okulda olur. Gün boyunca yoğun bir tempoda çalışan öğretmenler için dinlenmek neredeyse imkânsızdır. Öğle araları bile genellikle öğrenci denetimiyle geçer.

Okul bitiminde ise asıl görünmez mesai başlar. Sergi ve etkinlik düzenlemeleri, okul spor takımlarına koçluk yapmak, ek dersler vermek ve veli-öğretmen görüşmeleri gibi ek sorumluluklar, öğretmenlerin gün içinde yaptığı iş yükünü daha da artırır.

Bir öğretmenin işi okuldan ayrıldıktan sonra da nadiren biter. Çünkü bir çok öğretmen okunması gereken ödevleri, yazılıları eve götürmek, bir sonraki dersinin planını hazırlamak zorundadır. Öğretmenlik dışı tüm bu roller ve sorumluluklar öğretmenlerin haftada 15 saatten fazla görünmez mesai yapması anlamına gelecektir.

Çoğumuz yorgunluğu fiziksel eforla ilişkilendiririz. Ancak bir öğretmenin hissettiği yorgunluk, yalnızca bedensel değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir tükenmişlikten kaynaklanır. Öğretmenlik, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda öğrencilerin duygusal dünyasına dahil olmayı, onların ihtiyaçlarına duyarlı olmayı ve sürekli bir dikkat gerektirir. İşte bu noktada, duygusal emek devreye girer.

Duygusal Emek Nedir?

Bunca Tatile Rağmen Öğretmenler Neden  Tükenmiş Hisseder?

Sosyal yaşantımız birtakım ilişkilerden oluşur. Bu ilişkiler sürecindeki duygularımızı da bazı kurallara göre yönetiriz. İster istemez çalışma yaşamımızda da birtakım duyguları ve davranışları yansıtırız. Ancak bir çok durumda da duygularımızı bastırmak zorunda kalırız.

Duygusal emek kavramı, ilk defa 1983 yılında Amerikalı sosyolog Arlie Russell Hochschild tarafından kullanılmıştır. Hochschild’in “The Managed Heart” isimli kitabında ele alınan duygusal emek, çalışanların, duygularını kurum politikaları ve stratejileriyle uyumlu bir şekilde yönetmeleri beklentisi ile ilişkili bir süreçtir..

Genel anlamda, duygusal emek, çalışanların empati kurması, belirli roller üstlenmesi ve hissettiklerinden bağımsız olarak kendilerinden beklenen şekilde davranmalarını ifade eder. İlk bakışta bu durum, iş ortamında düzeni sağlamak adına olumlu bir süreç gibi görünebilir. Ancak uzun vadede, kişinin gerçek duygularını sürekli olarak bastırması, tükenmişlik ve yıpranmışlık hissine yol açabilir. Dolayısıyla duygusal emek, çoğu çalışan için oldukça yorucu ve zorlu bir süreçtir.

duygusal tükenme
Öğretmen tükenmişliği bir çok biçimde kendini gösterecektir.

Öğrencilerle, velilerle, diğer meslektaşlarla ve toplumun tüm paydaşları ile etkileşim ve iletişim halinde olan öğretmenlik mesleği ise, duygusal emek gerektiren mesleklerin başında gelir.

Öğretmenlerin ruh halleri ne olursa olsun her gün öğrencilerinin karşısında yansıtmak durumunda kaldıkları durum yüzde koca bir gülümsemedir. İç dünyasında stres, kaygı veya yorgunluk hisseden bir öğretmen, dışarıya tamamen farklı bir yüz göstermek zorunda kaldığında, bu durum psikolojik bir yük haline gelir. Bu baskı zamanla öğretmenlerin duygusal tükenmişlik yaşamasına neden olur.

Öğretmen Tükenmişliği Nedir?

Bunca Tatile Rağmen Öğretmenler Neden  Tükenmiş Hisseder?
Öğretmenler diğer mesleklerin çoğundan daha fazla tatil yapıyormuş gibi görünse de gerçekte bu süre boyunca tatilde değiller.

Tükenmişlik denildiğinde akla ilk olarak fiziksel yorgunluk gelir. Fiziksel tükenmişlik, kronik yorgunluk, sık baş ağrıları ve uyku bozuklukları gibi çeşitli sağlık sorunlarını kapsar. Ancak tükenmişlik sadece fiziksel belirtilerle sınırlı değildir; duygusal boyutu da oldukça etkilidir.

Duygusal tükenmişlik, kişinin kendini sürekli desteksiz, güvensiz ve ümitsiz hissetmesine neden olur. Evde artan gerilim ve tartışmalar, kızgınlık, sabırsızlık ve huzursuzluk gibi negatif duyguların yükselmesiyle birlikte, nezaket, saygı ve arkadaşlık gibi pozitif duyguların azalması bu sürecin belirgin işaretleridir.

Duygusal tükenme, tükenmişlik sendromunun başlangıcı ve en kritik aşamasıdır. Yoğun duygusal talepler altında ezilen kişi, kendini giderek daha fazla yetersiz ve güçsüz hisseder. Üzerindeki duygusal yükü hafifletmek için kaçış mekanizmalarına yönelir ve insanlarla olan ilişkilerini en asgari düzeye indirir. Bu süreç, duyarsızlaşmanın ilk belirtilerini ortaya çıkarır.

Duyarsızlaşma, kişinin kendini diğer insanlarla anlamlı ilişkiler kurmaktan bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde koparmasıdır. Zamanla başkalarının duygularına karşı kayıtsız ve soğuk bir yaklaşım geliştirir. Başkaları hakkında olumsuz düşünceler beslemeye başladığında ise bu olumsuzluk kendisine de yansır. Kendisini değersiz ve sevilmeyen biri olarak görmeye başlar. Faaliyetlerinin herhangi bir değişikliğe yol açmayacağına inandığında ise çaba göstermeyi tamamen bırakır.

Tatiller Öğretmenin Tükenmişlik Sorunu Çözmesi İçin Yeterli Olmaz

Öğretmen tükenmişliği, yoğun duygusal emek sürecinin doğal bir sonucudur. Ancak, bu süreci hızlandıran ve daha da zorlaştıran başka faktörler de vardır. Bunların başında, öğretmenlerin sürekli zamanla yarışması gelir. Çoğu öğretmen, okul içindeki yükümlülüklerini yerine getirirken aynı zamanda iş-yaşam dengesini korumaya çalışır. Ancak ne yazık ki bu dengeyi sağlayacak yeterli zaman genellikle bulunmaz.

Zaman eksikliği kadar önemli bir diğer etken ise kaygıdır. Öğretmenler, öğrenmeye isteksiz öğrencileri motive edebilmenin yollarını ararken büyük bir baskı hissederler. Sınıf içindeki disiplin sorunlarını nasıl yöneteceklerini düşünmek bile başlı başına bir stres kaynağıdır. Üstelik, çocuğunun başarısı için tüm sorumluluğu öğretmene yükleyen ebeveynler nedeniyle kaygı daha da artar.

Bu kadar yoğun tempoda çalışan öğretmenler için, yıl içinde nefes alabildikleri tek dönem tatilleridir. Ancak diğer mesleklerdeki çalışanlar gibi öğretmenler de bu süreyi tamamen kendilerine ayıramazlar. Çünkü bir sonraki eğitim dönemine hazırlık yapmaları gerekir.

Ayrıca, öğretmenlerin tatilleri genellikle yılın en yoğun ve pahalı dönemlerine denk geldiği için, birçok öğretmen ailesiyle birlikte bir seyahat planlamakta zorlanır. Maddi olanakların kısıtlı olması nedeniyle birçok öğretmen tatilini evde geçirmek zorunda kalır.

Sonuç Olarak

Öğretmenlerin daha mutlu, huzurlu ve verimli çalışabilmesi için hem eğitim politikaları hem de toplumun bilinç düzeyi açısından değişim şarttır. Bu sayede, yalnızca öğretmenlerin değil, geleceği şekillendiren öğrencilerin de daha sağlıklı bir eğitim ortamına sahip olması mümkün olacaktır.


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Wang, Hui & Hall, Nathan. (2021). A longitudinal investigation of teachers’ emotional labor, well-being, and perceived student engagement. Educational Psychology. 1-18. 10.1080/01443410.2021.1988060.
  • What do teachers do in the school holidays? They work, plan, and rest. Yayınlanma tarihi: 4 Ocak 2024. Kaynak site: The Conversation. Bağlantı: What do teachers do in the school holidays? They work, plan, and rest
  • Teacher Burnout: 4 Warning Signs & How to Prevent It. Yayınlanma tarihi: 21 Nisan 2021; Bağlantı: https://positivepsychology.com/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir