Psikoloji

Bilişsel Çelişki: Size En Çok Yalan Söyleyen Kişi Aslında Sizsiniz!

Yaz geliyor ve kışın aldığınız bir kaç kiloyu vermeye karar verdiniz. Fazla bir şey yapmanıza gerek yok. Abur cuburu kesseniz yeterli, ancak tam da bu sırada bir arkadaşınız sizi kahve içmeye çağırdı. Siz de dayanamayıp bir dilim elmayı turtayı midenize indirdiniz. Neyse ki sadece elmalı turta. Kremalı pastadan iyidir. Vicdanınızı yatıştırmak için kullandığınız bu kurnazca yol, bilişsel çelişkiyi azaltmanın bir örneğidir.

Bilişsel Çelişki: Size En Çok Yalan Söyleyen Kişi Aslında Sizsiniz!
Rahatsız edici gerçekler yerine, hepimiz mutluluk verecek gerçekleri tercih ederiz.

Kişi bu mekanizmayı kullanarak, davranışıyla (elmalı turtayı yemek), inançları ve görüşleri, sezgileri ya da -kararları (abur cubur yememe) arasındaki çelişkiyi yadsır. Elmalı turta yemenin verdiği huzursuzluğu hafifletmek için çelişkiyi çözecek mantıklı bir hikaye uydurursunuz. Yani diğer bir deyişle kendi kendinizi kandırırsınız.

Bilişsel çelişki herhangi bir işe yaramamasını bilmesine rağmen belli pahalı eğitimlere para ödeyenlerde de karşımıza çıkar. Yada son derece pahalı bir çantaya yatırım yapan bir kişi de aynı mantıklı hikayeleri uyduracaktır. O pahalı eğitim aslında hiç de fena değildir ve o lüks çanta da oldukça işinize yaramaktadır.

Bilişsel çelişki ya da bilişsel uyumsuzluk nedir?

Bilişsel Çelişki: Size En Çok Yalan Söyleyen Kişi Aslında Sizsiniz!
İnsanların rasyonel olarak, inançları ile çelişen kanıtlarla karşılaştıklarında, inançlarını bu yeni kanıta göre düzenlemeleri beklenecektir. Ancak insanlar, yeni bir kanıt ile karşılaştıklarında, inançlarından şüphe etmek yerine, kanıtı reddetme eğilimi gösterirler. Maalesef ki bu durum dayanaksız inançların daha da derinleşmesine yol açar. Bu bilişsel ön yargı çeşidine, Geri Tepme Etkisi (Backfire Effect) denir.

Bir metni okuduğunuzda ya da yeni bir şey duyduğunuzda veya deneyimlediğinizde zihninizde düzen ve tutarlılık konusunda güçlü bir istek vardır. Sonucunda beyninizde iki çelişen fikrin bir arada olması bir huzursuzluk yaşamanız anlamına gelecektir.  Zihniniz genellikle bu sorunu, hikayeler aracılığı ile çözer. Sonucunda iki şey tutarlı hale gelince de sorun ortadan kalkacaktır.

Herkes bir dereceye kadar bilişsel çelişki yaşar, ancak bazen bu bilişsel çelişki sağlıksız davranışlara veya kötü kararlara katkıda bulunur. Konu ilgili çalışmaları ile tanınan Leon Festinger’e ilham veren trajikomik olay ise 1954 yılında geçer.

Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramı Nedir?

Eylül ayı sonlarında Amerika’daki gazeteler kötü haberler vermişti. 21 Aralık sabahı, bir tufan olacak ve kuzey kutbundan, Meksika Körfezi’ne kadar uzanan bir içdeniz oluşacaktı. Benzer felaketler dünyanın büyük bölümünü mahvedecek, bunun sonucunda da gezegendeki insanların çoğu ölecekti. Bu felaketten de sadece inananlar sağ kurtulacaktı.

festinger bilişsel çelişki kuramı
Grubun ateşli taraftarlarından biri olan Dr. Charles Laughead Dorothy Martin’in sözcüsü olma görevini üstlenmişti.

Medya bu kehaneti dalga geçerek verdiyse de haber, Minnesota Üniversitesi’nde genç bir psikoloji profesö­rü olan Leon Festinger’in ilgisini çekmişti. Bu duyuruyu yapan Dorothy Martin isimli bir kadındı. Bu kadının da kendi kehanetine, küçük bir mürit grubuyla birlikte yürek­ten inandığı ortadaydı. Kadın, Arayanlar (Seekers)” olarak adlandırılan tarikata mensuptu. Festinger bu grubu incelemeye karar verdi.

Hemen bir kaç arkadaşını ikna edip mürit numarası yaparak gruba dahil oldu. Böylece grup üyelerinin eylem­lerini, mümkün olduğunca ayrıntılı olarak gözlemleyecek ve kaydedeceklerdi. Ve 21 Aralık’ta, dünya sona ermediğin­de yanlarında olacaklardı. Bu sayede de tarikat üyelerinin gerçekleşmeyen kehanetler karşısında nasıl tepki verdiklerini tespit etmeleri mümkün olacaktı.

Festinger’in olayların nasıl sona ereceğine dair bir öngörü­sü vardı. Teorisine göre inançlarının doğru olmadı­ğının ortaya çıkması bile onların inanç­larını zedelemeyecekti. Aksine daha da pekiştirecek ve gruba daha çok üye toplamaya zorla­yacaktı. Bu sayede de insanların komplo terorilerine neden inandığını açıklaması da olası olacaktı.

Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramını Nasıl İspatladı?

festinger bilişsel çelişki kuramı
Leon Festinger ve Dorothy Martin:

Gözlemci ekip, Martin’in müritleri içine ustalıkla sızdı. Gözlemciler inananların felsefe­sine uygun hikayeler uydurarak, gruba teker teker yaklaş­tılar. Kız öğrencilerden biri rüyasında korkunç bir tufan gördüğünü ve ertesi gün uyandığında gazetelerde böyle bir kehaneti okuduğunu iddia etti.

Başka bir gözlem­ci de, çölde uzaylı benzeri bir yabancıyla tanıştığını söyledi. Aldatmaca işe yaramıştı, ancak ortaya başka bir problem çıktı. Gözlemcilerin böyle çılgınca öyküler yardımıyla toplu halde gruba katılmaları, müritlerin inançlarını beklendiği gibi büsbütün kuvvetlendirmişti.

Bunun neticesinde Dorothy Martin hikayesini güçlendirmiş, işin içine artık uzaylıları da dahil etmişti. Kendisine, Clarion gezegeninden mesajlar geldiğini iddia ediyor­du. Mesajları transa geçerek alıyor ve uzay­lıların bir kağıda yazı yazarken elini yönlendirmesine izin veriyordu. 21 Aralık’ta dünyanın büyük bir bölümü yok olacak ama uzaylılar önceden gelip onları yani gerçek inananları kurtaracaktı.

Bir Keha­net Boşa Çıkınca

Bilişsel Çelişki Nedir? İnsanlar Birbiriyle Çelişen İnançlara İnanmaya Nasıl Devam Ederler?
Uzaylılar gelmese de bu olay sosyal psikoloji için önemli bir kavram olan bilişsel çelişki kuramının doğmasına neden oldu. Bu kurama göre, insanlar bir kez uçan dairelerin kendilerini kurtarmak için geldiğine inandıklarında, uçan daireler belirlenen zamanda ortaya çıkmasa bile uçan dairelerin onları kurtarmak için geleceğine inanmaya devam etmek isterler. 

Elbette 21 Aralık gecesi, uzaylı falan gelmedi. Bu esnada araştırmacılar, uzay gemisinin gelmemesine karşı grubun tepki­lerini anlamaya çalıştı. Bazı grup üyeleri hayal kırıklığına uğramış gibi etrafta anlamsızca dolaşıyorlardı. Herkesin kafası karışmıştı. Herkes neden hiçbir şey olmadığına dair Martin’den bir açıklama bekliyordu.

21 Aralık gecesi gelip de saat sabah 4’ü gösterdiğinde ve dünya yok olmadığında Keech, Clarion gezegeninden yeni bir mesaj aldığını söyleyecekti. Grubunun bütün geceyi uykusuz bir şekilde nöbette geçirmesi sayesinde Tanrı dünyayı esirgemişti. Keech’in en sadık takipçileri onun haklı olduğuna her zamankinden de çok inanmışlardı.

Bu insanlar bir biçimde yanıldıklarını kabul etmemek için kendisi ile çelişen hikayeleri kolayca kabul edeceklerdi.

Her şey tam da Festinger’in öngördüğü gibi gelişmiş­ti. Kehanetin doğruluğunun kanıtlanamamış olması, ona inananların inançlarını zedelememişti. Aksine inançlarını daha da pekiştirmiş ve grubu yeni üyeler aramak üzere harekete geçirmişti.

Kararlı üyelere göre olayın gerçekleşmemesi kendilerine verilen ikinci bir şanstır. Bu zamanda tarikata daha fazla taraftar toplamalı, daha fazla insanı kurtarmak için çaba sarf etmelidirler. Sonrasında, Leon Festinger (1957) bireyin inandığı şey ile bu inanca karşı çıkan bilginin tutarsızlığı nedeniyle ortaya çıkan ve psikolojik olarak rahatsız edici bir durum olan bilişsel çelişki teorisini tanımladı.

Kehanetinin doğru çıkmamasının ardından neler oldu?

Bilişsel Çelişki Nedir? İnsanlar Birbiriyle Çelişen İnançlara İnanmaya Nasıl Devam Ederler?
Leon Festinger’ın 1957 yılında yazdığı “A Theory of  Cognitive Dissonance” isimli kitabı, kuram hakkında oldukça kapsamlı bilgiler içermekle beraber ders kitabı olarak da okutulmuştur.

Festinger’in araştırması, inançların nasıl dayanıklı oldu­ğuna dair bizleri karamsarlığa sürükleyen bir ders veriyor. Daha önce hiç, önüne hangi gerçeği, kanıtı sürerseniz sürün fikrini değiş­tirmeyen biriyle tartışmaya girdiğiniz oldu mu? Dorothy Martin ve müritleri olayı, bize bununla boşuna uğraşmamak gerektiğini söyler. Çünkü inançlar yanlışlığı kanıtlansa bile ayak­ta kalır ve üstelik yanlışlığı kanıt­lanınca daha da pekişir.

Festinger ve ekip arkadaşları, araştırmalarının sonuçları “Bir Keha­net Boşa Çıkınca” ( When Prophecy Fails) başlığı altında kaleme aldılar. Dorothy Martin ise kariyerini bir New Age peygamberi olarak sürdür­dü. Adını Rahibe Thedra olarak değiştirdi ve orada “Abbey of the Seven Rays” adlı küçük bir dini merkez kurdu. Orada da sellerin basacağı ve okyanuslardan yeni bir Atlantis’in doğacağı kehanetlerinde bulunmayı sürdürdü. Neyse ki artık zamanı konusunda artık kesin bir tarih vermiyor­du.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir