Yaz geliyor ve kışın aldığınız bir kaç kiloyu vermeye karar verdiniz. Fazla bir şey yapmanıza gerek yok. Abur cuburu kesseniz yeterli, ancak tam da bu sırada bir arkadaşınız sizi kahve içmeye çağırdı. Siz de dayanamayıp bir dilim elmayı turtayı midenize indirdiniz. Neyse ki sadece elmalı turta. Kremalı pastadan iyidir. Vicdanınızı yatıştırmak için kullandığınız bu kurnazca yol, bilişsel çelişkiyi azaltmanın bir örneğidir.
Kişi bu mekanizmayı kullanarak, davranışıyla (elmalı turtayı yemek), inançları ve görüşleri, sezgileri ya da -kararları (abur cubur yememe) arasındaki çelişkiyi yadsır. Elmalı turta yemenin verdiği huzursuzluğu hafifletmek için çelişkiyi çözecek mantıklı bir hikaye uydurursunuz. Yani diğer bir deyişle kendi kendinizi kandırırsınız.
Bilişsel çelişki herhangi bir işe yaramamasını bilmesine rağmen belli pahalı eğitimlere para ödeyenlerde de karşımıza çıkar. Yada son derece pahalı bir çantaya yatırım yapan bir kişi de aynı mantıklı hikayeleri uyduracaktır. O pahalı eğitim aslında hiç de fena değildir ve o lüks çanta da oldukça işinize yaramaktadır.
Bilişsel çelişki ya da bilişsel uyumsuzluk nedir?
Bir metni okuduğunuzda ya da yeni bir şey duyduğunuzda veya deneyimlediğinizde zihninizde düzen ve tutarlılık konusunda güçlü bir istek vardır. Sonucunda beyninizde iki çelişen fikrin bir arada olması bir huzursuzluk yaşamanız anlamına gelecektir. Zihniniz genellikle bu sorunu, hikayeler aracılığı ile çözer. Sonucunda iki şey tutarlı hale gelince de sorun ortadan kalkacaktır.
Herkes bir dereceye kadar bilişsel çelişki yaşar, ancak bazen bu bilişsel çelişki sağlıksız davranışlara veya kötü kararlara katkıda bulunur. Konu ilgili çalışmaları ile tanınan Leon Festinger’e ilham veren trajikomik olay ise 1954 yılında geçer.
Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramı Nedir?
Eylül ayı sonlarında Amerika’daki gazeteler kötü haberler vermişti. 21 Aralık sabahı, bir tufan olacak ve kuzey kutbundan, Meksika Körfezi’ne kadar uzanan bir içdeniz oluşacaktı. Benzer felaketler dünyanın büyük bölümünü mahvedecek, bunun sonucunda da gezegendeki insanların çoğu ölecekti. Bu felaketten de sadece inananlar sağ kurtulacaktı.
Medya bu kehaneti dalga geçerek verdiyse de haber, Minnesota Üniversitesi’nde genç bir psikoloji profesörü olan Leon Festinger’in ilgisini çekmişti. Bu duyuruyu yapan Dorothy Martin isimli bir kadındı. Bu kadının da kendi kehanetine, küçük bir mürit grubuyla birlikte yürekten inandığı ortadaydı. Kadın, Arayanlar (Seekers)” olarak adlandırılan tarikata mensuptu. Festinger bu grubu incelemeye karar verdi.
Hemen bir kaç arkadaşını ikna edip mürit numarası yaparak gruba dahil oldu. Böylece grup üyelerinin eylemlerini, mümkün olduğunca ayrıntılı olarak gözlemleyecek ve kaydedeceklerdi. Ve 21 Aralık’ta, dünya sona ermediğinde yanlarında olacaklardı. Bu sayede de tarikat üyelerinin gerçekleşmeyen kehanetler karşısında nasıl tepki verdiklerini tespit etmeleri mümkün olacaktı.
Festinger’in olayların nasıl sona ereceğine dair bir öngörüsü vardı. Teorisine göre inançlarının doğru olmadığının ortaya çıkması bile onların inançlarını zedelemeyecekti. Aksine daha da pekiştirecek ve gruba daha çok üye toplamaya zorlayacaktı. Bu sayede de insanların komplo terorilerine neden inandığını açıklaması da olası olacaktı.
Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramını Nasıl İspatladı?
Gözlemci ekip, Martin’in müritleri içine ustalıkla sızdı. Gözlemciler inananların felsefesine uygun hikayeler uydurarak, gruba teker teker yaklaştılar. Kız öğrencilerden biri rüyasında korkunç bir tufan gördüğünü ve ertesi gün uyandığında gazetelerde böyle bir kehaneti okuduğunu iddia etti.
Başka bir gözlemci de, çölde uzaylı benzeri bir yabancıyla tanıştığını söyledi. Aldatmaca işe yaramıştı, ancak ortaya başka bir problem çıktı. Gözlemcilerin böyle çılgınca öyküler yardımıyla toplu halde gruba katılmaları, müritlerin inançlarını beklendiği gibi büsbütün kuvvetlendirmişti.
Bunun neticesinde Dorothy Martin hikayesini güçlendirmiş, işin içine artık uzaylıları da dahil etmişti. Kendisine, Clarion gezegeninden mesajlar geldiğini iddia ediyordu. Mesajları transa geçerek alıyor ve uzaylıların bir kağıda yazı yazarken elini yönlendirmesine izin veriyordu. 21 Aralık’ta dünyanın büyük bir bölümü yok olacak ama uzaylılar önceden gelip onları yani gerçek inananları kurtaracaktı.
Bir Kehanet Boşa Çıkınca
Elbette 21 Aralık gecesi, uzaylı falan gelmedi. Bu esnada araştırmacılar, uzay gemisinin gelmemesine karşı grubun tepkilerini anlamaya çalıştı. Bazı grup üyeleri hayal kırıklığına uğramış gibi etrafta anlamsızca dolaşıyorlardı. Herkesin kafası karışmıştı. Herkes neden hiçbir şey olmadığına dair Martin’den bir açıklama bekliyordu.
21 Aralık gecesi gelip de saat sabah 4’ü gösterdiğinde ve dünya yok olmadığında Keech, Clarion gezegeninden yeni bir mesaj aldığını söyleyecekti. Grubunun bütün geceyi uykusuz bir şekilde nöbette geçirmesi sayesinde Tanrı dünyayı esirgemişti. Keech’in en sadık takipçileri onun haklı olduğuna her zamankinden de çok inanmışlardı.
Her şey tam da Festinger’in öngördüğü gibi gelişmişti. Kehanetin doğruluğunun kanıtlanamamış olması, ona inananların inançlarını zedelememişti. Aksine inançlarını daha da pekiştirmiş ve grubu yeni üyeler aramak üzere harekete geçirmişti.
Kararlı üyelere göre olayın gerçekleşmemesi kendilerine verilen ikinci bir şanstır. Bu zamanda tarikata daha fazla taraftar toplamalı, daha fazla insanı kurtarmak için çaba sarf etmelidirler. Sonrasında, Leon Festinger (1957) bireyin inandığı şey ile bu inanca karşı çıkan bilginin tutarsızlığı nedeniyle ortaya çıkan ve psikolojik olarak rahatsız edici bir durum olan bilişsel çelişki teorisini tanımladı.
Kehanetinin doğru çıkmamasının ardından neler oldu?
Festinger’in araştırması, inançların nasıl dayanıklı olduğuna dair bizleri karamsarlığa sürükleyen bir ders veriyor. Daha önce hiç, önüne hangi gerçeği, kanıtı sürerseniz sürün fikrini değiştirmeyen biriyle tartışmaya girdiğiniz oldu mu? Dorothy Martin ve müritleri olayı, bize bununla boşuna uğraşmamak gerektiğini söyler. Çünkü inançlar yanlışlığı kanıtlansa bile ayakta kalır ve üstelik yanlışlığı kanıtlanınca daha da pekişir.
Festinger ve ekip arkadaşları, araştırmalarının sonuçları “Bir Kehanet Boşa Çıkınca” ( When Prophecy Fails) başlığı altında kaleme aldılar. Dorothy Martin ise kariyerini bir New Age peygamberi olarak sürdürdü. Adını Rahibe Thedra olarak değiştirdi ve orada “Abbey of the Seven Rays” adlı küçük bir dini merkez kurdu. Orada da sellerin basacağı ve okyanuslardan yeni bir Atlantis’in doğacağı kehanetlerinde bulunmayı sürdürdü. Neyse ki artık zamanı konusunda artık kesin bir tarih vermiyordu.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Apocalypse Oak Park: Dorothy Martin. the Chicagoan Who Predicted the End of the World and Inspired the Theory of Cognitive Dissonance; https://www.chicagomag.com/
- What Is Cognitive Dissonance?; yayınlanma tarihi: 22 Temmuz 2020; Bağlantı: https://www.verywellmind.com/
- Cognitive Dissonance: Our Battle With Conflicting Beliefs. Yayınlanma tarihi: 20 Ekim 2022. Bağlantı: Cognitive Dissonance: Our Battle With Conflicting Beliefs
Matematiksel