Geometri dendiğinde çoğumuzun aklına kare, üçgen gibi düzenli ve basit şekiller gelir. Ancak, bu tanıdık formlarla çevremizdeki gerçek dünyayı çizmeye çalıştığımızda, doğanın barındırdığı karmaşıklığı ve ayrıntıları tam olarak yansıtmakta zorlanırız.

Bunun nedeni, yaşadığımız dünyanın tam anlamıyla Öklid geometrisinin kurallarına uymamasıdır. Doğa, düz çizgilerle değil, kıvrımlar, düzensizlikler ve kendi içinde tekrar eden desenlerle şekillenir. Bu noktada fraktal geometri devreye girer ve doğadaki karmaşık yapıların anlaşılması için çok daha uygun bir model sunar.
Fraktal Geometri Nedir?
Fraktallar, doğanın ürettiği ve çevremizde fark edilmeden varlığını sürdüren olağanüstü yapılardır. Belirli bir tanım yapmak güçtür, ancak çoğu fraktal birkaç temel özellikte birleşir: sonsuz ayrıntıya sahip olmaları, her ölçekte benzer desenler göstermeleri, basit kurallardan karmaşık yapıların oluşması ve tam sayı olmayan, kesirli boyutlara sahip olmaları.
Basit bir örnek vermek gerekirse, bir eğrelti otuna dikkatle bakmak bu özellikleri doğrudan gözlemleme imkânı sunar. Bitkinin genel yapısında son derece ayrıntılı bir form vardır. Daha yakından bakıldığında ise, yaprakların dalların küçük kopyaları şeklinde oluştuğu görülür.

Aslında eğrelti otunun bütünü, aynı temel formun farklı ölçeklerde tekrar edilmesiyle meydana gelmiştir. En dikkat çekici nokta ise, fraktal matematiğinin gösterdiği gibi, bu yapının ne tam anlamıyla bir boyutlu ne de iki boyutlu olmasıdır. Bu iki boyut arasında bir yerde konumlanır.
Fraktal Geometrinin Özellikleri Nelerdir?
1-Sonsuz Ayrıntı
1861 yılında, Alman matematikçi Karl Weierstrass, matematik dünyasında ezberleri bozan bir yapı ortaya koydu. Geleneksel zikzak çizimler, keskin köşelerin düzgün çizgilerle birleştiği basit formlar oluşturur. Ancak Weierstrass, tümüyle köşelerden oluşan, hiçbir yerinde düzgünlük barındırmayan bir şekil tasarladı.
Bu yapı, ne kadar büyütülürse büyütülsün, hiçbir zaman pürüzsüz bir çizgiye dönüşmüyor; aksine, gittikçe daha yoğun şekilde sıkışmış köşeler ortaya çıkıyordu. Her ölçekte düzensiz ayrıntılar barındıran bu şekil, fraktal geometriye özgü temel özelliklerden birinin ilk örneği oldu.

Matematikçiler, Weierstrass’ın oluşturduğu bu şekli “canavar” olarak nitelendirdi. Çünkü bu yapı, önceki birkaç yüzyılda büyük emeklerle geliştirilmiş klasik kalkülüs yöntemlerine tamamen meydan okuyordu. Uzun süre boyunca, bu şekil yalnızca yeni bir biçim anlayışına dair kışkırtıcı bir ipucu olarak kaldı. Ancak modern bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle birlikte matematikçiler, bu vaat edilen yeni dünyanın kapılarını aralama imkânı buldular.
2. Yakınlaştırma Simetrisi
“Öyle şeylerin geometrisini inşa ediyordum ki, onların aslında bir geometrisi yoktu.” — Benoît Mandelbrot (1924–2010)

Fraktal geometrinin bağımsız bir matematik dalı olarak gelişmesi büyük ölçüde Polonya doğumlu matematikçi Benoît Mandelbrot’a ve onun 1977 yılında yayımladığı The Fractal Geometry of Nature adlı önemli eserine dayanır.
1960’lı yıllarda Benoît Mandelbrot, IBM New York’ta çalışırken güçlü bilgisayarları kullanarak fraktal yapıları derinlemesine inceleme fırsatı buldu. Bu teknoloji, ona doğada yaygın olan ancak matematiksel olarak tanımlanamayan karmaşık desenleri keşfetme imkânı sundu.

Bugün en çok bilinen fraktal örneklerinden biri, adını Mandelbrot’tan alan Mandelbrot Kümesi’dir. Bu kümenin tam çizimi imkânsızdır, çünkü sonsuz ayrıntı barındırır. Yine de, düzlemdeki her noktanın özenle renklendirilmesiyle oldukça hassas bir görsel temsil oluşturulabilir.
Bilgisayar programlarının yardımıyla, fraktallara özgü yeni bir simetri türü keşfedildi. Matematikte simetri, bir şekle uygulanan bir işlemin ardından, şeklin genel görünümünün değişmemesi durumudur.
Örneğin, bir kareyi 90 derece döndürdüğünüzde, şeklin döndürülüp döndürülmediğini anlamak mümkün değildir. Bu özellik, kareye döndürme simetrisi kazandırır. Fraktallar ise bambaşka bir simetri türü sergiler. Sonsuz ayrıntıya sahip yapıları sayesinde, bir fraktalın küçük bir bölümüne yaklaştığınızda, yine bütüne benzer bir yapı görürsünüz. Küçük parçalar, büyük yapının neredeyse birebir yansıması gibidir.
Bu yakınlaştırma simetrisi yalnızca teorik bir kavram değildir. Doğada dikkatle bakıldığında, pek çok yerde fraktal simetrinin izlerine rastlamak mümkündür. Bir şimşek çaktığında, yakınlaştırma simetrisi bir anlığına ortaya çıkar. Her dal, bütünü andıran küçük bir kopya gibidir.

3-Sadelikten Gelen Karmaşıklık
Mandelbrot fraktalları detaylı biçimde incelerken, İngiliz matematikçi Michael Barnsley farklı bir yaklaşım benimsedi. Barnsley, doğadaki bu karmaşık yapıların aslında çok basit kurallarla açıklanabileceğini gösterdi.
Fraktalların üçüncü temel özelliği, sonsuz karmaşıklıklarının oldukça basit tanımlardan türemesidir. Bir fraktal şeklin yapısını, yalnızca birkaç temel matematiksel eşlemeyle tarif etmek mümkündür.
Barnsley, 1988 yılında yayımladığı Fractals Everywhere adlı kitabında, bu anlayışı hayata geçiren “Kaos Oyunu” adlı bir algoritma tanıttı. Bu yöntem, bir uzayda rastgele seçilen bir başlangıç noktasını, belirli eşlemeler kullanarak adım adım hareket ettirir. Her adımda hangi eşlemenin kullanılacağı rastgele belirlenmelidir.
Çarpıcı olan şudur: Başlangıç noktası ve izlenen adımlar ne olursa olsun, nokta hızla bir fraktal yapıya—bir “garip çekiciye”—oturur. Nokta bir kez bu yapıya ulaştığında, sonsuza kadar onun üzerinde kalır ve hareket eder.

Bu garip çekiciler, Kaos Teorisi’nin merkezindedir. Çünkü kaotik sistemlerin davranışı da bu tür fraktal çekiciler etrafında salınır. Fraktalların taşıdığı sonsuz ayrıntı nedeniyle, sisteme yapılacak en küçük bir müdahale bile tüm yapının davranışını köklü biçimde değiştirecektir.
Barnsley, yalnızca doğal fraktalları açıklamakla kalmadı; aynı zamanda herhangi bir şeklin fraktal eşlemeler listesini hesaplamanın da bir yolunu geliştirdi. Barnsley’nin bu buluşu, görüntü sıkıştırma teknolojisinde devrim yarattı ve Microsoft Encarta gibi projelerde, on binlerce görselin tek bir CD’ye sığdırılmasına olanak sağladı.
4-Kesirli boyutlar
Fraktalların son ve en çarpıcı özelliği, klasik anlamda bir, iki veya üç boyutlu olmamalarıdır. Fraktallar bu boyutlar arasında bir yerdedir. Doğa, kesirli boyutları kullanmakta hiçbir sakınca görmüyor ve biz de aynı yaklaşımı benimsemeliyiz. Ancak bunu yapmak için önce “boyut” kavramının ne anlama geldiğini netleştirmemiz gerekir.
Boyut kavramı, matematikte farklı ama tutarlı tanımlara sahiptir. Sezgisel olarak bir şeklin boyutunu, o şeklin ne kadar pürüzlü olduğunu veya çevresindeki alanı ne kadar iyi doldurduğunu gösteren bir ölçüt olarak düşünebiliriz.
Örneğin, bir kâğıt parçası pratikte iki boyutludur. Bir katı küre ise üç boyutludur ve kâğıt parçasına göre çevresindeki alanı çok daha fazla doldurur. Fraktallar ise, tam bir düzlem ya da tam bir hacim doldurmaz. Bu nedenle boyutları kesirli değerler alır.
Şimdi bir kâğıt parçasını buruşturup bir top haline getirdiğinizi düşünün. Elde ettiğiniz bu şekil, düz bir kâğıttan daha fazla, fakat katı bir küreden daha az alan doldurur. Bu nedenle boyutu yaklaşık olarak 2,5 olarak kabul edilir.

Benzer bir durum vücudumuzda da vardır. Akciğerlerimiz yaklaşık 2,97 boyutludur. Fraktal geometrileri sayesinde, birkaç tenis kortu büyüklüğündeki yüzey alanı, birkaç tenis topu hacmindeki bir alana sığar. Bu devasa yüzey alanı, vücudun yeterli miktarda oksijen alabilmesi için hayati bir avantaj sağlar.
Sonuç olarak
Fraktallar, mütevazı bir eğrelti otundan evrenin en büyük yapısına kadar çevremizde her yerdedir. Fraktal geometri, yalnızca doğadaki bu karmaşık şekilleri modellememize olanak tanımakla kalmaz. Aynı zamanda doğanın düzenini ve yapısal işleyişini daha derin bir anlayışla kavramamıza da yardımcı olur.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Explainer: what are fractals?. Yayınlanma tarihi: 11 Aralık 2012;Kaynak site: Conversation. Bağlantı: Explainer: what are fractals?
Matematiksel