Öğrenme Piramidi, eğitim dünyasında sıkça karşımıza çıkan bir modeldir. Bu model, farklı öğrenme yöntemlerinin ne kadar etkili olduğunu ve hangi yöntemle daha çok şey öğrenildiğini iddia eder. Piramitte, en tepeye ders anlatımı (%5 öğrenme oranı), en alta ise başkalarına öğretme (%90 öğrenme oranı) yerleştirilmiştir. Ancak, bu verilerin bilimsel bir dayanağı mevcut değildir.
Öğrenme Piramidi İle İlgili Sorun Nedir?
Öğrenme Piramidi’nin kökeni belirsizdir. Çoğunlukla ABD’deki Ulusal Eğitim Laboratuvarları’na (NTL) atfedilir. Ancak, NTL bu piramidin arkasında bir araştırma olmadığını açıkça belirtmiştir.
Bu modelin amacı, aktif öğrenme yöntemlerinin daha etkili olduğunu göstermek olsa da, verilen yüzdelerin hiçbir bilimsel temeli yoktur. Yani, “ders anlatımı sadece %5 öğrenme sağlar” veya “başkalarına öğretmek %90 öğrenme oranı sağlar” gibi ifadeler bilim dışıdır.
Öğrenme Piramidi’nin kökeni belirsiz olduğundan, piramidin görsel-işitsel öğrenmeyi vurgulayan D.G. Treichler ve Edgar Dale’ın Deneyim Konisi gibi diğer modellerle ilişkilendirilmesi yaygındır. Aslında bu üçü birbirinden farklı yaklaşımlar sunar.
Edgar Dale’ın Deneyim Konisi Nedir?
Edgar Dale’ın Deneyim Konisi (Cone of Experience), 1946 yılında eğitimcilerin öğrencilere uygun öğretim yöntemlerini seçmesine yardımcı olmak amacıyla geliştirdiği bir modeldir. Bu model, farklı öğrenme deneyimlerini soyutluktan somutluğa doğru sıralayan görsel bir araçtır. Ancak, bu koni genellikle yanlış anlaşılır ve bazı popüler modellerle (örneğin, Öğrenme Piramidi) karıştırılır.
Koninin tepesindeki yöntemler, daha soyut ve pasif öğrenmeyi temsil eder. Aşağı doğru inildikçe öğrenme yöntemleri daha somut ve katılımcı hale gelir. Edgar Dale’ın modeli, öğrenme oranları gibi sabit yüzdeler içermez. Bu, Öğrenme Piramidi ile arasındaki en önemli farklardan biridir. Aşağıda daha modernize edilmiş ancak yine de aslına uygun bir başka örneğini görmektesiniz.
Eğitimciler, Deneyim Konisi’ni ders planı yaparken bir rehber olarak kullanabilir. Koninin alt kısmındaki somut yöntemler, genellikle daha fazla zaman ve kaynak gerektirir. Bu nedenle, eğitim süresi ve hedeflere göre yöntem seçimi yapılabilir. Ancak bunun öğrenme piramidi ile bir ilgisi olmadığı akılda tutulmalıdır. Bu model kesin öğrenme oranları sunmaz ve tek başına bir öğrenme çözümü değildir.
Bu Neden Önemli?
2018 yılında yapılan bir araştırma, endişe verici bir durumu ortaya koydu. Çalışmanın sonucunda göre, öğrenim programı tasarlayıcılarının %74’ü, eğitim materyallerini tasarlarken doğruluğu kanıtlanmamış modellerden, örneğin Öğrenme Piramidi’nden yararlanmaya devam ediyordu. Bu durum, eğitim ve öğretim alanında kanıta dayalı uygulamalar ile yaygın yanlış inanışlar arasında önemli bir kopukluk olduğunu göstermektedir.
Benzer şekilde, Birleşik Krallık ve Hollanda’da yapılan diğer araştırmalar, hizmet öncesinde ve hizmet sırasında görev yapan öğretmenlerin %85’inden fazlasının öğrenme stilleri, beyin yarımküresi baskınlığı ve Öğrenme Piramidi gibi birçok çürütülmüş eğitim efsanesine inandığını ortaya koymuştur. Bu efsaneler, bilimsel bir dayanağı olmamasına rağmen eğitim uygulamalarını şekillendirmeye devam etmektedir
Bu fenomenin en kafa karıştırıcı yönlerinden biri, bu tür mitleri destekleyen çalışmaların veya materyallerin, saygın dergilerin editörlük ve hakemlik süreçlerinden nasıl geçtiğidir. Hakem değerlendirmesi, yanlış bilgileri süzmek için tasarlanmış olsa da, bu fikirlerin hâlâ yaygın olması, sürecin bir eksikliğine veya eski kaynaklara ve doğrulanmamış iddialara aşırı güvene işaret ediyor.
Sonuç Olarak
Eğitim mitleriyle mücadele etmenin en basit yolu, kaynakları eleştirel bir gözle değerlendirmek ve doğrulamaktır. Öğrenme Piramidi gibi modeller, genellikle ampirik kanıtlarla desteklenmeyen kesin yüzdeler içerir. Bu tür iddialar hemen dikkatle ele alınmalıdır.
Araştırmacı olmayan kişiler bile Google veya Bing gibi bir arama motorunda basit bir arama yaparak—ya da daha iyisi Google Akademik gibi akademik bir platform kullanarak—bir iddianın sağlam bir kanıt temeline dayanıp dayanmadığını hızla öğrenebilir.
Öğrenme Piramidi gibi mitler, yalnızca eğitimcileri yanlış yönlendirmekle kalmaz, aynı zamanda gerçekten etkili olan kanıta dayalı uygulamaların önünü keser. Eğitimciler ve öğrenme tasarımcıları, uygulamalarını desteklenmeyen fikirlere dayandırdığında, eğitimin kalitesi zarar görür. Eleştirel sorgulamayı ve kanıta dayalı uygulamaları teşvik ederek, eğitim teorilerinin ve yöntemlerinin gerçekten öğrenenlerin ihtiyaçlarına hizmet etmesini sağlayabiliriz.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Letrud, Kåre & Hernes, Sigbjørn. (2018). Excavating the origins of the learning pyramid myths. Cogent Education. 5. 10.1080/2331186X.2018.1518638.
- Tardif, E., Doudin, P. A., & Meylan, N. (2015). Neuromyths among teachers and student teachers. Mind, Brain, and Education , 9(1), 50-59. https://doi.org/10.1111/mbe.12070
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel
merhaba emeğinize sağlık ömür boyu başarılar dilerim satı ayazgün