Fizik

Çoklu Evren Nedir? Bilim İnsanları Neden Var Olduklarını Düşünüyor?

Çoklu Evren, 21. yüzyılın en iyi kurgu öykülerinden bazılarında yer alır. Ancak son derece sağlam bilimsel temellere dayanmaktadır.

Çoklu Evren

Evrende baktığımız her yerde birbirine benzeyen birçok nesne örneği görürüz, ancak her biri benzersizdir. Bildiğimiz tüm galaksiler, yıldızlar ve gezegenler arasında hiçbiri birbirinin aynısı değildir; aksine her birinin kendine özgü bir geçmişi, özellikleri ve bileşimi vardır. Ancak sonsuz bir Evren fikrini göz önüne aldığımıza, Dünya gezegeni de dahil olmak üzere hayal edebildiğimiz her bir sistemin, üzerinde yaşayan her birimizin sonsuz sayıda kopyası olması mümkündür.

Teorik fizikteki iki konsept çoklu evrenlerden (multiverse) bahsetmemizin sebebidir. Bunlardan birincisi, kuantum mekaniği ve atom altı parçacık deneylerinde karşılaştığımız çok dallı olasılıkları anlamaya çalışmamızdır. İkincisi ise, biraz daha somut bir sebep olmakla birlikte evrenin ilk zamanlarına yönelik teorilerimizdir.

Çoklu Evrenler Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey!

Peki Nedir Bu Çoklu Evrenler Dediğimiz Şey?

Çoklu evrenlerin ne olduğunu anlamak için önce evrenin ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Evren her şeydir, yani tüm fiziksel varoluşun toplamıdır. Var olan bir şey varsa mutlak suretle evrenin içerisindedir. Çok zayıf da olsa buradan bile çoklu evrenler fikrine ulaşmamız mümkün.

Bunu yapmanın bir yolu evrenimizin sınırlarını düşünmektir. Örneğin ışık hızının bir limiti var; saniyede yaklaşık 300 bin km ‘den hızlı olamaz. Yani, evrende gözlemleyebildiklerimizin bir sınırı var ve bu sınır 45 milyar ışık yılı kadar. Oysa ki gözlemlediğimiz evrenden daha fazlasının olduğunu biliyoruz. Daha fazlasının olduğu o yerde daha fazla yıldız, daha fazla galaksi hatta belki de zeki yaratıklar olabilir. Tüm bunlar da yine bir evrenin parçasıdır ancak bizim evrenimizin değil.

Bir Evrenin Doğuşu Bize Diğerlerinin Doğuşu Hakkında Fikir Verebilir mi?

Büyük Patlama, evrenimizin ilk anlarını tam olarak açıklayamasa da elimizdeki en kuvvetli teoridir. Zamanı geriye sardığımızda evrenimizin muazzam küçük, muazzam sıcak ve muazzam yoğun bir noktadan bugüne geldiğini görüyoruz. Ancak dediğimiz gibi, evrenimizin henüz 1 saniye yaşındayken olanları açıklayamıyoruz. Bununla birlikte evrenin ilk anlarında enflasyon adı verilen bir olayın gerçekleştiği düşünülüyor. Elimizdeki mevcut kanıtlar, evrenin henüz ilk 1 saniyelik kısmında 1060 kat büyüyerek genişlediğini gösteriyor.

Çoklu Evrenler Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey!
Bilim insanları Büyük Patlama’nın ilk anlarında yaşanan enflasyonun evrenin absürt hızlarda genişlemesine sebep olduğunu düşünüyor.

Kozmik enflasyon bize şöyle bir fikir veriyor. Belki de tüm evren sürekli olarak bu kontrolsüz genişlemeyi yaşıyordur. Oyuncakçılardan aldığımız, üfleyince baloncuk yapan oyuncağı hatırlarsınız. Bu olayı baloncuk yapmaya benzetebiliriz. Bizim evrenimiz oluşan bu baloncuklardan sadece bir tanesi olabilir.

Çoklu Evren Nedir? Bilim İnsanları Neden Çoklu Evrenin Var Olduğunu Düşünüyor?
Enflasyon teorisine göre evren ışık hızından da hızlı bir şekilde daima genişler. Çoklu evrenlerin oluşmasını sağlayan şey ise rastgele kuantum dalgalanmalarıdır. Bizim evrenimiz rastgele bir kuantum dalgalanması sonucu enflasyon dönemini geride bıraktı. Baloncuk örneğinde de bir sürü birbirine benzer baloncuk oluşur. Baloncukların oluşmasını sağlayan şey çocuğun sürekli üflüyor oluşudur. Üfleme olayını kozmik enflasyona benzetebiliriz.

Diğer Siz Başka Bir Evrende Yine Bu Yazıyı Okuyor Olabilir!

Bu hiç bitmeyen enflasyon olayında her bir baloncuk birer evrendir. Çoklu evrenler arasından bizim evrenimiz ilk olan değildir. Sadece sonsuz tanesinden biridir. Şimdi kocaman bir köpük hayal edin, işte o köpüğün kendisi çoklu evrenlerdir. Bu köpük her zaman büyür ve yeni kabarcıklar yaratır. Ve her kabarcık da kendi halinde bir evrendir.

Çoklu Evren Nedir? Bilim İnsanları Neden Çoklu Evrenin Var Olduğunu Düşünüyor?
Tüm bu kabarcık (baloncuk da diyebilirsiniz) evrenler aynı uzay-zamanda var olurlar. Çoklu evrenlerin bazıları bizimkine inanılmaz benzer olabilir. Bazı evrenler boşlukla dolu olabilir (artık bu ne demekse), bazıları da hayal edemeyeceğimiz kadar garip olabilir.

Belki de başka evrenlerde “diğer ben”lerimiz yaşıyordur. Bu gerçekten çok çılgın bir fikir. Ama eğer belirli bir evrendeki parçacıkları düzenlemenin sonlu sayıda yolu varsa o halde sonsuz sayıdaki evrenlerden bazılarının tıpatıp aynı olması gerekir. Yani şu an başka bir evrende de bu yazıyı okuyor olabilirsiniz!

Ne yazık ki şu an için bu hipotezleri test etmemiz mümkün değil. Çünkü çoklu evrenler arasında herhangi bir iletişim olmadığı düşünülüyor. Üfleyerek baloncuk yapma analojisine geri dönersek, tıpkı oradaki gibi her bir baloncuk birbiriyle bağlantılı değildir.

Fakat evrenimiz kozmik enflasyondan ilk kurtulduğu anlarda başka bir evren ile kesişmiş olabilir. Bunun olma ihtimali sıfır olmasa da son derece küçüktür. Ve çoklu evrenleri test etmemize olanak sağlayabilir. Ama henüz elimizde böyle bir kesişme ya da çarpışmaya dair bir kanıt yok.

Çoklu Evrenlere Seyahat Rehberi

Diyelim ki çoklu evrenler gerçekten de var. Peki diğer evrenleri ziyaret edebilir miyiz dersiniz? Aslında bu sorunun cevabı ne tarz bir çoklu evrenden bahsettiğimize göre değişiyor. Mesela yukarıda bahsettiğimiz gibi bir çoklu evren modeline seyahat pek mümkün görünmüyor. Ancak seçim yaparak veya solucan deliği kullanarak bu seyahati gerçekleştirmek diğer çoklu evren modellerinde mümkün.

1. Seçim Yaparak Yeni Dünyalar Yaratmak

Eğer Çoklu Dünyalar evreninde yaşıyorsak her daim yeni dünyalar yaratabiliriz. Ne zaman bir karar versek diğer olası versiyonlarımız da başka bir karar verir. Örneğin siz bu yazıyı okumaya karar verdiniz ama diğer olası versiyonlarınız televizyon izlemeyi, yürüyüş yapmayı ya da uyumayı seçti.

Bu fikir Erwin Schrödinger’in kuantum dalga fonksiyonu denklemine dayanmaktadır. Bu denklem, bir parçacığın biz onu ölçene kadar süperpozisyon halinde olduğunu belirtir. Yani biz parçacığı ölçmeden önce parçacık olası tüm durumların hepsine sahiptir. Ölçüm yaptığımızda ise denklem çöker ve parçacığın olası durumlardan birinde olduğunu görürüz.

Schrödinger denklemi, kuantum-mekanik bir sistemin dalga fonksiyonunu yöneten doğrusal bir kısmi diferansiyel denklemdir. Keşfi, kuantum mekaniğinin gelişiminde önemli bir dönüm noktasıydı. Denklem, 1925’te denklemi öne süren ve 1926’da yayınlayan ve 1933’te Nobel Fizik Ödülü ile sonuçlanan çalışmanın temelini oluşturan Erwin Schrödinger’in adını almıştır.

Denklemin çökmesi birçok kişinin aklını kurcalayan kısımdır. 1955’te Çoklu Dünyalar fikrini ortaya atan fizikçi Hugh Everett, aslında bir çökme olmadığını söyler. Bunun yerine tüm olasılıklar gerçekleşmiştir ancak biz sadece gözlemlediğimizin farkındayızdır.

Günümüzde Sean Carroll gibi fizikçiler, yeni zaman çizgileri oluşturarak yeni evrenler yarattığımızda onları asla bilemez ve deneyimleyemeyiz diyor. Çoklu Dünyalar teorisyeni David Deutsch ise iyi bir kuantum bilgisayarın bize yardımcı olabileceği görüşünde. Hatta daha da ileri giderek bir gün kendimizi kuantum bilgisayarlara yükleyebileceğimizi düşünüyor. Böylece diğer benliklerimizin yaşamına tanık olabileceğiz diyor.

2. Solucan Deliklerini Kullanmak

Interstellar ya da Carl Sagan’ın aynı adlı kitabından uyarlanan Contact (Mesaj) gibi filmlerden solucan deliklerine aşinayız. Solucan deliği, inanılmaz derecede yoğun bir kütlenin uzay-zaman dokusunu bir tünel gibi bükmesidir. Ne yazık ki şu an elimizde solucan deliklerinin varlığını kanıtlayan bir delil yok.

Beyaz delikler; enerji-madde, ışık ve bilginin kaçabildiği ancak dışarıdan girilemeyen varsayımsal bir uzay-zaman bölgesidir. Einstein’ın Genel Görelilik teorisi, bir kara deliğin kuantum bilgisini diğer ucundaki beyaz deliğe yönlendirme olasılığını öngörmektedir. Bunlara Einstein-Rosen köprüleri denir.

Solucan delikleri olmasa bile bizi diğer evrenlere götürecek alternatif seyahat imkanları da mevcuttur. Örneğin uzay-zamanı kesen bir boyut keşfedebiliriz. Ya da gelecek nesil (belki de başka bir canlı türü) ışık hızından daha hızlı seyahat etmeyi başarabilir. Ancak o günler gelene kadar merak etmeyi bırakmamamız gerekiyor.

Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir