Tarih

Bugüne Kadar Yaşamış En Çılgın 10 Bilim İnsanı

Bilim adına neler yapmayı göze alabilirdiniz? Cevap kişiden kişiye değişiklik gösterse de tarih bize bilime katkıda bulunmak için kendi hayatını hiçe sayan pek çok bilim insanının adını fısıldar. Okuduğumuzda yok artık dedirtebilecek öne çıkan biraz ilginç, biraz da çılgın bilim insanları hakkında bilgi edinelim.

Ülser Olmak İçin Bakteri İçen Barry Marshall

Herkes ona bakterilerin insan midesinde hayatta kalamayacağını söylese de 1981 yılında çılgın bir bilim insanı olan Dr. Barry Marshall bu görüşe katılmıyordu. Kendisi Avustralya’da çalıştığı hastane de patolog Robin Warren ile midede Helicobacter pylori bakterisinin yaşayabildiğini keşfetmişti.

Marshall bu bakterinin ülsere neden olabileceği ve antibiyotik kullanımıyla tedavi edileceği kanısındaydı. Ancak dönemin yaygın düşünüşüne göre ülserin sebebi stres idi. Bu durumun aksini ispatlayabilmek adına Marshall kendi üzerinde bir deney yapmaya karar verdi. Ülser hastası bir kişinin midesinden izole ettiği Helicobacter pylori bakterisini içti.

Önce gastrit devamında da diğer bulgular ortaya çıkmaya başladı. Kendisine patoloji yapan Marshall ülser olduğunu anladı. Böylece ülserin altında yatan sırrın H. pylori olduğu kanıtlandı. Her ne kadar kendisini ülser yapsa da Marshall ve Warren 2005 yılında Tıp veya Fizyoloji alanında Nobel Ödülü aldılar. Bugün ülserin standart tedavisinde Marshall’ın yıllar önce düşündüğü antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Detaylar için: Helikobakter Pilori Ve Ülser İlişkisi Bir Doktorun Kendi Üzerinde Yaptığı Deney Sonucunda Anlaşıldı

Kendi Kalbine Kateter Takan Werner Forssmann

1929 yılında kalp ameliyatları henüz emekleme dönemindeydi. Doktorlar kalp hastalarını tedavi etmenin başka yollarını arıyordu. O sıralarda 24 yaşında olan Werner Forssmann hastanın damarlarından geçireceği boş bir tüpün (katater) kalbe ulaşabileceğini düşündü. Meslektaşları bu yöntemin ölümcül olabileceğini söylese de Forssmann kateteri kalbe ulaştırmayı kendi üzerinde denemeye karar verdi.

Sonunda kolunda açtığı bir geçitten, 65 cm uzunluğundaki kateteri damara yerleştirip itti, kalbine kadar ilerletti. Sonrasında zaman kaybetmeden röntgen laboratuvarına indi. Bir hemşirenin yardımıyla kateterin kalbe doğru ilerleyişinin röntgenini çekti. Cesareti ve çılgınlığı Forsmann’a 1959 yılında Fizyoloji ve Tıp alanında Nobel Ödülü’nü getirdi.

Kendisine Sıtma Bulaştırmaya Çalışan Stubbins Ffirth

1793 sarıhumma salgını sırasında tıp fakültesi öğrencisi olan Stubbins Ffirth, bu hastalığın bulaşıcı olmadığını düşünüyordu. Bunun için de sarıhumma hastası olan bir kişinin kusmuğunu açık yarasına ve gözüne sürdü. Bununla da kalmadı içti. Ama hastalanmadı.

Devamın da hastaların tükürüğünü, kanını, idrarını ve terini de kullandı. Ancak hala sağlıklıydı. Sonucunda savında haklı olduğunu düşündü. Ama maalesef haksızdı. Kendisi sadece şanslıydı. Enfekte bir kanı yarasına sürmek yerine kendine nakil etmiş olsaydı bu denemesi hayatına mal olacaktı. Ancak kendisi cesareti ile çılgın bir bilim insanı olarak tarihe yerini yazdırdı.

Thor Heyerdahl – Bir Salda 101 Gün

Biyoloji, coğrafya ve botanik eğitimi alan, antropolog Thor Heyerdahl, Norveçli Indiana Jones olarak bilinmektedir. İlk insanların sazdan yaptıkları küçük teknelerle ticaret yapmak için açık denizlerde seyahat etmiş olabileceğini, göçlerinde deniz yolculuğunun önemli rol oynadığını düşünen Heyerdahl bu teorisini ispatlamaya karar verdi.

1947 yılında sazlardan son derece basit bir sal yaparak, tamamen ilkel koşullarda 101 günde toplam 7000 km kat ederek Pasifik Okyanusu’nu geçmeyi başardı. Sonunda Peru’dan Polinezya’ya ulaştı. Yıllar sonra 2011’de tespit edilen genetik bulgular Heyerdahl’ın savını destekledi.

Tycho Brahe – Matematik Uğruna Kaybedilen Bir Burun

Asabi yapısı ile bilinen gökbilimci Tycho Brahe matematik ile ilgili tartışmalar yapmaktan çok hoşlanırdı. 1566’da bir akşam yemeğinde bir matematik formülü hakkındaki hararetli tartışma sırasında yemekteki misafirlerden biri Brahe’ye kendisiyle aynı fikirde olmadığını söyleme cesaretini gösterdi.

Bunun üzerine çileden çıkan Brahe bu kişiyi düelloya davet etti. Düello sırasında burnunun bir bölümünü bir kılıç darbesiyle kaybetti. Brahe önemli çalışmalara imza atmaya devam etti ancak bunu artık metal karışımdan yapılan takma bir burunla yapmak zorundaydı. Kendisini daha detaylı tanımak isterseniz: Tycho Brahe: Çıplak Gözle Gözlem Yapan Bir Garip Astronom

August Bier’in Spinal Anestezi Denemesi

Cerrahi operasyonlar anestezi gerektirir. Alman doktor August Bier 1898’de spinal anesteziyi ilk deneyen kişidir. Bier ameliyat için omurilik çevresindeki alana kokain enjekte ettiğinde hastalarını uyutmaya gerek kalmadan uyuşturabileceğini düşündü. Bu yöntemden emin olmak için kendisinde denemeye karar verdi. Bu konuda asistanından yardım alması gerekiyordu.

Asistanı spinal iğneyi omurilik bölgesine doğru bir şekilde yerleştirmişti, ancak omurilik sıvısı iğneden aktı. Bu deneme başarısız oldu. Bu deneyden sonra aynı akşam Bier deneyi asistanı üzerinde yaptı. Enjeksiyondan sonra asistanı bacaklarında geçici his kaybı yaşadı. Bu başarılı denemenin ardından Bier spinal anestezinin babası olarak tanınacaktı.

Çılgın Bir Bilim İnsanı Olan Sir Henry Head Kendini Ameliyat Etti

Sir Henry Head insanlarda sinir hasarı sonucu oluşan his kaybının tedavi edilip edilemeyeceğini, hangi hislerin tekrar kazanılabileceğini merak eden İngiliz bir nörologdu. Sonunda soru – cevap ile bunu anlayamayacağını kabul etti.

Head, 1903’te bir cerrah arkadaşının yardımıyla sol kolundaki radyal siniri keserek kendini ameliyat etti. Head bu sinirin bir bölümü çıkartıp kalan iki ucunu sinirin yenilenmesi için ipek ile bağladı. Bu ameliyattan üç hafta sonra başta kolunda ağrı hissetmek olmak üzere pek çok yeteneğini geri kazandı. Head kendi üzerinde ilginç deneyler yapmaya devam etti. Sonunda ağrı hissiyle ilgili her türlü detayı kaydetti. Head’in ağrının algılanmasıyla ilgili çalışmaları kendisine şövalyelik kazandırdı, birkaç kez Nobel Ödülü’ne aday gösterildi.

İlk ‘Cyborg’ – Warwick

Çılgın bilim insanları dediğimiz zaman dünyadaki ilk ‘cyborg’ olarak bilinen Güdübilim Uzmanı Prof. Dr. Kevin Warwick’ten bahsetmeden olmaz. Kendisi insan beyni ve vücudunun aynı yerde olması gerekmediğini, insan vücudunun uzuvlarıyla sınırlı olmadığını düşünüyordu. Robotik çalışmaların yeterince hızlı ilerlemediğini düşünen Kevin Warwick kendisini bir cyborg haline getirmeye karar verdi.

Warwick 1998 yılında koluna radyo frekanslı tanıma çipi yerleştirdi. Böylece bir bilgisayar Warwick’in tüm hareketlerini izleyebilecekti. Zamanla çalışmalarını daha da kapsamlı hale getiren Warwick; sadece dünyanın ilk cyborg prototipi olmakla kalmamış, dişler de dâhil olmak üzere vücudun farklı yerlerine yerleştirilen implantlarla ilgili birçok çalışmaya da ciddi katkılar sağlamıştır. Warwick’in çalışmaları program ve belgesellere konu edinilmiş, implant araştırması ise National Geographic International tarafından “I, Human” ismiyle belgesel olarak ekranlara getirilmiştir.

Elsie Widdowson’ın Açlıkla Sınavı ve Modern Diyetisyenliğin Doğuşu

 2. Dünya Savaşı, tarihte görülmeyen çapta devasa bir savaştı. Özellikle gıda yönünden önemli sorunlara sebep olmuştu. Kimyacı ve diyetisyen Widdowson ve çalışma arkadaşı Robert McCance, yetersiz beslenmenin askerler üzerindeki etkilerini anlamak için, kendi üzerlerinde deney yapmaya karar verdi.

Askerlerin yaşadığı fiziksel zorlukları yaşamak için her gün idman yaptılar ve kısıtlı bir menü ile beslendiler. İkili kendi gözlemlerinden yola çıkarak sağlıklı ve enerjik kalmak için bir menü geliştirdi. Widdowson ve McCance’in diyeti, İngiliz ordusunun çok az gıda ile ayakta kalmasını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda modern diyetisyenliğin de temelini oluşturdu.

Dünyayı Ters Yüz Etmek – George Stratton

Bir hafta boyunca dünyayı baş aşağı görseniz kendinizi nasıl hissederdiniz? Bu sorunun yanıtını ancak 1890’larda duyusal algıyı inceleyen Amerikalı bir psikolog olan George Stratton verebilir. Stratton beyin işleyişinin ve duyusal algının çevresel baskılardan etkilenebileceğini savunmaktaydı.

Görüşü baş aşağı çeviren lensler kullanarak bunu anlamak isteyen George Stratton, bu haliyle bir hafta geçirerek insan beyninin ne derece yüksek bir adaptasyon kapasitesine sahip olduğunu ispatlamak istemişti. İlk 4 gün zorluk çekse de devamında adapte olmayı başaran Stratton, gözlüklerini çıkardıktan sonra bir süre sağını solunu anlayamaz hale gelmişti. Ancak Stratton,  duyusal algı ve beynin işleyişi ile ilgili tezinin doğruluğunu kanıtlamıştı.

Kaynak: 10 of the Maddest Scientists Who Ever Lived; https://www.popularmechanics.com/

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir