Günlük Hayatın Felsefesi

Bilgi Argümanı Ve Bir Düşünce Deneyi: Mary’nin Odası

20. yüzyılın önemli filozoflarından Frank Cameron Jackson, özellikle bilinç ve fizikalizm üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. En ünlü çalışması, What Mary Didn’t Know? adlı makalesinde yer alan “Mary’nin Odası” düşünce deneyidir. Bu deneyde Jackson, Mary adında bir karakter üzerinden bilinç ve deneyim arasındaki ilişkiyi sorgular.

mary'nin odası

Mary’nin Odası Düşünce Deneyi Nedir?

Mary adında bir kız hayal edin. Kendisi parlak bir sinirbilimci ve renkler ve renkli görüş üzerine dünyanın önde gelen uzmanlarından biridir. Ancak, tamamen siyah-beyaz bir odada büyüdüğü için aslında hiç renk görmemiştir.

Siyah-beyaz kitaplar ve televizyon programları sayesinde renk görme hakkında bilinmesi gereken her şeyi öğrenmiştir. Gözlerimizin yapısını, açık mavi bir gökyüzüne baktığımızda retinamızı uyaran ışığın tam dalga boylarını ve renk algısının tüm bilimsel yönlerini bilir.

Bir gün Mary, tek renkli odasından kaçar ve gri şehir sokaklarında yürürken ilk kez kırmızı bir elma görür. Mary’nin kırmızı elmayı görmesiyle ne değişti? Mary, kırmızıyı ilk kez gördüğünde kırmızı renk hakkında yeni bir şey öğrenmiş midir?

Bilgi argümanı savunucuları, bilgi sezgisinin fizikalizmin yanlışlığını gerektirdiğini söyler.

Çoğu insan için sezgisel cevap evet olacaktır. Mary, renk görmenin nasıl bir his olduğunu, bir gülün kırmızılığını, gökyüzünün maviliğini deneyimlemiştir. Ancak önemli bir nokta gözden kaçırılmamalıdır: Mary, görme hakkında fiziksel olan her şeyi zaten biliyordu.

O halde, Mary’nin öğrendiği şey fiziksel açıklamalarla kapsanmayan bir bilgidir. Bu durumda, görme ile ilgili fiziksel olmayan gerçeklerin de var olduğu sonucuna varıyoruz. Yani zihnin tamamen fiziksel olamayacağını öne sürebiliriz.

Burada “fiziksel” terimi, kimya, biyoloji, sinirbilim ve tüm fizik bilimlerini kapsayan geniş bir anlam taşımaktadır. Eğer Mary, kırmızıyı gördüğünde gerçekten yeni bir şey öğrenmişse, bu, bilimsel açıklamaların her şeyi kapsayamayacağını gösterir.

Bu düşünce deneyini ortaya atan Profesör Frank Jackson, “Epifenomenal Qualia” adlı makalesinde (The Philosophical Quarterly, 1982) bu fikri savunmuştur. Mary’nin hikâyesi, “Bilgi Argümanı” (Knowledge Argument) olarak bilinmektedir ve zihin felsefesindeki en önemli düşünce deneylerinden biri haline gelmiştir.

Mary Düşünce Deneyi Fizikalizmi Nasıl Sorgular?

Profesör Frank Jackson, Mary Düşünce Deneyi’ni fizikalist düşünceye meydan okumak amacıyla geliştirmiştir. Zihin felsefesi tartışmalarında, fizikalistler bilincin yalnızca fiziksel süreçlerden ibaret olduğunu savunur. Onlara göre, zihin ve bilinç, tamamen beyindeki fiziksel ve kimyasal süreçlerle açıklanır.

Ancak, zihin-beden problemi üzerine yapılan tartışmalarda fizikalistler, tarih boyunca düalist filozoflarla karşı karşıya gelmiştir. Düalizm, doğrudan Descartes’ın beden ve ruhun (zihnin) ayrı varlıklar olduğu fikrine dayanır.

Fizikalistler, bilimin bilinci tam anlamıyla açıklayabileceğini iddia eder. Ancak Jackson’a göre, Mary kırmızı bir elmayı gördüğünde yeni bir şey öğrenecektir. Bu da tüm bilginin fiziksel olamayacağını ve fizikalizmin eksik olduğunu gösterir.

Bazı gerçekler yalnızca “belirli bir bakış açısından” öğrenilir. Thomas Nagel, 1974 yılında yayımladığı “Bir Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?” (What Is It Like to Be a Bat?) adlı makalesinde bu fikri öne sürmüştür. Bu tür gerçeklere filozoflar tarafından Latince qualia adı verilir.

Qualia, bir deneyimi yaşamayı nasıl hissettiğimizle ilgili gerçeklerdir. Örneğin kırmızı rengi görmenin nasıl bir his olduğu, acı çekmenin nasıl bir deneyim olduğu, müzik dinlemenin nasıl bir duygu yarattığı gibi konular, yalnızca doğrudan deneyimlenerek öğrenilecektir.

Düalistlerin genel yaklaşımı, qualia’nın fiziksel dünyanın ötesinde, dünyaya ait ek bir özellikler kümesi olduğunu göstermektir. Yani, bilincin yalnızca fiziksel süreçlerle açıklanamayacağını savunurlar. Fizikalistlerin genel yaklaşımı ise, qualia’nın fiziksel dünyaya herhangi bir şey eklediğini reddetmektir. Bu genel çerçeveyi akılda tutarak, Bilgi Argümanına yönelik en önemli eleştirileri ele alabiliriz.

Mary’nin Odası Düşünce Deneyine Yapılan İtirazlar

Günümüz düalist teorilerinin en keskin eleştirmenlerinden biri olan David Lewis, kırmızıyı görmenin kişinin “kırmızıyı hatırlamasını, hayal etmesini ve tanımasını” sağladığını, ancak bu yeteneklerin “herhangi bir türde bilgiye sahip olmak” anlamına gelmediğini ileri sürer.

Örneğin, C-38 model bir lokomotifin şeklini görmek, onu gözle tanıyabilmenizi sağlar; ancak bu size onun geometrik tanımını yazabilme yetisi kazandırmaz. Aynı şekilde, bir lokomotifin tam geometrik tanımını bilmek, onu gördüğünüzde tanıyacağınız anlamına gelmez.

Bu yanıt, kritik ve karmaşık bir ayrımı ortaya koyar: yetenek ile bilgi arasındaki fark. Yani bir şeyi yapma bilgisi ile bir şeyin gerçek olduğu bilgisi arasında fark vardır. Olgusal bilgi, yeteneğe katkıda bulunur, ancak ikisi aynı şey değildir.

İkinci ve daha yaygın bir yanıt ise, Mary’nin zaten bildiği bir şeyle yeni bir tanışıklık kazandığını savunur. Düalistler, Mary’nin öğrendiği şeyin bir tür özbilgi olduğunu söyler.

Bu noktayı şu şekilde düşünelim: Hiç renk görmemiş bebekler ve hayvanların, Mary’nin kazandığı şeyin aynısını edineceği sezgisel olarak açıktır. Ancak bebeklerin ve hayvanların önermesel bilgiye, yani cümlelerle ifade edilen olgusal bilgilere sahip olamayacağını kabul ederiz. “Kırmızıyı görmenin nasıl bir şey olduğunu biliyorum” ifadesi bile bu formu alır.

Düalist yorumlar, bilgi argümanına karmaşıklık eklerken, onun ilk sezgisel gücünü zayıflatır. Düalistler, deneyimi bilginin bir nesnesi haline getirerek kendilerine kafa karıştırıcı bir görev yüklemişlerdir.

Sonuç olarak

Çoğu insan, fiziksel olmayan bir bileşenin varlığı konusunda hemfikir olmasa da, Mary’nin renkleri ilk kez deneyimlediğinde yeni bir şey öğrendiğini düşünür. Peki, Mary’nin öğrendiği yeni bilgi nedir? Kimse bunu tam olarak ifade edemiyor gibi görünüyor.

Bu durum, kırmızının kırmızılığı gibi niteliklerin özel ve tarif edilemez olduğu fikriyle de uyumludur. Eğer birisi gerçekten bunu tarif edebilseydi, Mary o tanımı okur ve ne beklemesi gerektiğini bilirdi.

Bazı filozoflar, Mary’nin yeni bir önerme bilgisi edinmediğini, yalnızca yeni yetiler kazandığını söyler. Örneğin, renkleri hatırlama, hayal etme ve tanıma yeteneği edinmiştir. Bu argümanın geçerli olup olmadığı, “bilgi” kelimesinden ne anladığımıza bağlı olacaktır.

Kesin olarak söyleyebileceğimiz şey, Mary’nin sinir sisteminin ilk kez renkleri ayırt edebilmesine olanak tanındığıdır. Ancak, bu ayrımı daha önce deneyimlememişken yapabilir miydi? Sezgisel olarak, bunun nasıl mümkün olacağını anlamak zordur.

Tüm bunlardan çıkaracağımız sonuç, modern bilgi kavramının parçalanmış olduğudur. Filozoflar, “bilgi” terimini o kadar farklı şekillerde kullanıyor ki, bilgiyi tek bir yaklaşıma indirgemek neredeyse imkânsız hale geliyor.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

  • What Is It Like to Know?. Kaynak site: New Atlantis: Yayınlanma tarihi: kış 2017. Bağlantı: What Is It Like to Know?./
  • Alter, Torin. (2017). Physicalism and the Knowledge Argument. 10.1002/9781119132363.ch29.
  • Qualia: The Knowledge Argument; Yayınlanma tarihi: 1 Mart 2024. Bağlantı: https://plato.stanford.edu/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir