Öğrenmeyle ilgili son araştırmalara göre bilgiyi işlemenin iki ana yolu vardır. Bunlar dağınık ve odaklanmış düşünmedir. Odaklanmış düşünme, bir probleme bakmak ve onu çözmek için çabalamak demektir. Ancak dağınık düşünme, zihninizin bir plan olmadan başıboş dolaşmasına izin vermektir.
Peki ama hangisi daha iyi? Bu farklı düşünme biçimlerini öğrenmemizde bir avantaja çevirebilir miyiz? Bu sorulara cevap vermeden önce aşağıdaki görsele dikkatle bakalım. Görselde sağdaki adam efsanevi satranç ustası Garry Kasparov. Soldaki çocuk ise on üç yaşındaki Magnus Carlsen. 2004’te yapılan bu karşılaşmada dönemin yükselen yıldızı Carlsen, dünyanın bir numaralı oyuncusu olan Garry Kasparov ile eşleşmişti.
Görselden iki rakibin ne kadar farklı davrandıklarını görselden anlayabilirsiniz. Kasparov, tüm maç boyunca satranç tahtasına pür dikkat bakıyordu. Öte yandan, rakibinin oynamasını beklerken, Carlsen etrafta dolaşıyor ve hatta devam eden diğer oyunları izliyordu.
Görsel size Carlsen’in sabır eksikliği nedeniyle odada dolaştığı izlenimini verebilir. Ancak bilim, bunun onun başarısının anahtarlarından biri olabileceğini öne sürüyor. Gerçekten de yirmi birinci yüzyılın başından beri, sinirbilimciler beynin aralarında geçiş yaptığı iki farklı düşünme süreci olduğunu belirtiyorlar. Bu ünlü görselde de bu iki modu bir arada görebiliyorsunuz.
Odaklanma ve Dağınık Düşünme Nedir?
Odaklanma modu, eldeki göreve dikkatle konsantre olmayı içerir. Bu mod, yeni bilgileri almak ve yığınlama sürecini başlatmak için idealdir. Bu, öğrencilerin yeni bir konu çalışırken meşgul oldukları veya en azından meşgul olmaları gereken moddur. Odaklanma durumu, alnınızın hemen arkasında bulunan beynin prefrontal korteksinin yoğunlaşma yetenekleriyle ilişkilidir. Öğrencilerin yeni bir konu üzerinde çalışırken meşgul oldukları veya en azından meşgul olmaları gereken durum budur.
Bunun dışında, herhangi bir odak noktasından zihinsel olarak uzaklaştığımızda başka bir moda geçeriz. Dağınık düşünme, beynin herhangi bir bölgesinde değil, her yerinde olur. Aslında, dağınık düşünmenin güzel olan tarafı da budur. Bu esnada beyin bağlantısız parçalar arasında köprüler kurar. Dolayısıyla, bu düşünme biçimi yaratıcılığı destekler ve yanal düşünme için bir katalizör görevi görür.
Dolayısıyla, Magnus Carlsen bir satranç oyununun ortasında bir gezintiye çıkmaya karar verdiğinde aslında rakibini yenmek için bilinçaltından etkin bir şekilde yardım alıyordu. Ve elbette bunu bilinçli olarak yapmaktaydı.
Hangi Düşünme Biçimini Hangi Zamanda Kullanmalıyız?
Bu iki mod birbirine zıt olarak çalışıyor gibi görünse de, bir konuda uzmanlaşmak veya zor bir projede ilerleme kaydetmek için her ikisi de gereklidir. Sonuçta, yeni bir şey öğrenirken, hem bilginin bağlamını (dağınık) hem de konunun özelliklerini (odaklanmış) anlamanız gerekir.
Magnus’un yaptığı gibi odaklanmış ve dağınık düşünme arasında geçiş yapmak, bir konuda uzmanlaşmanın veya zor bir sorunu çözmenin en iyi yoludur. İlk olarak, herhangi bir dikkat dağıtıcı olmadan bir konunun temellerini anlamak için odaklanma düşünme modunu kullanırız. Sonra öğrendiklerimizi pasif bir şekilde içselleştirmek ve zaten bildiğimiz diğer şeylerle bağlantı kurmak için dağınık moda geçeriz. En sonunda da ilk moda geri döner ve kurduğumuz bağlantıları en iyi biçimde kullanırız.
Matematik öğrenmek ve yaratıcı olmak için iki modu birlikte kullanmamız gerekir. Ne kadar odaklanmaya çalışırsak çalışalım, zihnimiz bir noktadan sonra dağınık moda geçme ihtiyacı duyacaktır. Aslında, problem çözme söz konusu olduğunda çok fazla odaklanma gerçekten kötü bir şey olur.
Beynimizi odaklanmış modda ne kadar uzun süre tutarsak, standart dışında düşünmek imkansız hale gelir. Bu nedenle, bir konuya takılıp kaldığınızı veya hayal kırıklığına uğradığınızı hissettiğinizde, en iyisi geri çekilip beyninizin dağınık modda bir süre çalışmasına izin vermektir. Mola vermek size zaman kaybetmek gibi gelecektir. Ancak aslında değerli bir şey yaratmanın gerekli bir parçasıdır. Yazımızın bitiminde benzer ama temelinde farklı bir kavramı da bu yazımızda okuyabilirsiniz. Sistem 1 Ve Sistem 2 Düşünme: Siz Hangi Tür Bir Düşünürsünüz?
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Stanovich, K. E., & West, R. F. (2000). Individual differences in reasoning: Implications for the rationality debate? Behavioral and Brain Sciences, 23(5), 645-665. https://doi.org/10.1017/s0140525x00003435
- Which Is Better for Learning: Focused vs Diffuse Thinking?; Bağlantı: https://www.brainscape.com/
- Bargh, J. A. (1992). The ecology of automaticity: Toward establishing the conditions needed to produce automatic processing effects. The American Journal of Psychology, 105(2), 181. https://doi.org/10.2307/1423027
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel
Tüm içtenliğimle söylüyorum çok teşekkürler,
çok ilginç ufuk açıcı kısa kısa yazılar okuyabiliyor olmaktan çok memnunum.