Fizik

Kuantum Bilinç Nedir? Bilinç Kuantum Süreçlerinin Bir Sonucu mu?

Kuantum fiziği ve bilinç birbirinden ilgisiz iki alan gibi görünmektedir. Ancak bazı bilim insanları iki alanın ilginç bir şekilde örtüştüğünü düşünüyor. Bu da bizi kuantum bilinç fikrine götürüyor.

kuantum bilinç

Uzun zamandır insan beyninin bir bilgisayara benzediği ile ilgili söylemler mevcut. Sonucunda beynimizi hafife almamak gerekiyor. Süper bilgisayarlar bizi satrançta yener ve insan beyninden daha fazla hesaplama yapar. Ancak beyinlerimiz de bilgisayarların asla gerçekleştiremeyeceği bir çok görevi başarır.

Beyinlerimiz inanılmaz derecede güçlü bilgisayarlardır ve sadece nöronları değil, nöronlar arasındaki bağlantıları da kullanarak bilgiyi işler ve yorumlar. Bilinç nörobilimin en büyük sorusu. Buna ne sebep oluyor? Karmaşık bir nöron ve sinaps kütlesinden nasıl ortaya çıkıyor?

Kuantum Bilinç Nedir? Bilinç Kuantum Süreçlerinin Bir Sonucu mu?
Nöronlar arasındaki bağlantılara akson denir. Aksonlar elektrik tellerine benzeyen uzun yapılardır. Nunları kaplayan tabaka, lipitlerden oluşan beyaz bir doku olan miyelindir. (a) uzunluğu boyunca birden fazla miyelin kılıfına sahip bir nöronu. (b) bir akson segmentini saran bir miyelin kılıf segmentinin modellenmesini ve (c) çok sayıda karbon-hidrojen (CH) bağından oluşan bir kuyruğa sahip miyelinin ana bileşeni olan fosfolipid moleküllerini gösteren şematik. Kaynak: Physical Review E (2024). DOI: 10.1103/PhysRevE.110.024402

Bazı bilim insanları, dolanıklık da dahil olmak üzere kuantum süreçlerinin beynin muazzam gücünü ve bilinç üretme yeteneğini açıklamamıza yardımcı olabileceğinden şüpheleniyor. Üstelik yeni bir çalışma sinir hücresinin aksonunu çevreleyen miyelin adı verilen yağlı bir maddenin fotonların dolanıklığının mümkün olduğu bir ortam sağladığını öne sürüyor.

Beyin aktif olduğunda, milyonlarca nöron aynı anda ateşlenir. İşte bu ateşleme sürecinin Kuantum dolanıklığın bir sonucu olduğu düşünülüyor. Ancak bu yeni “kuantum iletişim kaynağı” konusunda fazla heyecanlanmadan önce bu fenomenin biyolojik bir ortamda (muhtemelen bir farenin beyninde) görülmesi gerekecektir.

Konum, momentum, dönüş ve polarizasyon gibi fiziksel özellikler, birbirinden kilometrelerce uzakta olsalar bile, dolanık parçacıklar arasında mükemmel bir şekilde ilişkilidir. Temel olarak, dolaşık parçacıklardan birini incelerseniz bağlantılı parçacıklar hakkında da bilgi edineceksiniz.

Kuantum Bilinç Kavramı İle Nasıl Tanıştık?

Gözlemciler kuantum dünyasında güçlü oyunculardır. Teoriye göre parçacıklar aynı anda birkaç yerde veya durumda olabilir. Ancak garip bir şekilde, bu yalnızca gözlemlenmediklerinde geçerlidir. 

Örneğin fizikçiler kuantum sistemleri kullanarak atomdaki bir elektronun enerji seviyesini ölçmek istediklerinde nasıl bir sonuç alacaklarından asla emin olamazlar. Bunun yerine kuantum mekaniğinin denklemleriyle elektronun bulunabileceği enerji seviyelerinin olasılıklarını hesaplarlar.

Kuantum Bilinç Nedir? Bilinç Kuantum Süreçlerinin Bir Sonucu mu?
Elektronun bulunma olasılığının olduğu bölgeleri gösteren bir illüstrasyon.

Bir kuantum sistemini gözlemlediğiniz anda, belirli bir yer veya durum seçer. Doğanın bu şekilde davrandığı gerçeği laboratuvarda birçok kez kanıtlanmıştır. Bunlardan en ünlüsü de çift yarık deneyidir. Peki ölçüm eylemini bu kadar özel kılan nedir? Evrende her an sayısız kuantum etkileşimi gerçekleşiyor. Peki bu etkileşimler kimse onları gözlemlemediğinde de aynı biçimde mi gerçekleşmektedir?

Kuantum mekaniğinin standart yorumu olarak bilinen Kopenhag yorumu (ing: Copenhagen interpretatiton), tüm bunları göz ardı etmemizi ve sonuca odaklanmamızı söyler. Bu görüşe göre, atom altı dünya temelde anlaşılmazdır ve insanlar orada ne olup bittiğine dair tutarlı fikirler üretmeye çalışmamalıdır. Ancak bu birçok insan için tatmin edici bir cevap değildir.

Eugene Wigner’in Paradoksu

Eugene Wigner, 20. yüzyılın en önemli teorik fizikçilerinden biridir. Çalışmaları atom çekirdeği teorisi, temel parçacık fiziği, simetri ilkeleri ve kuantum mekaniği gibi alanlarda önemli katkılar sağlamıştır.

Nobel Ödüllü fizikçi Eugene Wigner, 1960’ların başında bilincin kuantum mekaniğini açıklayabileceğini düşünüyordu. Wigner, bilincin kuantum mekaniğine olan etkisini göstermek amacıyla aşağıdaki düşünce deneyini tasarlayacaktı. Gözlemlenen bir gözlemciye kuantum mekaniği uygulandığında ne olacağını sorguladı.

Bir laboratuvarda ismi Debbie olan bir bilim insanı hayal edelim. Debbie, bir elektronunun spininin aşağı yönlü mü yoksa yukarı yönlü mü olduğunu ölçsün. Laboratuvarın dışında da Debbie’nin ölçümünden habersiz olan arkadaşı Bob olsun.

Kuantum mekaniğinin denklemleri bize Charlie ve Debbie’nin gözlemlenen parçacıklarıyla dolanık hale gelmeleri gerektiğini söyler. Ancak bu parçacıklar zaten birbirleriyle dolanık olduğundan, Charlie ve Debbie’nin kendileri de teoride dolanık hale gelmeli.

Bob’un perspektifinden elektronun dalga fonksiyonu denklemi belirsizdir ve elektron süperpozisyon durumundadır. Yani elektron hem aşağı hem de yukarı spine sahiptir ancak ne aşağı ne de yukarı spine sahiptir. Bob’un perspektifini Schröndinger’in kedisinde olana benzetebilirsiniz. Eğer Bob kapıyı açıp Debbie’nin yanına giderse ancak o zaman elektronun dalga fonksiyonunu bilecektir.

O halde dalga fonksiyonu ne zaman bilinir olmuştur? Debbie gözlemini yaparken mi yoksa Bob içeriye girdiğinde mi? Bu deneye göre bilimde objektif bir gerçek olması mümkün müdür? Eğer mümkünse, Bob ve Debbie’nin bu konuda hemfikir olması gerekir. Ama eğer iki gözlemci de farklı şeyler deneyimlediyse bu noktada bilimimizin temellerini sorgulamamız gerekir!

Tüm bunlar size saçma geldiyse merak etmeyin, Wigner da tam olarak bu noktaya dikkat çekmeye çalışıyordu. Ona göre bilinç bir şeyleri değiştirmektedir. Bob ve Debbie’nin konu hakkındaki düşüncelerinin aynı olmamasının sebebi, bilinçli varlıklar olmalarıdır.

Bu durum, Schrödinger’in ünlü kedisine benziyor; kedinin kutudaki kaderinin rastgele bir kuantum olayıyla iç içe geçtiği bir düşünce deneyi.

Sonuç Olarak;

Bilinç kavramı oldukça tartışmalı bir konudur. Wigner’ın haklı olduğunu kanıtlayabilmek için öncelikle bilincin ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Bu nedenle bu konu bir süre daha felsefe ve bazen de spekülasyon olarak kalmaya devam edecektir.

Fakat kesin olan bir şey var. Kesin bir test onlarca yıl uzakta olsa da, kuantum mekaniği öngörüleri geçerliliğini korursa, bunun gerçeklik anlayışımız için güçlü çıkarımları olacaktır. Belki kuantum mekaniği anlayışımız eksiktir. Ya da belki de ölçümlerimizi makroskobik dünyaya uyarlarken bir şeyleri gözden kaçırıyoruzdur.

Belki de çevremizdeki dünyanın bilinçli gözlemcileri olarak hepimizin gözlemleri gerçekten benzersizdir. Ancak tarihin gösterdiği gibi, bir zamanlar “uzaktan ürkütücü eylem” gibi görünen şey, hızla kuantum dünyasının temel taşı haline gelebilir.


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir