Günümüzde etrafımız okunması gereken şeyler ile dolmuş durumda. Ancak ne yaparsak yapalım dakikada ortalama 200-400 kelime hızında okuyabiliyoruz. Yani bu şeylerin hepsini okuma şansımız olmayacak gibi gözüküyor. Peki, ya bu okuma hızımızı iki üç katına çıkartabilsek?
Harika olurdu değil mi? Hızlı okuma tekniği uygulayıcıları bizlere bunu vaat ediyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden Howard Stephen Berg, dakikada 25.000 kelime okuyabildiğini iddia ediyor. Dünya hızlı okuma şampiyonasında 6 kez arka arkaya şampiyon olan Anne Jones ise yaklaşık 300 sayfalık bir kitabı 25 dakikada bitirebiliyor.
Öte yandan bu kişiler hızlı okuma, hatırlama ve konsantrasyon tekniklerini öğreten eğitimler düzenliyor. Bu konuda tavsiyelerde bulunuyor, taktikler öğretiyor ve kitaplar yazıyor. Tüm bunlar gerçekten etkileyici. Ancak bu esnada da akıllara bir soru geliyor. Daha hızlı bir okuma, daha fazlasını öğrenebileceğimiz anlamına geliyor mu?
Hem Hızlı Hem de Anlayarak Okumak Neden Mümkün Değildir
Baştan söyleyelim, evet hızlı okuyabilirsiniz. Ancak anlam kaybı olmadan gerçekleştirilen bir hızlı okuma bilim tarafından desteklenmiyor. Hızlı okumanın neden mümkün olmadığını anlatmadan önce birlikte bir çalışma yapalım. Herhangi bir kitaptan bir sayfa açın. Telefonunuzdan kronometreyi ayarlayın ve sayfayı okumaya başladığınız anda çalıştırın, okumayı bitirdiğiniz anda durdurun.
Artık okuma hızınızı hesaplayabilirsiniz. Okuduğunuz sayfada 200 kelime olduğunu kabul edelim. Sizin de bu sayfayı okumanız 40 saniye sürmüş olsun. Bu durumda okuma hızınız 200 × 60 ÷ 40 yani dakikada 300 kelime olacaktır. Bu ortalama bir sayıdır. Sayfayı okumanız yalnızca 30 saniye sürdüyse, okuma hızınız 200 × 60 ÷ 30= 400 olur.
Bu da etkileyici bir sonuçtur. Ancak bir hızlı okuyucu az evvel okuduğunuz sayfayı 3 ila 8 saniye arasında bir yerlerde tamamlar. Bunun nasıl olduğunu daha iyi anlayabilmek için adım adım gidelim. İlk etapta nasıl okuduğumuza bakalım.
Okuma Nasıl Gerçekleşir?
Okumanın, birden fazla zihinsel sistem arasında koordinasyon gerektiren karmaşık bir görev olduğunu biliyoruz. Önce kelimeyi görmelisiniz. Ardında anlamını ve onunla ilişkili diğer bilgileri (cümledeki gramer rolü gibi) anlamalısınız. Sonrasında kelimeyi cümlenin geri kalanı ile ilişkilendirmeli ve gözlerinizi nereye yönlendireceğinizi bilmelisiniz.
Üstelik bunların hepsi çok hızlı bir biçimde gerçekleşmek zorunda. Gerçekten düşününce kolay bir süreç sayılmaz. Ancak beyin bu süreç neticesinde okuduğumuz şeyi anlayacaktır. Şimdi, bu cümleyi tekrar okuyun ve gözlerinizin kelimeleri nasıl taradığına dikkat edin.
Okuma sırasında gözler sürekli olarak hareket etmez, bir noktadan diğerine atlar ve belli noktalarda duraklar. Bu hareketler sakkad ve fiksasyon olarak adlandırılır. Göz bebekleri bağlı olduğu altı kas aracılığıyla yatay, dikey ve burularak olmak üzere üç şekilde hareket edebilir.
Sakkadlar bir sabitleme noktasından diğerine bu altı kas aracılığıyla gerçekleştirilen gözün hızlı hareketleridir. Fiksasyon ise gözü bir noktada tespit etme ve en az 100 milisaniye kadar burada kalabilme durumudur. Fiksasyon süresi uyarıcı özelliklerine, metnin zorluğuna ve okuyucunun okuma yeteneğine bağlıdır.
Her ne kadar okuma yönü soldan sağa doğru da olsa göz sürekli olarak bu iki yön arasında hareket etmez. Bazen cümledeki önceki kelimelere geri dönüşler de yaparız. Okuduğunuz metin zorsa, okuduğunuz konuya hakim değilseniz bu önceki kelimelere geri dönüşler daha fazla gerçekleşir.
Aslında bir çok hızlı okuma tekniği bu noktada işin içine karışmaktadır. Örneğin RSVP (Rapid Serial Visual Presentation) adı verilen bir teknik bu geri dönüşleri engellemek için geliştirilmiştir. Uygulama, metni her seferinde yalnızca bir kelime olacak biçimde, belirli bir hızda birbiri ardına görüntülemeye dayanmaktadır. Ancak hatırlayalım. Okumak sadece kelimeleri görmekle ilgili değildir.
Önemli Olan Hız mı Yoksa Okuduğunu Anlamak mı?
Okuduğunu anlamak, kelimeleri tanıma yeteneğidir. Bu nedenle göz hareketlerini ayarlamak daha hızlı okumanıza yardımcı olmaz. Ayrıca kelimeleri sırayla okumamız gerekir, bu nedenle soldan sağa sırasıyla değil farklı bir desenle okumak, okumayı hızlandırmak yerine muhtemelen daha da zayıflatacaktır. Gözlerimiz ileri geri hareketi boşa değildir, aslında metni tam olarak anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Araştırmacılar yıllardır hızlı okumanın tam olarak ne olduğunu analiz etmeye çalışıyorlar. Florida Üniversitesi’nden George Spache bu araştırmacılardan biriydi ve 1962’de olağanüstü bir iddiayı değerlendirme görevini üstlendi.
1959’da, Washington DC’deki Evelyn Wood Okuma Dinamikleri Enstitüsü’nden Evelyn Nielsen Wood, herhangi birine okuma hızını on kat artırmayı öğretebileceğini iddia etmişti. Bunun mümkün olabilmesi için önerdiği bir çok şeyin içinde en dikkat çekeni bir çok dilde yaptığımız gibi sayfayı soldan sağa değil, yukarıdan aşağıya doğru okumak vardı.
Spache, bu kadar hızlı okumanın mümkün olup olmadığını merak etti. Sonucunda maksimum okuma hızının dakikada 900 kelime olacağını ve daha fazlasının anlamlı okuma olarak adlandırılamayacağını hesapladı. Hızlı okuma eğitimi alanların bile hızlarının normalin biraz üzerinde (400 – 600) oldu. Üstelik bu kişiler bilgilerin sadece yarısını kavrayabiliyorlardı.
Elbette, Spache’nin hızlı okumanın çoğunlukla bir illüzyon olduğu iddiasına tüm araştırmacılar katılmadı. Sonuçta hızlı okuma ile ilgili her şey çok iyi satıyor. Evelyn Wood 1959’da programını tanıttığından beri insanlar okuma dersleri, kitaplar ve uygulamaları satın alıyorlar. Sadece bu bile konuya şüphe ile yaklaşmanız için yeterli.
Sonuç Olarak Hızlı Okuma İşe Yarar mı?
Evet ve hayır. Bu gerçekten ne okuduğuna ve neden okumanız gerektiğine bağlı. Henüz, bir metin parçasını hem hızlı hem de doğru bir şekilde okumanızı sağlayan bir teknik bulunmadı. Sıkıcı raporlara göz atıyorsanız, veya bir sınav öncesinde notlarınızı kontrol ediyorsanız hızlı okumak işinize yarayabilir. Ancak bir kitap okurken, tadını çıkartmak varken neden hızlı okuyalım ki. Zaten okusanız bile muhtemel tam olarak ne dediğini kavramanız mümkün olmayacak.
Evet, belli teknikler ve programlar aracılığı ile hızlı okuma ne yazık ki bilim tarafından destek görmüyor. Ancak hemen üzülmeyin. Kendinizi herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan hem hızlı hem de anlamlı okuma konusunda eğitebilirsiniz.
Okuma Deneyiminizi İyileştirecek Bazı Öneriler
Her ne kadar günümüzde kabullenmek istemesek de basılı materyali, ekrandan okuduğumuza oranla çok daha iyi anlıyoruz. Ek olarak, ekranlardan okumak, bir bölümün ya da yazının sonuna kadar tahammül etmemizi zorlaştırıyor. Bu nedenle biliyoruz ki bir çok kişi aslında bu yazıyı bu satırlara kadar okumayacak.
Eğer çoğunlukla okumalarınızı mobil cihazınız ile yapmak zorundaysanız, telefon ayarlarınızdan yazı tipini büyütmeyi seçin. Araştırmalar yazının boyutunun artması ile okuma hızımızın da arttığını gösteriyor.
Okurken hepimiz sessiz bir dünyaya çekiliriz. Ancak bunu yaptığımızda okumanın bazı hayati faydalarını kaçırıyor olabiliriz. Konu ile ilgili giderek artan sayıda araştırma kelimeleri içimizden okumanın faydalı birteknik olmadığını ortaya koyuyor. Bu şekilde okumak belki daha fazla zaman kaybetmenize neden olacaktır. Ancak unutmayın amaç sadece hızlı değil anlamlı okumaktır.
Bu numaralar size biraz zaman kazandırıyorsa, bu boş dakikaları not almaya ayırmayı düşünün. Anahtar kavramları kitabın kenar boşluklarına veya bir deftere yazmak, fikirleri daha derinden işlemenize ve daha uzun süre saklamanıza yardımcı olur. Sonuç olarak, okumanın en iyi yolu her kelimenin, cümlenin veya paragrafın tadını çıkarmaktır.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Can People Really Learn to ‘Speed Read’?; Yayınlanma tarihi: 30 Kasım 2019; Bağlantı: https://www.livescience.com/
- Is speed reading a waste of time?; yayınlanma tarihi: 20 Temmuz 2016; Bağlantı: https://www.theguardian.com/
- ‘Speed reading’ isn’t real, but you can still train yourself to read faster; Yyaınlanma tarihi: 21 Şubat 2018; Bağlantı: https://www.popsci.com/speed-reading/
Matematiksel