Daha iyi bir espresso kahve yapmanın sırrı, doğru kahve miktarı, öğütme derecesi ve suyun akış hızının dengeli bir şekilde ayarlanmasında yatıyor. Araştırmacılar, kahve demleme sürecini matematiksel modellerle analiz ederek, her seferinde tutarlı ve lezzetli bir espresso kahve elde etmenin yollarını keşfetti.

Evde hazırladığınız kahvenin, kafelerde içtiğiniz kahveden neden farklı tat verdiğini hiç düşündünüz mü? Ya da aynı kafeden aldığınız kahvenin hafta boyunca neden farklı tatlar sunduğunu merak ettiniz mi? Çoğu insan, tarifin değiştiğini veya baristanın farklı bir yöntem kullandığını düşünecektir. Ancak yapılan araştırmalar, bu farklılıkların aslında kahve demleme yöntemlerinin doğasında bulunan tutarsızlıklardan kaynaklandığını öne sürüyor.
Bir fincan kahvenin kalitesi, kahve çekirdeğinin türü ve menşei, kavurma derecesi ve kullanılan suyun kimyasal bileşimi gibi birçok faktöre bağlıdır. Ancak kahvenin aromasını belirleyen en kritik unsurlardan biri demleme yöntemidir. Farklı demleme teknikleri, kahvedeki bileşenlerin çözünmesini etkileyerek farklı tat profilleri oluşturur.
Espresso Kahve Hassas Ölçümler Gerektiren Bir Demleme Yöntemi
Espresso, kahve demleme yöntemleri arasında en karmaşık olanlardan biridir. Son derece hassas ölçümler gerektirdiği için küçük değişiklikler bile tat profilinde büyük farklara neden olur. Bununla birlikte, espresso kahve menülerinin temelini oluşturur. Latte ve cappuccino gibi birçok içeceğin bazını oluşturduğu için oldukça önemlidir.
Espresso hazırlarken sıcak su, yüksek basınç altında ince öğütülmüş kahve yatağından geçirilir. Barista, kullanılacak kahve ve su miktarını, kahvenin ne kadar ince öğütüleceğini ve makinenin su basıncını belirler. Aynı zamanda suyun sıcaklığı ve demleme süresi de tat üzerinde belirleyici rol oynar. Tüm bu faktörler, kahvede bulunan yaklaşık 2.000 farklı kimyasal bileşiğin oranını etkileyerek hassas bir denge oluşturur.

Barista tüm bu değişkenleri doğru şekilde ayarlasa bile, aynı tarifle yapılan espresso çekimleri arasında büyük farklılıklar olur. Bir espresso çekimi meyvemsi ve çikolatamsı tatlar sunarken, bir diğerinde yanık veya acı tatlar hissedilebilir. Bu durum, suyun kahve yatağından geçişinin tahmin edilemez doğasından kaynaklanır.
Araştırmacılar, kahve demleme sürecini analiz eden bir matematiksel model geliştirerek, her seferinde tutarlı bir espresso kahve elde etmenin mümkün olup olmadığını inceledi. Model, ekstraksiyon verimi adı verilen bir ölçütü temel alarak, kahvenin içindeki çözünen maddelerin fincana ne kadar geçtiğini hesapladı.
Bir Fincan Espresso Kahvenin Ardındaki Matematik Nedir?
Ekstraksiyon verimi, kahve demleme sürecinde kahve çekirdeklerinden çözünen bileşenlerin ne kadarının fincana geçtiğini gösteren bir ölçüttür. Kahve, içeriğinde yağlar, asitler, şekerler ve aromatik bileşikler barındırır. Demleme sırasında sıcak su, bu bileşenleri çözer ve sıvıya taşır.
Kahve endüstrisinde ekstraksiyon verimi genellikle yüzde olarak ifade edilmektedir. Örneğin, eğer bir espresso demleme sürecinde kahve yatağındaki bileşenlerin %18 ila %22’si fincana geçmişse, bu genellikle optimum ekstraksiyon aralığı olarak kabul edilecektir.

Ekstraksiyon verimi, kahvenin tadını doğrudan etkiler. Eğer ekstraksiyon oranı çok düşükse (%18’in altı), içeceğiniz ekşi veya sulu bir tat alır. Eğer ekstraksiyon oranı çok yüksekse (%22’nin üzeri), kahvedeki istenmeyen acı bileşenler fazla çözünerek içeceğin aşırı yoğun, yanık ve sert olmasına neden olur.
Baristanın hedefi sadece lezzetli bir espresso kahve yapmak değil, aynı zamanda lezzeti her seferinde yakalayabilmektir. Bu tutarlılık, farklı espresso çekimlerinin ekstraksiyon verimlerinin karşılaştırılmasıyla izlenir.

Çalışma, kahve miktarını azaltarak ve öğütme derecesini biraz daha kalın hale getirerek espresso çekimlerinin çok daha istikrarlı hale getirilebileceğini ortaya koydu. Bunun nedeni, daha az kahve kullanıldığında suyun daha hızlı akması ve kahve yatağında daha öngörülür bir akış oluşturmasıdır. Daha kalın öğütülmüş kahve de yatağın geçirgenliğini artırarak suyun eşit bir şekilde dağılmasını sağlar.
Sonuç Olarak
Bu yeni yöntem sadece daha tutarlı espresso çekimleri sağlamıyor, aynı zamanda kahve israfını da azaltıyor. Araştırmalar, baristaların kahve tüketimini %25 oranında düşürebileceğini ve aynı kaliteyi koruyarak yıllık kârlarını artırabileceklerini gösteriyor.
Bunun ötesinde, kahve üretimi çevresel baskılarla karşı karşıya. Bu nedenle daha az kahve kullanarak hem sürdürülebilir bir üretim sağlamak hem de çevreye duyarlı bir yaklaşım benimsemek mümkün hale geliyor. Matematik ve bilim sayesinde, mükemmel bir espresso kahve hazırlamak artık sadece deneyime dayalı bir süreç olmaktan çıkıp, kesin verilere dayalı bir sanata dönüşüyor.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- How to make the perfect cup of coffee – with a little help from science. Yayınlanma tarihi: 22 Ocak 2020. Bağlantı: How to make the perfect cup of coffee – with a little help from science
- Cameron, Michael & Morisco, Dechen & Hofstetter, Daniel & Uman, Erol. Wilkinson, Justin & Kennedy, Zachary & Fontenot, Sean & Lee, William & Hendon, Christopher & Foster, Jamie. (2020). Systematically Improving Espresso: Insights from Mathematical Modeling and Experiment. Matter. 2. 10.1016/j.matt.2019.12.019.
- The Science Behind a Great Cup of Coffee. Yayınlanma tarihi: 21 Kasım 2019; Bağlantı: https://www.treehugger.com/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel