İnsanlar genellikle “bilgi güçtür” der. Ancak bazen bilgi, taşıyan kişi için bir yük ya da hatta lanet haline gelir. Bilginin bir lanete dönüşüp dönüşmeyeceği, kişinin bununla nasıl başa çıktığına bağlıdır. Bir gerçeği bilmek ile onu açıklamak arasında her zaman ince bir çizgi vardır.

“Bilginin laneti” veya “uzmanlığın laneti”, bir konuda derin bilgiye sahip olduğumuzda, başkalarının da aynı bilgiye sahip olduğunu varsaymamızdan kaynaklanan bilişsel bir önyargıdır. Bu durum, özellikle yeni bir şey öğrenen birinin ne kadar zamana ve çabaya ihtiyacı olduğunu küçümsememize yol açar.
Örneğin, deneyimli bir mühendis, bir stajyerin temel bir teknik kavramı anlamakta neden zorlandığını fark edemez. Bir matematikçi, bir başkasının bir denklemi çözememesine şaşırabilir. Çünkü bu bilgiler, uzman için o kadar içselleşmiştir ki, artık öğrenme sürecinin ne kadar zor olabileceğini hatırlamakta güçlük çeker. Bilginin lanetinin yaş ilerledikçe artma eğiliminde de olduğu gösterilmiştir.

Bilginin Laneti Neden Gerçekleşir?
Bir konuyu ne kadar iyi bilirseniz, onu öğretmek de o kadar zorlaşır. Çünkü uzmanlaştıkça, zihninizdeki bilgi modelleri daha karmaşık hale gelir. Örneğin, bir fizikçi, mesleğinde karşılaştığı farklı problem türlerini çözmek için kullanabileceği fizik prensiplerinden oluşan geniş bir zihinsel kütüphaneye sahiptir. Karşısına çıkan yeni problemleri bu temel prensiplere göre hızlıca sıralar ve çözüm yoluna karar verir.
Ancak, bir acemi için bu süreç çok daha karmaşıktır. Bir fizikçi, ders verirken bir problemi Newton mekaniği yardımıyla açıklayabilir. Ancak öğrencilerinin henüz temel kavramlara tam olarak hâkim olmadığını göz ardı ederse, ders anlaşılması zor hale gelir. Kendi bildiğiyle öğrencilerin bildiği arasında fark olduğunu fark edemediği için, öğrencilerin neden zorlandığını anlamakta güçlük çeker.

Bilginin Laneti Çalışmalarla da Kanıtlanmıştır
1975 yılında Amerikalı psikolog Baruch Fischhoff, sonradan öğrenme yanlılığı (hindsight bias) olarak bilinen bilişsel yanılgıyı inceleyen bir yöntem geliştirdi. Bu yanılgı, bir olayın sonucunu öğrendikten sonra, o sonucun en başından beri daha öngörülebilir olduğunu düşünme eğilimi idi. Fischhoff’un sonradan öğrenme yanlılığı üzerine yaptığı çalışmalar, “bilginin laneti” kavramının temelini oluşturdu.
Bu terim ilk kez 1989 yılında Colin Camerer, George Loewenstein ve Martin Weber tarafından yayımlanan The Curse of Knowledge in Economic Settings: An Experimental Analysis adlı makalede yer aldı. Yazarlar, ekonomik işlemler bağlamında bilginin lanetini incelediler.
Camerer, Loewenstein ve Weber’in çalışmasının ardından, 1990 yılında Stanford Üniversitesi’nde psikoloji alanında yüksek lisans öğrencisi olan Elizabeth Newton, bilginin lanetini gösteren klasik bir deney gerçekleştirdi. Newton, katılımcılardan parmaklarıyla popüler şarkıları ritim şeklinde vurmalarını istedi. Bu katılımcılara “vurucular” adı verildi. Daha sonra, bu vuruculara dinleyicilerin (başka bir grup katılımcı) hangi şarkıların ritmini doğru tahmin edebileceğini öngörmeleri söylendi.

Deneyin sonuçları oldukça çarpıcıydı. 120 şarkı örneği üzerinden yapılan çalışmada, dinleyiciler ritmi yalnızca yüzde 2,5 oranında doğru tahmin etti. Ancak vurucular, dinleyicilerin başarı oranını yüzde 50 olarak tahmin etmişti. Yani, vurucular dinleyicilerin tahmin yeteneğini büyük ölçüde abartmıştı.
Bunun sebebi, vurucuların, ritmi çalarken şarkının orijinal melodisini kafalarında canlandırmalarıydı. Bu yüzden, dinleyicilerin de aynı melodiyi duyduğunu varsaydılar. Oysa ki, dinleyiciler için ritim sadece anlamsız bir dizi vuruştan ibaretti.
Bilginin Laneti ile Nasıl Baş Edebilirsiniz?
Bilginin laneti kavramı, 2007 yılında yayımlanan Made to Stick: Why Some Ideas Survive and Others Die adlı kitapla geniş kitlelerce tanınacaktı. Kitabın yazarları Chip ve Dan Heath kardeşler, “stickiness” (yapışkanlık) kavramını ele alarak bazı fikirlerin neden akılda kalıcı ve etkili olduğunu araştırdı.
Heath kardeşler, bilginin lanetinden kaçınmanın yolunun fikirleri daha unutulmaz ve ilgi çekici hale getirmek olduğunu öne sürdü. Eğer bir fikir yeterince güçlü ve akılda kalıcıysa, onu ilk başta unutmak mümkün olmaz. Böylece, geçmişte verdiğimiz kararları bugünkü bilgi ve bakış açımızla yeniden değerlendirme tuzağına düşme ihtimalimiz azalır.
Başka bir deyişle, eğer bir tercihi yaparken o anki karar sürecimizi net bir şekilde hatırlıyorsak, geçmişimizi bugünkü bilgilerimizle yeniden şekillendirme eğilimimiz daha az olur. Bu yaklaşım, bilginin lanetini aşmada hafızanın gücünü kullanmanın etkili bir strateji olabileceğini gösteriyor.

Sonuç olarak
Genel olarak, iyi eğitimli ve bilgili olmak hayatınızda önemli bir avantaj sağlar. Bazıları için daha fazla bilgiye sahip olmak özgüvenlerini artırır. Ancak, diğer insanlardan çok daha fazla bilgiye veya uzmanlığa sahip olmak, iletişimde bilgi uçurumuna neden olur. Bu uçurum, birçok durumda iletişim dengesizliklerine yol açar. Kafa karışıklığı, yanlış anlaşılma ve hatta hayal kırıklığı yaratır.
Peki, bilginin lanetini nasıl aşabiliriz? İlk adım, karşımızdaki kişinin bilgi seviyesini anlamaya çalışmak ve empati kurmaktır. Açıklamalarımızı onların bakış açısından değerlendirmek, gereksiz teknik terimlerden kaçınmak ve konunun temel noktalarını atlamadan anlatmak etkili bir yaklaşım olacaktır. Öğretirken veya bir fikri açıklarken, kendi bildiğimizi değil, karşı tarafın neyi bilmediğini düşünmek bilginin lanetini aşmanın en iyi yollarından biridir.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Curse of Knowledge. Bağlantı: https://thedecisionlab.com/
- What’s the Curse of Knowledge, and How Can You Break It?. Yayınlanma tarihi: 28 Nisan 2021. Bağlantı: What’s the Curse of Knowledge, and How Can You Break It?./
- Froyd, J., & Layne, J. (2008, October). Faculty development strategies for overcoming the “curse of knowledge”. In 2008 38th Annual Frontiers in Education Conference (pp. S4D-13). IEEE.
- Damen D, van der Wijst P, van Amelsvoort M, Krahmer E. Can the curse of knowing be lifted? The influence of explicit perspective-focus instructions on readers’ perspective-taking. J Exp Psychol Learn Mem Cogn. 2020 Aug;46(8):1407-1423. doi: 10.1037/xlm0000830. Epub 2020 Mar 12. PMID: 32162961.
- Heath, C. (2003). Loud and Clear. Stanford Social Innovation Review, 1(3), 18–27. https://doi.org/10.48558/RGN5-0C48
- Oppenheimer DM. The secret life of fluency. Trends Cogn Sci. 2008 Jun;12(6):237-41. doi: 10.1016/j.tics.2008.02.014. Epub 2008 May 28. PMID: 18468944.
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel