Toplum ve Yaşam

Bilginin Laneti: Bazen Fazla Bilmek Bilmemek Kadar Sorunludur!

İnsanlar genellikle “bilgi güçtür” derler. Ancak kimi zamanlarda bilgi bir kişinin laneti olma potansiyeline de sahiptir.

Bilginin Laneti: Bazen Fazla Bilmek Bilmemek Kadar Sorunludur!
İletişim ve başarının ardındaki bir engel olduğu için de hepimizin bilginin laneti konusunda fikir sahibi olması önemlidir. Bilginin laneti aynı zamanda uzmanlık laneti gibi isimlerle de bilinmektedir.

“Bilginin laneti” veya “uzmanlığın laneti”, belirli bir konuda herkesin bizim bildiğimiz kadar çok şey bildiğini varsaydığımız zaman karşılaşacağımız bilişsel bir önyargıdır. Bu bizim zaten iyi bildi­ğimiz bir işi, bir başka insanın ilk defa öğrenmesinin veya ger­çekleştirmesinin ne kadar süreceğini küçümseme eğilimimizdir.

Ne yazık ki öğretmenler de genelde bu yanılsamayı sıklıkla yaşarlar. Türev anlatan bir matematik öğretmeni, kendisini yeni başlayan ve konuyu öğrenmekte zorlanan öğrencinin yerine ko­yamaz. Aslında kişinin uzmanlık derecesi ilerledikçe lanet daha da belirginleşmeye başlar. Eğitmenler kendi alanlarında geniş bir uzmanlığa sahip oldukça onların anladıkları ile öğrencilerinin anladıkları arasındaki kopukluk artma eğilimi gösterir. Bilginin lanetinin yaş ilerledikçe artma eğiliminde de olduğu gösterilmiştir.

Öğretme zorluğunun yanında bilginin lanetinin başka negatif etkileri de vardır. Bunların en başında insanlarla iletişimi zorlaştırması gelir. Ayrıca diğerlerinin veya geçmişteki kendinizin davranışlarını anlamakta zorluk yaratmak gibi sorunlara da neden olacaktır.

Bilginin Laneti Neden Gerçekleşir?

Gerçekten de bir şeyi öğrendikten sonra, onu bilmediğimizi hayal etmek ya da bilmeyen birinin bakış açısından bakmak çok zordur. İnsanlar bildikleri bir şeyin diğerleri tarafından da bilindiğini veya bilginin anlaşılmasının aslında olduğundan daha kolay olduğunu varsayma eğilimindedir.

Bir şeyi ne kadar iyi bilirseniz bunu öğretmesi de o kadar zor olur. Belli alanlarda uzmanlaştıkça bu alanlardaki mo­delleriniz daha karmaşıklaşır. Örne­ğin bir fizikçi işinde karşılaştığı çeşitli türlerdeki problemleri çözmek için kullanacağı fizik prensiplerinin zihinsel bir kütüp­hanesine sahiptir. Bu sayede karşısına çıkan problemleri temel prensiplerine göre kolayca sıralayacaktır.

Bilginin Laneti: Bazen Fazla Bilmek Bilmemek Kadar Sorunludur!
Eğitmenler kendi alanlarında geniş bir uzmanlığa sahipken, onların anladıkları ile öğrencilerinin anladıkları arasında bir kopukluk olma eğilimindedir.

Ancak acemi birisi için bu henüz geçerli değildir. Bu fizikçi, fizik dersinde belirli bir problemi Newton mekaniği yardımıyla açıklayabilir. Ancak öğrencilerinin, altta yatan adımlarda henüz uzmanlaşmadıklarını unuttuğu için sonuç anlaşılmayan bir ders olacaktır.

Bir profesörün kendisi için basit olan bir şeyi öğrencilerinin kolaylıkla anlayacağını varsay­ması üst biliş hatasıdır. Bu kendi bildiği ile öğrencilerin bildiğinin eşleşmesine dair yanlış hükümden kaynaklanır. Bu nedenle de bir öğrencinin yeni kavramları özümserken zorlandığı şeyleri en iyi bilen kişi bir profesör değil bir başka öğrenci olacaktır.

Bilginin laneti etkisi, çoğu zaman, böyle olacağı başın­dan belliydi şeklinde anılan ve olay olunca sanki olay gerçekleş­meden önce daha tahmin edilebilirmiş gibi gördüğümüz geri görüş ön yargısının yakın akrabasıdır

Bilginin Laneti Çalışmalarla da Kanıtlanmıştır

Konu ile ilgili ilk çalışmaları 1975’te Amerikalı psikolog Baruch Fischhoff gerçekleştirdi. Fischoff’un çalışmasından yola çıkarak, “bilginin laneti” terimi ilk olarak ekonomistler Colin Camerer, George Loewenstein ve Martin Weber’in 1989 tarihli “Ekonomik ortamlarda bilginin laneti: Deneysel bir analiz” başlıklı makalesinde kullanıldı.

Bilginin Laneti: Bazen Fazla Bilmek Bilmemek Kadar Sorunludur!
120 melodilik bir örnekte, dinleyiciler melodinin yalnızca %2,5’ini doğru anladı. Oysa ki   
%50’lik bir  başarı oranı öngörmüştü. Bilginin laneti nedeniyle dinleyicilerin ne kadar iyi tahmin edebileceğini fena halde abartılmıştı.

Sonrasında da 1990’da Stanford’da psikoloji yüksek lisans öğrencisi olan Elizabeth Newton, artık bilginin lanetinin klasik bir örneği olan bir deney geliştirdi. Deneyde bir kişi kafasının içinde çok yaygın bir melodi çalar ve bunu el­leriyle ritim olarak tutar. Diğer kişi ise dinlemek ve doğru melo­diyi tahmin etmek zorundadır. Her melodi yirmi beş parçalık sabit bir listeden gelmektedir. Bu yüzden bunu tahmin etmenin istatistiki oranı yüzde 4’tür.

Ancak masaya tıklayarak kafasındaki me­lodiyi çalanlar her seferinde diğer kişinin melodiyi yüzde 50 ihti­malle doğru tahmin edeceğini varsaydılar. Ancak aslında dinleyiciler şarkıların sadece %2.5’lik kısmını doğru bilebildi. Bu oran, tıklayıcıların en kötümser tahmini olan %10’dan bile çok daha düşüktü. Sonucunda bilginin laneti nedeniyle dinleyicilerin ne kadar iyi tahmin edebileceğini fena halde abartılmıştı.

Yetkin olmayan insanlar, gelişmek için gerekli becerilere sahip değildir. Çünkü yetkinlik ve yetersizlik arasındaki farkı ayırt ede­mezler. Üst bilişi özellikle ilgilendiren bu olaya, psikologlar David Dunning ve Justin Kruger’in isimlerinden yola çıkarak Dunning-Kruger etkisi adı verilmiştir.

Araştırmaları, yetersiz insanla­rın kendi becerilerini abarttıklarını bizlere göstermiştir. Ancak gördüğünüz gibi bilginin laneti bu durumun tam tersidir. ( Detaylar için: Dunning Kruger Etkisi: Cahil İnsanlar Neden Daha Fazla Özgüvene Sahiptir?)

Bilginin Laneti ile Nasıl Baş Edebilirsiniz?

Bilginin Laneti: Bazen Fazla Bilmek Bilmemek Kadar Sorunludur!
Sonuç olarak uzmanların kendi aralarında yaptıkları mesleki toplantı ve seminerler hariç her türlü iletişim hem somut olmalı hem de insanların duygularına hitap etmelidir. Bunun tersini yapıp, soyut ve rasyonel iletişim yolunu tercih etmek bir biçimde bilginin lanetine düşmenize neden olacaktır.

Bu sorun ile başa çıkabilmek için iletişiminizi yavaşlatmaya çalışın, varsayımlardan kaçının ve konuştuğunuz kişiyle empati kurun. Kendinize, neden bahsettiğinizi gerçekten bilip bilmeyeceklerini ve konuya gerçekten sizin kadar aşina olup olmadıklarını sorun. 

Sadece ana noktayı değil, anlaşılması gereken daha küçük becerileri ve gerçekleri de düşünün. Laneti bozmak için biraz daha fazla çalışmanız, kendinizi diğer kişinin yerine koymanız ve konuşurken biraz daha dikkatli düşünmeniz gerekecektir. Ancak farkındalık ile bu elbette mümkündür. Yazının devamında göz atmanızı öneririz. “Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir”: Sokrates Bu Sözle Ne Anlatmak İstemişti?


Kaynaklar ve ileri okumalar

  • Curse of Knowledge. Bağlantı: https://thedecisionlab.com/
  • What’s the Curse of Knowledge, and How Can You Break It?. Yayınlanma tarihi: 28 Nisan 2021; Bağlantı: https://www.psychologytoday.com/
  • Froyd, J., & Layne, J. (2008, October). Faculty development strategies for overcoming the “curse of knowledge”. In 2008 38th Annual Frontiers in Education Conference (pp. S4D-13). IEEE.
  • Damen D, van der Wijst P, van Amelsvoort M, Krahmer E. Can the curse of knowing be lifted? The influence of explicit perspective-focus instructions on readers’ perspective-taking. J Exp Psychol Learn Mem Cogn. 2020 Aug;46(8):1407-1423. doi: 10.1037/xlm0000830. Epub 2020 Mar 12. PMID: 32162961.
  • Heath, C. (2003). Loud and Clear. Stanford Social Innovation Review1(3), 18–27. https://doi.org/10.48558/RGN5-0C48
  • Oppenheimer DM. The secret life of fluency. Trends Cogn Sci. 2008 Jun;12(6):237-41. doi: 10.1016/j.tics.2008.02.014. Epub 2008 May 28. PMID: 18468944.

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir