Belirsiz bir durumla karşı karşıya kaldığınızda, söz konusu bilgi vereceğiniz kararla ilintili olmasa dahi, çok ve giderek daha da çok bilgiye ulaşmaya çalışma eğilimine bilgi önyargısı denir.
Diyelim ki yaklaşan bayram tatili için bir mekan arayışına başladınız. Bunun için ilgili platformlarda gezindiniz ve sonucunda tatil için beş olası mekanı belirlediniz. Ancak ya daha iyi mekanlar varsa? Bunu anlamanızın tek yolu araştırma yapmaya devam etmektir.
Düzinelerce müşteri yorumu ve blog yazısı arasında dolaştınız ve sayısız fotoğraf ve videoya tıkladınız. İki saat sonra, en iyi otelin hangisi olduğunu kesin olarak söyleyebilir haldeydiniz. Bu otel aslında ilk seçtiğiniz oteldi. Sonucunda zaman harcadığınız ek bilgi yığını size bir avantaj sağlamamıştı.
Bilgi Önyargısı Nedir?
Basit kişisel alışverişler ya da eylemler yapacağımız zamanlarda karşımıza çıkan ve yukarda da aktardığımız gibi zamanımızı harcamamıza neden olan bu durum kimi zamanlarda profesyonel hayatımızı da ciddi şekilde etkiler. Bilgi önyargısı yani mevcut bilginin yeterli olmadığı düşüncesi nedeniyle doktorlar gerekli olmayan tahliller yapabilir, yöneticiler ya da yatırımcılar kararlarını desteklemek için daha çok veri talep edebilirler.
Belirsizlik ve merak bizi durmadan araştırmaya iter ama fazladan bilgi her zaman daha iyi karar vermemizi sağlamaz. Kimi zamanlarda fazladan ek bilgiler yalnızca zaman ve para kaybına yol açmakla kalmaz. Aynı zamanda sizi dezavantajlı duruma da sokar.
Bizler internette arama motorlarına danışmaya başlamadan çok önceleri, Amerikalı psikoloji profesörü Jonathan Baron bunu keşfetmişti. Kendisi insanların, alacakları kararla doğrudan ilgisi olmasa bile daha çok bilgiye ulaşmak için araştırma yapmaya devam etme eğilimine sahip olduğunu deneyler ile kanıtlamıştı.
Bilgi Önyargısı Neden Bir Sorundur?
Pensilvanya Üniversitesi’nden Jonathan Baron çalışmasında doktorlara şu soruyu sordu: Bir hasta, yüzde 80 olasılıkla A hastalığından muzdarip olduğunu gösteren semptomlar gösteriyor. Eğer hastalık A değilse, hastada ya X ya da Y hastalığı var. Bu hastalıkların her biri eşit derecede kötüdür ve her tedavi benzer yan etkilerle sonuçlanır. Her bir hastalığın ayrı bir tedavi süreci var ve bu tedavilerin diğer hastalıklar üzerinde bir etkisi yok. Bir doktor olarak nasıl bir tedavi önerirsiniz?
Mantıksal olarak A hastalığını seçer ve ilgili tedaviyi önerirsiniz. Şimdi, X hastalığı mevcut olduğunda “pozitif”, Y hastalığı mevcut olduğunda da negatif sonuç veren bir testin var olduğunu düşünelim. Sonucunda hastada gerçekten A hastalığı varsa, test sonuçlarının pozitif ya da negatif çıkma olasılığı aynıdır ve yüzde 50’dir. Ne yapardınız? Hastanızı bu test taramasına sokar mıydınız?
Sonuçların alakasız olmasına rağmen Baron’un deneyine katılan doktorların çoğu evet demişti. (maalesef kendisi ne kadarı olduğunu açıklamamıştır). Test yaptırmak masraflı ve zaman kaybı olsa da faydalı olabileceği görüşünü savundular.
Oysa ki sonuç ister pozitif isterse negatif çıksın zaten testi yaptırmadan önceki duruma göre ilave bir bilgi vermiyordu. Test sonucunun pozitif olduğunu varsayarsak, A hastalığının olasılığı X hastalığınınkinden çok daha yüksekti ve doktorun bir an önce bu hastalığın tedavisine başlaması gerekiyordu.
Sonuç olarak
Jorge Luis Borges, ” Del rigor en la ciencia ” adlı kısa öyküsünde özel bir ülkeyi anlatır. Bu ülkede haritacılık bilimi o kadar gelişmiş ki, bu ülkede 1:1 ölçekli, ülkenin kendisi kadar büyük haritalar yapılmaktadır. Ancak vatandaşlar çok geçmeden böyle bir haritanın herhangi bir pratik amaca hizmet etmediğini, çünkü yalnızca zaten bildiklerini kopyaladığını fark ederler. Borges’in haritası, bilgi önyargısının yani daha fazla bilginin daha iyi bir sonucu garanti etmediği fikrinin uç bir örneğidir.
Bizi bilgi önyargısına karşı bizi koruyacak yöntemler var mı? Evet. Yapılacak en önemli şey, gözünüzü hedefinizden ayırmamak. Kendinize, peşinde koştuğunuz fazladan bilginin daha iyi
karar vermenize bir faydası olup olmayacağını sorun.
Tüm verileri toplamaya çalışmayı unutun. Mevcut gerçeklerle yetinmek için elinizden geleni yapın. Bu sizin daha iyi kararlar vermenize yardımcı olacaktır. Siz bilseniz de bilmeseniz de gereksiz bilginin hiçbir değeri yoktur. İnsanlar genellikle “bilgi güçtür” derler. Ancak kimi zamanlarda bilgi bir kişinin laneti olma potansiyeline de sahiptir.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- How Information Bias Can Lead to Poor Investing Decisions. Yayınlanma tarihi: Kaynak site: Bağlantı: How Information Bias Can Lead to Poor Investing Decisions
- Baron, Jonathan & Hershey, John. (1988). Outcome Bias in Decision Evaluation. Journal of personality and social psychology. 54. 569-79. 10.1037//0022-3514.54.4.569.
- Althubaiti A. Information bias in health research: definition, pitfalls, and adjustment methods. J Multidiscip Healthc. 2016 May 4;9:211-7. doi: 10.2147/JMDH.S104807. PMID: 27217764; PMCID: PMC4862344.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel