Vasıf Öngören, Türkiye tiyatrosunun en etkili isimlerinden biridir. Özellikle epik ve diyalektik tiyatro denince, akla gelen ilk yazarlardan olur. “Asiye Nasıl Kurtulur?”, “Almanya Defteri”, “Oyun Nasıl Oynanmalı?” ve “Zengin Mutfağı” gibi oyunları, hem içerdiği toplumsal eleştirilerle hem de sahneleme anlayışıyla Türk tiyatrosunda derin izler bırakmıştır.

Vasıf Öngören’in hayatına ve tiyatromuza kattıklarına geçmeden önce, onun yazın anlayışını şekillendiren epik tiyatro kavramına kısaca değinmek faydalı olacaktır.
Nedir Epik / Diyalektik Tiyatro?
Epik tiyatronun ne olduğunu, 20. yüzyılın en etkili oyun yazarlarından biri olan Bertolt Brecht’in tiyatroya bakışı üzerinden açıklayabiliriz. Brecht, dünya tiyatrosuna kazandırdığı yaklaşık elli oyunla epik ya da diyalektik tiyatro anlayışının kurucularından biri kabul edilmektedir. “Diyalektik tiyatro” terimini ilk kez 1927 yılında yazdığı bir makalede kullanan Brecht, tiyatroyu estetikten çok eleştirel bir düşünme alanı olarak görmüştür.
Brecht’e göre epik tiyatroda seyirci sahnenin bir parçası değildir, aksine dışarıdan bir gözlemci konumundadır. Seyirci, karakterlerle birlikte hissetmek yerine onları sorgular, davranışlarını değerlendirir, olayları eleştirel bir süzgeçten geçirir.
Bu yaklaşım dramatik tiyatrodan belirgin biçimde ayrılır. Dramatik tiyatroda izleyici, karakterleri olduğu gibi kabul eder ve olaylara duygusal olarak katılır. Ancak bu sırada, oyunun sunduğu fikirleri sorgulamak ya da olaylar üzerinde düşünmek genellikle geri planda kalır.
Oysa epik tiyatroda, seyircinin bilinçli bir izleyici olması amaçlanır. İzlediği olaylara mesafe koyar, karakterleri sorgular, hatta bazen oyunun seyrine kendi yorumunu katar. Kısacası epik tiyatro, izleyiciyi sadece tanık değil, eleştiren ve değiştiren bir özne haline getirmeye çalışır.
Kısaca Vasıf Öngören Kimdir?

Vasıf Öngören, 1960’lı yıllarda Türk tiyatrosunda adını duyurmaya başlayan, oyuncu, yönetmen, dramaturg ve yazar kimliğiyle öne çıkan önemli bir sanatçıdır. 1938’de Kütahya Tavşanlı’da doğar. İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bırakmasına neden olan tiyatro tutkusu, lise yıllarında başlar. 1958’de Türk Milli Talebe Federasyonu Gençlik Tiyatrosu’na katılır, 1962’ye dek burada oyunculuk ve yönetmenlik yapar.
Aynı yıl Berlin’e giderek Freie Universität’te tiyatro bilimleri eğitimi alır. Doğu Berlin’de Brecht’in ekolünü sürdüren Berliner Ensemble’da Manfred Wekwerth’in yönetiminde çalışır ve epik tiyatroyu yerinde öğrenir. Türkiye’ye döndükten sonra yazdığı ilk oyunu Göç 1966’da ödül alır. 1966–68 arasında yazdığı Asiye Nasıl Kurtulur? ise onu tiyatro tarihine taşıyan eser olur.
1969’da Ankara Birliği Sahnesi’ni kurar; burada epik tiyatroyu toplumcu bir yaklaşımla yorumlar. Stanislavski’nin birey merkezli tiyatrosunu yetersiz bulur, tiyatroyu toplumu dönüştürme aracı olarak görür. 1972’de 12 Mart dönemi tutuklamalarıyla cezaevine girer. Bu süreçte Oyun Nasıl Oynanmalı? ve Almanya Defterini yazar. 1974 affıyla serbest kalır.
1975’te İstanbul Birlik Sahnesi’ni kurar, Brecht oyunlarını sahneler. 1977’de yazdığı Zengin Mutfağı ile büyük ses getirir, birçok ödül kazanır. 1978’de kızı Aslı’ya ithaf ettiği Masalın Aslı adlı kitabı yayımlanır.

Vasıf Öngören, 1978–1979 döneminde Nazım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserini tek kişilik bir oyuna uyarlayarak sahneye taşır. Ne yazık ki bu, Türkiye’de gerçekleştirdiği son sanatsal etkinlik olur. 1980 darbesinin ardından yaşanan baskılar nedeniyle Amsterdam’a göç eder. Burada “El Kapısı” adını verdiği bir tiyatro topluluğu kurar. Göçmen oyunculardan oluşan bu grup, bugün hâlâ Vasıf Öngören Tiyatro Topluluğu adıyla varlığını sürdürmektedir.
Öngören, son oyunu Yeni Nesil üzerinde çalışırken, 14 Mayıs 1984’te geçirdiği kalp krizi sonucu 46 yaşında hayatını kaybeder
Vasıf Öngören’in Tiyatro Oyunlarına Kısa Bir Bakış
Onun başarısı, sadece yazdığı metinlerde değil, tiyatroya getirdiği bakış açısında yatar. Anadolu insanını derinlemesine anlamaya çalışan, toplumsal sorunları sahneye bütüncül bir yaklaşımla taşıyan oyunları, Türkiye’de diyalektik tiyatronun gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Almanya Defteri: Bir Göç Olgusu
1950’li yıllarda Türkiye’nin çok partili yaşama geçişiyle birlikte yaşanan politik ve ekonomik değişimler, sanat dünyasına da yansımıştı. Vasıf Öngören, bu dönüşümün etkilerini sahneye taşıdığı oyunuyla dönemin koşullarına eleştirel ama dayatmasız bir bakış sunar. Oyun, ekonomik zorlukların içinde sıkışmış bir oto tamircisi olan Recep Usta’nın ve ailesinin Almanya’ya göç etme sürecini merkeze alır.
Yedek parça bulmanın zorlaştığı dönemde işini sürdüremeyen Recep, arkadaşı Kazım’ın yönlendirmesiyle çocuklarının düğün parasını eski bir arabaya yatırır. Oğlu ve kendisi taksicilik yaparak geçimlerini sağlamaya çalışır. Kızı, çırakla birlikte olmak için evden kaçar ve fabrikada çalışmaya başlar. Oğlu da sevgilisiyle evlenmeden birlikte olur, kız hamile kalınca evlenmek zorunda kalır.
Zamanla arabanın masrafları artar, kazandıkları para yetmemeye başlar. Yine Kazım’ın etkisiyle tefeciden borç alınır ve Recep Usta önce tüm birikimini, sonra tamirhanesini, en sonunda da evini kaybeder. Kızı, oğlu ve çırak Almanya’ya gitmeye karar verir; sonunda Recep Usta da bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başlar.
Oyun, sadece ekonomik yıkımı değil; hayallerin, aile bağlarının ve kültürel kimliğin parçalanmasını da anlatır. Göç, yalnızca fiziksel bir hareket değil; sosyal, kültürel ve duygusal bir dönüşüm olarak sahnede yer bulur. Öngören, Kazım karakteriyle sistemi ve sömüreni; Recep Usta’yla emekçiyi ve ezileni temsil eder. Böylece yalnızca kendi dönemini değil, günümüzde hâlâ güncelliğini koruyan yapısal sorunları da sorgulatır.
Asiye Nasıl Kurtulur?

Asiye Nasıl Kurtulur?, sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da büyük yankı uyandırmıştır. Öngören, küçük yaşlardan itibaren toplumun çarkları arasında ezilen masum bir kızın hikâyesini çarpıcı bir dille anlatır. Oyunun anlatı yapısı, klasik dramatik yapının dışına çıkar. Anlatıcı, karakterleri yönlendirmez, yalnızca izleyiciyle birlikte olup sorular sorar.
Oyun, başkarakter Seniye Hanım’ın Asiye için seçtiği kararlar üzerinden ilerler ve her adımda izleyiciyi düşünmeye, sorgulamaya iter. Bu yaklaşım, oyunun epik tiyatro anlayışıyla birebir örtüştüğü noktadır.
Olaylar, Asiye’nin hayat kadını olan annesi Zehra’nın evine taşınmasıyla başlar. Zehra, kızına açıkça iki seçenek sunar: ya kendisi gibi hayat kadını olacak ya da başkasının yanında sığıntı olarak yaşayacaktır. Asiye’nin namuslu bir hayat kurma çabası, toplumun farklı katmanlarında çeşitli engellere çarpar. Sonunda, annesi gibi çalışmaya başlar ve bu döngü başka kızlar üzerinden devam eder.
Öngören, bu oldukça trajik ve tanıdık hikâyeyi anlatırken, seyircinin duygularını sömürmeyi değil, neden-sonuç ilişkilerini fark ettirmeyi amaçlar. Asiye’nin başına gelenlerin kader olmadığını, sistemin, sınıf yapısının ve toplumsal değer yargılarının bu sonucu doğurduğunu gösterir.
Oyun Nasıl Oynanmalı?
Vasıf Öngören’in cezaevindeyken yazdığı Oyun Nasıl Oynanmalı?, burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki farkları diyalektik tiyatro anlayışı içinde ele alır. Yazar, bu oyunda sıradan bir Yeşilçam senaryosunu alıp politik ve sosyo-ekonomik bir zemine oturtur. Hikâye, para ödüllü bir yarışmaya katılan evli bir çiftin, işçi sınıfından gelen Sevil adındaki genç kızı film yıldızına dönüştürme çabası etrafında şekillenir.
Gecekonduda yaşayan, işçi bir babanın kızı olan Sevil’in hayali ünlü olmaktır. Ancak bu yolculuğun rotasını yarışmacı çift belirler. Sevil’in babası Ahmet, fabrikada süren işçi eylemlerine mesafelidir. Aynı zamanda kızının “namus” gerekçesiyle bu hayale ulaşmasına da karşıdır. Fakat Sevil kararlıdır ve evi terk eder.
Oyun ilerledikçe sadece Sevil’in değil, yarışmacı çiftin de sınavı derinleşir. Erkek yarışmacı ikinci perdede çekilir, oyunun sorumluluğu kadının omzuna kalır. Bu noktadan sonra Sevil’in yaşamı yapımcılar, patronlar ve eril güçler arasında sıkışır.
Finalde, yarışmacı kadın Sevil’in artık “oyunu sürdüremeyeceğini” anlar. Onun yerine kız kardeşiyle devam etmek ister. Ancak bu kural ihlalidir. Çünkü yarışmanın amacı Sevil’in öyküsünde başarıya ulaşmaktır; başka biriyle yeniden başlamak mümkün değildir. Bu yanlış adım, oyunun kaybıyla sonuçlanır.
Zengin Mutfağı
Zengin Mutfağı, Vasıf Öngören’in en güçlü toplumsal eleştirilerinden biridir. 1988 yılında Başar Sabuncu tarafından sinemaya uyarlanmış, başrolde Şener Şen yer almıştır. Metnin yazıldığı 1970’ler, Türkiye’de sınıfsal ayrımların keskinleştiği, işçi hareketlerinin yükseldiği bir dönemdir. Oyun, işçi sınıfından Murat ile sermaye sınıfını temsil eden Kerim Bey’in etrafında şekillenir. Mutfak ise bu sınıf çatışmasının gözlemlendiği merkez haline gelir.
Oyun, 15-16 Haziran 1970 işçi direnişinin sabahında başlar. Aşçı’nın çalıştığı evin sahipleri olaylar nedeniyle yurtdışına çıkar. Bu sırada Aşçı’nın yanında çalışan genç kız, Selim ile nişanlanacaktır; ancak Selim yüzükleri alamamıştır. Sonunda eve gelir ve nişan gerçekleşir. Ancak radyo sıkıyönetimi ilan eder ve bu sahne dönemin gerginliğini açığa çıkarır.
Zaman ilerler, Haziran olaylarının yıldönümünde Kerim Bey geri döner, yanında bir köpek getirir. Selim’in dönüşü ise daha dramatiktir. Önce bir ihbarla polise destek olur, ardından kamp eğitimi alıp patronun fedaisi haline gelir. Görevi, fabrikadaki işçi hareketlerini izlemektir. Bu sırada fark eder ki hedef kişi, nişanlısının abisi Murat’tır. Kendi ailesinden bir işçiyi hedef alır hale gelmiştir.
Köpeğin insanlara saldırması, sistemin şiddetini simgeler. Aşçı, bu saldırılara dayanamaz ve köpeği zehirlemeye karar verir. Selim ise köpeğin ölümünden “komünistlerin” sorumlu olduğunu iddia eder. Düşünsel olarak tamamen karşı safa geçmiştir. Öfkesini artık nişanlısına da yöneltir; onu öldürmeyi düşünür. Genç kız bu tehdidi fark edip evi terk eder ve bir fabrikada çalışmaya başlar.
Finalde Aşçı, yalnız kalır. Selim ve onun gibi olanlara hizmet etmek zorunda bırakılmıştır. Mutfak, artık bir sınıfın değil, başka bir gücün alanına dönüşmüştür.
Zengin Mutfağı, bireysel hikâyeler üzerinden sistemin nasıl işlediğini gösteren, güçlü bir sınıf eleştirisidir. Öngören’in bu oyunla yarattığı dünya, sadece sahnede değil, izleyicinin zihninde de uzun süre yer eder.
Kaynakça:
- “Vasıf Öngören Bütün Oyunları”, Vasıf Öngören. Mitos Boyut 2. Basım, 1998.
- “Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”, Sevda Şener. Dost Kitapevi 1. Basım, 2006.
- “Bir Tiyatrocunun Anısına.” (Erişim Tarihi: 07.05.2020); https://core.ac.uk/
Matematiksel