Biyoloji ve Coğrafya

Alfred Wegener’in Kıtaların Kayması Teorisi Nedir? Kıtaların Hareket Halinde Olduğunu Nasıl Öğrendik?

Meteorologların tahminlerine benzer bir “coğrafi tahmin” olsaydı emin olun oldukça ilginç söylemlere şahit olurdunuz. “Önümüzdeki 100 milyon yıl boyunca Atlantik Okyanusu genişlemeye devam edecek, sonunda Pasifik Okyanusu’ndan çok daha büyük olacak. Ayrıca Afrika kıtası ile Avrupa birleşecek ve bu durumda Akdeniz yok olacak. Sıkışma sonucunda Paris’ten Kalküta’ya dek uzanan, Himalayalar kadar görkemli bir dağ sırası oluşacak.”

Bu cümleleri bugün sizi şaşırtıyorsa, kendinizi 1912’de, 32 yaşındaki Alman meteorolog Alfred Wegener kıtaların kayması teorisini ortaya attığında çok daha fazla sorun yaşayan jeologların yerine koymalısınız.

Kıtaların kayması devrim niteliğinde bir teoriydi. Ancak bu teori, ana akım bilim tarafından uzun süre kabul görmedi. Bilim insanları, Wegener’in şu anda yaygın olarak kabul edilen levha tektoniği teorisinin bir parçası olan bazı fikirlerini onlarca yıl sonra doğruladılar.

Her Şey Nasıl Başladı?

Kıtaların kayması ile ilgili bir yazıda Einstein adının geçmesi size garip gelecektir. Ancak Einstein sanılanın aksine sadece fizik ile uğraşan bir bilim insanı değildir. Diğer pek çok disiplinin yanı sıra Einstein, Yer Bilimlerine de önemli ve özel katkılarda bulunmuştur.

Bu katkılardan bir tanesi de Charles Hapgood adında bir jeologun Earth ‘s Shifting Crust: A Key to Some Basic Problems of Earth Science (Yerkabuğu Hareket Ediyor: Yerbilimin Temel Bazı Sorunlarına Bir Çözüm Yolu) başlıklı kitabı ile ortaya attığı teorisini desteklemesi ve katkılarda bulunmasıydı.

Temelinde Charles Hapgood’ın fikirleri de Frank Bursley Taylor adında amatör bir Amerikalı jeologun gözlemlerine dayanıyordu. Taylor Afrika ile Güney Amerika kıyıları arasındaki şekilsel benzerlikler ile ilgili gözlemlerinden yola çıkarak, kıtaların bir zamanlar kayarak yer değiştirdiği fikrini geliştirmişti.

Dünyadaki sıradağ­ların, kıtalar arasındaki çarpışmaların etkisiyle sıkışarak oluşmuş olabileceğini, ileri sürüyordu. Gelgelelim, kanıt sunmakta başarılı olamamıştı. Bu nedenle de kuramı ciddiye alınmıyordu. Öte yandan Almanya’da, Marburg Üniversitesi meteorologlarından Alfred Wegener, onun fikirlerinden etkilenecekti.

Alfred Wegener (1 Kasım 1880 – Kasım 1930)

Alfred Wegener Kıtaların Kayması Teorisini Nasıl Geliştirdi?

Dünya, dev bir katı kaya bloğu gibi görünebilir, ancak bu görüntü yanıltıcıdır. Dünya, tektonik plakalar adı verilen yap boz benzeri birçok parçadan yapılmıştır. Bunu bilmemizin nedeni, Afrika’nın batı kıyısı ile Güney Amerika’nın doğu kıyısının yapboz parçaları gibi birbirine uymasıdır. Alfred Wegner’in kıtaların kayma teorisini ortaya atmasına neden olan şey buydu.

Wegner, teorisine daha da fazla güç veren başka bir şey fark etti. Atlantik Okyanusu’nun iki yakasından gelen çok sayıda fosil, birbiriyle benzerlikler gösteriyordu. Bunun mümkün olabilmesinin tek yolu, bu yerlerin bir zamanlar bir bütün olmasıydı.

Permiyen döneminde (300 – 250 milyon yıl önce) süper kıta Pangea.

Sonucunda da Wegener, dünyadaki kıtaların bir zamanlar tek parça olduğunu varsayan bir kuram geliştirdi. Bu kara kütlesine de Pangea adını verdi. Sonradan kıtalar Pangea’dan kopup uzakla­şarak şimdiki konumlarına ulaşmışlardı.( Göz atmak isterseniz: Dünya’nın Bir Sonraki Süper Kıtası Amasia İle Tanışın)

Wegener bütün bunları 1912’de Almanca yayımlanan kitabına aktardı. Çok geçmeden dünya patlak veren Bi­rinci Dünya Savaşı’na odaklandı ve kitabı başlangıçta fazla da ilgi çekmedi. Ama 1920’de düzeltilmiş ve genişletilmiş bir baskısı çıktığı zaman çabucak tartışma konusu oldu.

Bilim İnsanları Neden Wegener’in Kıtaların Kayması Teorisini Reddettiler?

Wegener’ın radikal görüşleri jeoloji disiplininin temellerini sorgulamıştı. Ayrıca Wegener’ın jeoloji konusunda hiç altyapısı yoktu. O bir meteorologtu. Dolayısıyla jeologlar onun kanıtlarını hiçe saymak ve önerilerini küçümsemek uğruna her türlü tavizi göze aldılar.

Fosillerin dağılımı sorununu geçiştirmek için, alakasız kara kütlelerini “kara köprü­leri” ile birbirine bağladılar. Çok geçmeden tarih öncesi denizlerin ha­ritaları, varsayımsal ka­ra köprüleriyle dolmuştu. Ancak kara köprüleri bile bazı şeyleri açıklamaya yetmiyordu.

Wegener da birtakım hatalar yapmıştı. Grönland’ın her yıl yaklaşık 1,6 kilometre batıya kaydığını iddia etmişti. (Söz konusu kayma için yaklaşık bir santim demek daha doğru olur.) Her şeyden önemlisi, ka­ra kütlelerinin nasıl hareket ettiği konusuna hiçbir inandırıcı açıklama getiremi­yordu.

Kıtaların Kayması Teorisi Arthur Holmes Tarafından Açıklığa Kavuşturulacaktı

Konuya açıklık getiren İngiliz jeolog Arthur Holmes oldu. Holmes, radyoaktif ısın­manın yerküre içinde konveksiyon akımları üretebileceğini anlayan ilk bilim insanıydı. Teoride, bu akımlar kıtaları yeryüzü etrafında kaydıracak ka­dar güçlü olabilirdi.

Radyoaktif süreçler manto içinde gerçekleşir ve ısının salınmasına neden olur. Bu ısının serbest bırakılması düzensiz bir şekilde gerçekleşir ve bir akım oluşturur. Bu, sıvı mantoda farklı sıcaklıkların oluşturduğu akan bir akım olduğu anlamına gelir. Bu akım, tektonik plakaların hareket etmesine neden olan şeydir

Bu, farklı plakaların yılda ortalama 1,5 cm oranında hareket etmesine neden olur. Bu çok gibi görünmeyebilir, ancak Dünya’nın yaşı hakkında düşündüğünüzde çok büyük bir fark yaratacaktır.

Holmes, ilk kez 1944’te yayımlanan Principles of Physical Geology (Fiziksel Jeolojinin İlkeleri) adlı popüler kitabında, gü­nümüzde geçerli olan “kıtaların kayması” kuramını oluşturdu. Ancak bu yine radikal bir öneriydi. Devamında da bir kere daha geniş çapta eleştirilecekti. Ancak yine de bilimsel camiada bu fikri onaylayanların sayısı artmaya başlamıştı.

Harry Hess Ve Deniz Tabanı Yayılmasının Keşfi

Kıtaların Kayması Teorisi
Başlangıçta kıtalar iki grup halindeydi; güney Gondwanaland ve kuzey Lavrasya

Çözümüne hiçbir kuramcının ulaşamadığı, hatta yaklaşamadığı önemli bir soru daha vardı. Her sene nehirler aşındırılmış maddeyi denizlere taşır. Bu durumda okyanusların di­binde yaklaşık 20 kilometre kalınlığında bir tortul tabakası birikmiş olmalıydı.

İkinci Dünya Savaşı’nda, Princeton Üniversitesi mineraloglarından Harry Hess, USS Cape Johnson adlı bir askeri nakliye gemisinin komutanlığına getiril­di. Bu gemide bir derinlikölçer vardı. Hess onun bilimsel amaçlar için de kullanılabi­leceğini fark etti.

Açık denizde yol alırken, hatta savaşın ortasındayken dahi, ci­hazı hiç kapatmadı. Ve kimsenin beklemediği bir keşif yaptı. Hess’in bulgularına göre okyanus tabanında eski alüvyonlara özgü kaygan bir balçık örtüsünden baş­ka hiçbir şey yoktu. Her yanı, kanyonlarla, çatlaklarla, yarıklarla, volkanik deniz dağları ile doluydu.

Kıtaların Kayması Teorisi

Savaştan sonra okyanus bilimciler, 1950’ler boyunca okyanus tabanları üzerinde tetkikler gerçekleştirdiler. 1960’ta alınan karot örnekleri okyanus tabanının Atlantik’in ortasın­daki okyanus sırtları civarında oldukça genç olduğunu, ama doğuya veya batıya doğru ilerlendikçe giderek yaşlandığını gösterdi.

Bir durum değerlendirmesi ya­pan Harry Hess, bunun tek bir manaya gelebileceğini fark etti. Merkezdeki çö­küntü hattının her iki tarafında da durmaksızın yeni okyanus kabuğu oluşuyordu. Yeni kabuk geldikçe öndeki kabuk çöküntü hattından uzaklaşıyordu.

Kabuk, kıta sınırlarında “dalma-batma” diye bilinen bir süreçle yerkürenin içine dalıyordu. Bu da onca tortulun nereye kaybolduğunu açıklıyordu. Bu süreç günümüzde “deniz tabanı yayılması” olarak bilinmektedir.

Kıtaların Kayması Fikrinden Levha Tektoniğine Geçiş

1963’te yapılan çalışmalarla deniz tabanlarının tam da Hess’ in önerdiği gibi yayılmakta olduğu ve kıtaların da hareket ettiği ispatlandı. Yalnızca kıtaların değil, yerkabuğunun tamamının hareket halinde olduğu an­laşılmıştı. Bu noktadan sonra da “kıtaların kayması” levha tektonigi adını aldı.

Bugün yeryüzünün sekiz ila on iki büyük levha ile yirmi kadar küçük levha­dan oluştuğunu ve hepsinin farklı yönlerde ve farklı hızlarda hareket ettiği­ni biliyoruz. Bazı levhalar büyük ve nispeten tembelken, bazıları küçük ama enerjiktir.

Kıtaların Kayması Teorisi
Kıtaların kayması, kıtaların hareket etmesine ve Dünya’nın yüzünün tarih boyunca farklı zamanlarda çok farklı görünmesine neden olmuştur

Yerküremiz kayaç yapılı gezegenler arasında tektonik etkinliğe sahip olması bakımından tektir. Ayrıca bunun neden böyle olduğu hala açıklanamamıştır. Tektonik etkinlik yalnızca gezegenin büyüklüğüne ya da yoğunluğuna bağlı değildir.

Ve­nüs bu açılardan Yerküre’nin neredeyse ikizidir, ama herhangi bir tektonik etkin­liği yoktur. Tektoniğin, gezegenin organik sağlığının önemli bir parçası olduğu düşünülmektedir. Ama bu konuda da elimizde bir kanıt yoktur.

Bugün herkes Alfred Wegener’in fikirlerini kabul etse de kendisi başarısını göremedi. Grönland’daki bir keşif gezisi sırasında, erzak almak için kamptan ayrıldı. Aylar sonra donmuş halde bulundu ve oraya gömüldü. Yazının bitiminde konu ile ilgili göz atabilirsiniz. 750 Milyon Yıl Önce Ev Adresiniz Dünyanın Neresindeydi?


Kaynaklar ve ileri okumalar

  • Wegener and His Theory of Continental Drift That Broke With Geologists. Yayınlanma tarihi: 30 Ekim 2022; bağlantı: https://www.bbvaopenmind.com
  • How Did Continental Drift Affect Life On Earth Today? Yayınlanma tarihi: 3 Şubat 2023; Bağlantı: https://www.scienceabc.com
  • George W. Black Jr. (1979) Frank Bursley Taylor — Forgotten Pioneer of Continental Drift, Journal of Geological Education, 27:2, 67-70, DOI: 10.5408/0022-1368-27.2.67
  • Martínez-Frías J, Hochberg D, Rull F. A review of the contributions of Albert Einstein to earth sciences. Naturwissenschaften. 2006 Feb;93(2):66-71. doi: 10.1007/s00114-005-0076-8. Epub 2006 Feb 2. PMID: 16453104.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir