Fizik

Albert Einstein Hakkında (Muhtemelen) Bilmediğiniz 5 Şey

Birçok kişi Albert Einstein’ı tüm zamanların en büyük bilim insanlarından biri olarak kabul etmektedir. Ancak çok az kişi onun hayatının detaylarını bilir. Bu yazı da Özel ve genel göreliliğin babası olan Albert Einstein’ı biraz daha yakından tanımaya çalışalım.

albert einstein

Kendisini çoğunlukla özel ve genel görelilik teorileri olarak adlandırılan öncü çalışmaları ile tanırız. Bu çalışmaları kütle, hareket, zaman ve uzay hakkında çığır açan teorilere yol açtı. 1921’de fotoelektrik etkiyi keşfetti. Bu keşfi sayesinde de Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. Tüm bunlar büyüleyici olsa da, Einstein’ın çalışmaları ve fikirleri onunla ilgili ilginç olan tek şey değildir. İşte Albert Einstein hakkında şu ana kadar duymamış olabileceğiniz beş ilginç gerçek.

1. Kendisi Bir Sendroma Adını Verdi

 14 Mart 1879’da dünyaya gelen beş yaşına kadar konuşma sorunu yaşamıştı. Elbette bu durum da ailesini oldukça endişelendirmişti. Neyse ki geç gelişme gösteren dil becerileri onu bir biçimde engellemedi. Konuşma sorunları nedeniyle okulda da bir sorun yaşamadı. ( Detaylar burada: Okuldayken Einstein Matematik Dersinde Gerçekten Kötü müydü?)

Albert Einstein 5 yaşları civarında

Einstein’ın sergilediği özellikler, geç konuşan çocuklar arasında nadir değildir. Günümüzde benzer gelişim gösteren çocuklar Einstein sendromu tanısı alıyor. Bir çok ebeveyn, çocuklarının dil gecikmesi veya konuşma bozukluğunun, çocuklarının üzerinde uzun vadeli olumsuz bir etkisi olacağını varsaymaktadır. Ancak Einstein Sendromu bunun her zaman geçerli olmadığını anımsatır.

Konuşma gecikmesi ya da Einstein sendromu bir çocuğun konuşma becerisini yaşıtlarına göre geç kazanması durumudur. Einstein sendromu herhangi bir teşhis kılavuzunda görünmez. Aslında, sıklıkla ortaya çıkan bir fenomeni tanımlamak için kullanılan bir etikettir. 

 2. Kariyerine Zorluklar İle Başladı

einstein

1900’de Zürih Politeknik’ten mezun olduktan sonra Albert Einstein, bir akademik pozisyon elde etmek için çok çabaladı ancak başarısız oldu. Elbette o zamanlar, günümüzdeki parlak imajını henüz elde etmemişti. Einstein’ın mezuniyetinden dokuz yıl sonra akademik bir pozisyon elde edecekti. O zamana kadar da bir yandan doktora tezini hazırladı, öte yandan da bildiğiniz gibi bir patent memuru olarak çalıştı. İnatçı ve azimli bir karakter olmasaydı, fizik dünyasını değiştiren ve evrensel olarak tanınan bilim insanı da olamazdı. 

3. İyi Bir Bilim İnsanı Olsa da İyi Bir Eş Ya da Baba Olamadı

Einstein ilk karısı Mileva Marić, Zürih Politeknik’te Einstein’ın bölümündeki tek kız öğrenciydi. Matematik ve bilim konusunda tutkuluydu ve kendi başına bir fizikçi olmayı hedefliyordu. Ancak Einstein’la evlenip çocuklarının annesi olunca bu hırslarından vazgeçti.

Mileva Einstein
Mileva Marić  ve Albert Einstein

Einstein’ın müstakbel eşi Mileva, 1902 yılında Sırbistan’da ailesiyle birlikte kalırken evlilik dışı bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Bebeğe Lieserl adı verildi ve tarihçiler onun ya bebeklik döneminde, muhtemelen kızıldan öldüğüne ya da evlatlık verildiğine inanılıyor. Büyük olasılıkla Einstein kızını hiç şahsen görmedi. Lieserl’in varlığı, Einstein’ın mektuplarından oluşan bir derlemenin kamuoyuna duyurulduğu 1987 yılına kadar geniş çapta bilinmiyordu.

Einstein sonunda Mileva’dan ayrıldı. Nobel Ödülü’nü kazanmayı bekleyen Einstein, beklediği tüm para ödülünü ilk karısı Mileva Marić’e teklif etti. Karısı boşanmayı ancak bu biçimde kabul edecekti. dül, o zamanki ortalama profesörün yıllık maaşının on katından fazla olan 32.250 dolar civarındaydı.

Albert Einstein, oğlu Hans Albert ve torunu Bernhard, 1936

Devamında da kuzeni Elsa ile romantik bir ilişkiye başladı ve kısa süre sonrada evlendiler. Ancak Albert Einstein bu evliliğe de sadık kalmadı ve birçok evlilik dışı ilişkisi oldu. Albert’in ikinci oğlu Eduard’a şizofreni teşhisi konuldu ve yetişkin yaşamının büyük bir kısmını hastanede geçirdi.

Mektuplarla yazışmalarına rağmen Albert, 1933’te ABD’ye göç ettikten sonra oğlunu bir daha hiç görmedi. Eduard, 55 yaşında bir psikiyatri kliniğinde öldü. ( Göz atmak isterseniz: Einstein’ın Oğulları Hans Albert ve Eduard Einstein’ın Hikayesi)

4.  FBI Albert Einstein’ı Ölümüne Kadar Takip Etti

Einstein, 1933’te Londra’daki Royal Albert Hall’da bir “Bilim ve Medeniyet” konferansı sırasında konuşuyor. Photo © Keystone/Zuma.

1933’te FBI, Albert Einstein’ın ABD’ye yaptığı üçüncü seyahatten kısa bir süre önce onun hakkında bir dosya tutmaya başladı. Bu dosya, Einstein’ın pasifist ve sosyalist örgütlerle ömür boyu süren ilişkisine odaklanan 1.427 sayfalık belgelere dönüşecekti. 

Sonuçta Einstein ırkçılık, demokratik haklar, eşitsizlik ve sivil özgürlükler gibi sosyal konulara ilgili ve son derece açık sözlüydü. Küçük yaşlardan beri her türlü milliyetçilikten nefret ediyordu ve “dünya vatandaşı” olmayı tercih etmişti. 16 yaşındayken Alman vatandaşlığından vazgeçti ve 1901’de İsviçre vatandaşı olana kadar resmi olarak vatansızdı. FBI’ın Einstein hakkındaki dosyası, öldüğü 1955 yılına kadar kapanmamıştı. FBI’ın Einstein notlarından ve raporlarından bazılarını buradan okuyabilirsiniz . 

 5. Ölümünün Ardından Beyni Çalındı Ve İncelendi

Einstein, Princeton Hastanesinde 76 yaşında öldü. Hastane patoloğu Thomas Harvey hemen Einstein’ın beynini ve gözlerini çıkardı. Sonrasında farklı açıdan fotoğraflandı. Farklı uzmanlar tarafından incelenmesi için sırasında Einstein’ın beyni 240 ayrı parçaya bölünerek her bir parçadan ayrı doku örnekleri alındı. Ancak hiçbir bulguyu yayınlamadı. 

Albert Einstein beyni

Einstein’ın beyniyle yaptığı izinsiz çalışması işini kaybetmesine ve evliliğinin sona ermesine neden oldu. Yıllar sonra, ilgisiz meseleler nedeniyle sonunda tıbbi lisansını kaybetti. 1980’lerin sonundan itibaren, bilim insanları Einstein’ın beyni hakkında bulgular yayınlamaya başladılar.

Einstein’ın beyni ortalama insan beyninden daha hafif, 1230 gram ağırlığındaydı. Frontal korteksi ortalamadan biraz daha büyüktü. Bu da etrafındaki olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkilerini kurma yetisini ileri götürmüş olabilirdi. Ayrıca, alt parietal lob (algılanan nesnenin yerini ve yönünü saptamak, okuma, yazma ve aritmetik yeteneklerimizi barındırmak gibi işlevlere sahip olan beyin bölümü ) ortalamadan daha büyüktü.

Diğer bir deyişle, Einstein sanılanın aksine ortalamadan ufak bir beyne sahipti. Ancak onu farklı kılan, analitik zekasını destekleyen bazı beyin bölgelerinin, genel beyin hacmine oranının daha büyük olması idi.


Kaynaklar ve ileri okumalar

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir Yorum

  1. Merhaba;
    Tesadüfen rastladım web sitenize.
    Tebrik ederim.
    Büyük bir zevkle takip edeceğim.
    Sevgi ve saygılarımla,
    Banu K.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir