Tarih

536 Yılı Neden İnsanlık Tarihinin En Kötü Yılı Olarak Kabul Ediliyor?

Son bir kaç yılı kötü geçen yıllar olarak düşünmüş olabilirsiniz. Ancak aslında bakarsanız tarihin mutlak en kötü zamanı, kim olduğunuza ve nerede yaşadığınıza bağlıdır. Örneğin eğer bir dinozor olsaydınız sizin için en kötü yıl muhtemelen göktaşının çarptığı yıl olurdu. Biz insanlar için de en kötü yıl olarak Milattan sonra 536 yılı kabul edilmektedir.

Ek olarak tarihin görmediğimiz dönemleri hakkında çıkarımlar yapmamız çok zordur. Ancak kimi bilim insanları bunu deniyor. Harvard Üniversitesi Ortaçağ Tarihi Profesörü McCormick’e göre 536 yılı, insanlık tarihinin en kötü yılıdır.

Tarihçiler Orta Çağ’a Karanlık Çağlar adını verirler, Bu dönem Avrupa ülkelerinin hem ekonomik hem de kültürel anlamda gerilemesini işaret eder. Ancak Karanlık Çağların bazı bölümleri kelimenin tam anlamıyla karanlıkla örtülmüştü.

MS 536’da, gizemli bir sis Avrupa’yı, Orta Doğu’yu ve Asya’nın bazı kısımlarını kaplarken, dünyanın çoğunu tam 18 ay boyunca karanlığa gömdü. Bu durum sıcaklıkların düşmesine, mahsullerin bozulmasına ve insanların ölmesine neden oldu. Bu, kelimenin tam anlamıyla Karanlık Çağ’dı.

536 Yılı Neden Bu Kadar Kötüydü? 536 Yılında Ne Oldu?

MS 536 yılı, yaşamak için en kötü dönemlerden birinin aslında başlangıcı idi. Bunun nedeni bir ya da bir kaç volkanik patlama idi. Bu patlamalar sonucunda etrafa püsküren kül Kuzey Yarımküre’ye yayılarak bir yıldan fazla bir süre güneş ışığını engelleyecekti. ( Ek okumalar: İklim Değişikliği Depremleri, Tsunamileri ve Volkanik Patlamaları Tetikler mi?)

Bu dönemde Avrupa, Ortadoğu ve Asya’nın bazı bölgeleri 18 ay boyunca 24 saat karanlıkta kaldı. Yaz sıcaklıkları 1.5-2.5 °C arasında düşerek mahsulün bozulmasına ve milyonlarca insanın açlıktan ölmesine neden oldu.

Volkanik kış, olarak bilinmekte olan durum alt atmosfer tabakasının bir yanardağ patlaması sonucu soğuması fenomenidir. Kül ve kükürtlü gazlardan oluşan aerosollar ve sülfürik asit, büyük patlamayla stratosfere kadar fırlayarak sis gibi bütün Dünya’yı kaplar. Güneş ışınları böylece kısmen yutulur, kısmen de uzaya yansır.

Bizans tarihçisi Procopius, “Güneş, ay gibi tüm yıl boyunca ışığını parlamadan bize verdi.” diye yazmıştır yaşadığı bu anları. Ayrıca o zamanın Romalı bir politikacısı olan Cassiodorus, güneşin “mavimsi” bir renge sahip olduğunu, ayın parlaklığının olmadığını ve “mevsimlerin birbirine karışmış gibi göründüğünü” yazacaktı. Tüm bunlar da aslında bir kıtlığa yol açacaktı.

Karanlık günler aynı zamanda bir soğukluk dönemini de beraberinde getirdi. 536 yılının yaz aylarına gidildiğinde hava sıcaklıkları anormal şekilde düştü. Çin’de bile kar yağışları baş göstermişti. Devamında son 2300 yılın en soğuk on yılı başladı. Bu ise mahsullerin tahribatına ve dünya çapında açlığa yol açtı. Ancak etkileri sadece bu kadar da değildi. Yaşanan tüm bu sorunlar başka sorunlara aslında gebe idi.

600’lerde artan okyanus buz örtüsü (volkanik kışın bir geri besleme etkisi) ve derin bir güneş minimumu (Güneş’in 11 yıllık güneş döngüsünde en az güneş aktivitesini içeren düzenli dönem), küresel soğumanın bir yüzyıldan fazla devam etmesine neden oldu

Kıtlığın Devamında Gelen Veba Salgını

İnsanlar günlerini çok zor şartlar altında geçiyirolardı. Mahsul sorunu özellikle Britanya ve Kuzeybatı Avrupa’da çok ciddi seviyelere gelmişti. Yiyecek yemek bulamayan insanlar arasında bundan dolayı açlık ve hastalık riski oldukça artmıştı.

541’de felaketlere uygun bir ortam bulan hıyarcıklı veba da da duruma dahil oldu. İlk olarak Mısır’daki Roma limanı Pelusium’dan yayılan ve Justinianus Vebası olarak adlandırılan hastalık, Doğu Roma İmparatorluğu’nun nüfusunun yarısından fazlasının ölümüne neden oldu. 

Tüm bu süreç Roma imparatorluğunun çöküşünü de hızlandırdı. Üst üste yaşanan volkanik patlamalarla ve aynı dönemde baş gösteren veba salgını, Avrupa’yı ekonomik durgunluğa soktu. Sonucunda bu dönem 640 yılına kadar yaklaşık 100 yıl devam etti.

Aklınıza tüm bunları nasıl bildiğimiz soru muhtemelen gelecektir. Aslında, tarihçiler uzun yıllardır, altıncı yüzyılın ortalarında çok uzun süren, dünyanın günışığından mahrum kaldığı karanlık bir dönem yaşandığını biliyorlardı. Ancak bu gizemli sis perdesinin nereden geldiği ise bilinmezliğini koruyordu.

541 Yılı Hakkında Bu Bilgileri Nerden Biliyoruz?

Ancak araştırmacılar tüm bu bulguları 536 yılının baharında oluştuğu bilinen buz parçasına bakarak yaptı. Bu buz parçacığında, iki adet mikroskobik volkanik cam parçacığı bulundu. Bu da İzlanda veya Kuzey Amerika’da meydana gelen büyük bir volkanik patlamanın küllerinin kuzey yarıküreye yayıldığı tezini gündeme getirdi.

Araştırmacılar, buzulda donmuş şekilde bulunan ve havayla taşınan kurşun düzeyinin arttığını tespit etti. Bu da 500’li yılların sonunda düşüş göstermeye başlayan gümüş madenciliğinin yeniden toparlanmaya başladığına işaret ediyordu.

Kurşun düzeyinde ikinci bir artış da 660 yılında görülüyor. Bu da ekonomik faaliyetlerde gümüşün daha sık kullanılmaya başlandığı anlamına geliyordu. Kısacası bir buzuldan elde edilen bilgiler, bilim insanlarının Batı medeniyetinin en karanlık dönemlerinden birinin bilinmezleri üzerindeki sis perdesini kaldırmasına da yardımcı oldu.

İnsanlık Tarihindeki Diğer Kötü Yıllar:

  • 1349 yılı, Kara Veba veya diğer adıyla Kara Ölüm ‘ün Avrupa nüfusunun yarısını öldürdüğünü gördü.
  • 1520’de çiçek hastalığı Amerika’yı mahvetti ve kıtanın yüzde 60 ila 90’ını öldürdü.
  • 1918’de İspanyol Gribi 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu.
  • 1933’te Hitler’in yükselişinin modern tarihte dönüm noktası olduğu iddia ediliyor.

Yine de tarihçiler seçimlerinde hemfikirdirler. Tarihteki en kötü yıl unvanını, MS 536 yılı olarak akıllarda kalıyor.


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir