Toplum ve Yaşam

Agnotoloji Nedir? Cehalet Nasıl Yaygınlaştırılır?

Felsefe ile ilgileniyorsanız, Epistemoloji (Bilgi Felsefesi) kelimesini duymuşsunuzdur. Epistemoloji bilginin ne olduğu, nasıl elde edildiği ve sınırlamalarının neler olduğu gibi sorular ile bilginin incelenmesidir. Bu alan, ne bildiğimizi ve neden bildiğimizi tanımlamaya yardımcı olur. Bunun diğer tarafında agnotoloji vardır.

Agnotoloji Nedir? Cehalet Nasıl Yaygınlaştırılır?

Agnotoloji Yunancadan türetilen bir kelimedir ve agnozis bilgisizlik, ontoloji ise varlık felsefesi anlamındadır. İkisinin birleşimden oluşan bu kelime ise kısaca bilgisizliğin bilimi veya bilgisizlik bilimi anlamına gelmektedir. 2000’li yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan bu terimi ise Stanford Üniversitesi’nden bilim tarihçisi Robert Proctor yaygınlaştırmıştır.

Proctor, bazı şirket, kurum ve kuruluşların bir fikri yerleştirmek ya da bir ürünü satmak için, yani siyasi veya ticari bir çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı yarattığını ve yalan bilgi yaymaya çalıştığını iddia ederek yola çıkmıştı. Köklü bir cehalet döneminde yaşadığımızı ifade eden Proctor, bilginin erişilebilir olmasının o bilgiye ulaşıldığı anlamına gelmediğinin de altını çizmişti.

Agnotoloji Nedir? Cehalet Nasıl Yaygınlaştırılır?
Proctor cehaletin ilk olarak birçok insan bir kavramı veya gerçeği anlamadığında ve ikinci olarak, ticari bir firma veya siyasi bir grup gibi özel çıkar grupları bir konu hakkında kafa karışıklığı yaratmak için çok çalıştıklarında yayıldığını keşfetti. 

Cehalet gerçekten mutluluk mudur? Yoksa yıkıcı sonuçları mı vardır? Günlük hayatımızda nasıl bir rol oynuyor? Bunlar günümüzde agnotoji alanında çalışmalar yapan araştırmacıların cevap bulmaya çalıştıkları sorulardan bazılarıdır.

Cehalet Nasıl Yaygınlaştırılır?

Agnotoloji, bilmediklerimizi araştırmaktan daha fazlasıdır; aynı zamanda onu neden bilmememiz gerektiğinin de incelenmesidir. Diğer bir deyişle agnotoloji, toplumun bilgi sahibi olmasını istemeyen güçlü kurumlar tarafından yaratılan bilgisizliği inceleyen bir disiplindir.

İnternet hem bir bilgi cenneti, hem de cehennemidir. Sınırsız miktarda yüksek kaliteli bilgi ile düşük kaliteli, dikkat dağıtıcı, yanlış ve manipülatif bilgi parmaklarımızın ucunda yanyana durmaktadır. Bunun sonucunda da farkında olmadan cehalet yayma eylemlerinin kurbanları olmamız olasıdır. Çünkü cehaletin yaygınlaştırılmasında kimi durumlarda insanlar, medya ve hükümetler işbirliği yaparak çalışırlar.

Cehalet yayıcı bazen de isminin önünde akademik bir unvan taşır. Akademik unvanı kendisini izleyenlere daha bir güven verir. Burada izlenen yol çok defa doğru ile yanlışın birlikte harmanlanmasıdır. Söyledikleri doğru sözler yanlışları da meşrulaştırır.

Cehaletin yayılabilmesi için iki koşul yeterlidir. Bunların birincisi yeterli ve doğru bilgiye sahip olmayan bir kitlenin bulunmasıdır. Bu kitlenin bir şeyi öğrenmek için emek vermekten hoşlanmaması ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya yatkın olması gerekir.

İkinci olarak da ticari ya da siyasi açıdan nitelikli özel çıkar gruplarının bu kitle üzerinden bir konu hakkında algı yaratma çabasının olması gerekir. Agnotolojinin hedef aldığı ya da kurbanı olan kişiler kendilerine empoze edilen hatalı bilgileri ayırt edemezler. Bu sayede de cehalet kolayca yaygınlaşacaktır. Martin Luther King’in de dediği gibi “Bu dünyada samimi bir cehalet ve vicdanlı bir aptallıktan daha tehlikeli hiçbir şey yoktur”.

Agnotoloji Hakikat Sonrası Çağında Kendine Bir Yer Edinmiştir

19. yüzyılın sonlarında Alman düşünür Nietzsche, nesnel gerçeğin (o dönemde çoğu filozofun güvendiği hakikat kavramının) gerçekte var olmadığını öne sürmüştü. Kendisi bu düşüncesini “Tanrı Öldü” biçimindeki cümlesi ile özetlemişti. Bu cümledeki Tanrı çoğumuzun düşündüğünün aksine, ilahi bir varlığa karşılık gelmiyordu. Kendisi aslında nesnel, mutlak gerçeğin değişen bir toplumda artık imkânsız olduğuna dikkat çekmek istemişti.

Agnotoloji Nedir? Cehalet Nasıl Yaygınlaştırılır?
Agnotoloj i yayılmacılığını ve gücünü en çok medya üzerinden gösterir. .Medyanın cehaleti yaymadaki temel işlevi ise haberleri abartılı ve bağlamdan kopuk bir biçimde sunma eğilimidir. Haberin ilgi çekmesi ve okunma sayısının artması adına bilimsel veriler çarptırılır. Bu da okurun haberi yanlış anlayıp farklı yorumlar yapmasına neden olur.

2016 yılında Oxford Sözlüğü yeni bir kelimeyi dünyaya duyurdu. Bu kelime Hakikat sonrası (İngilizce: Post-truth) idi. Temel meseleler söz konusu olduğunda hakikate ilişkin bir bakış açısını paylaşmak kolaydır; ancak ahlak, din ve siyaset gibi meseleler söz konusu olduğunda anlaşmaya varmak çok daha zordur. İnsanlar farklı bakış açılarına sahiptir ve bu bakış açıları kişilerin önyargıları, arzuları ve çıkarları tarafından şekillendirilir.

Aydınlanma dönemindeki temel fikir, akıl adı verilen ortak yetimizin, görüş farklılıkları olsa bile, ortak bir zemin görevi görebileceğiydi. Yani insanlar aynı fikirde olmasalar bile akıl yardımı ile gerçeği görebilirlerdi. Ancak Nietzsche, bu tür ideallerin felsefi yanılsamalar olduğunu düşünüyordu. Nitekim haklıydı.

İçinde bulunduğumuz “hakikat sonrası” çağında, sahte “gerçeklerin”, cehaletin ve aptallığın üretilmesinde yeni ve çok endişe verici gelişmeler yaşanıyor. “Hakikat sonrası” çağımızın potansiyeli, George Orwell’in kendi zamanında hayal edebileceğinin çok ötesine geçti.

Aşıların otizme yol açtığına inanan ancak aşıların güvenli olduğunu gösteren birçok araştırmayı incelemeyi reddeden bir tanıdığınız var mı? Kasıtlı cehalet, birisinin kasıtlı olarak eylemlerinin olumsuz sonuçlarına ilişkin bilgi edinmekten kaçınması durumunda ortaya çıkar. Bir meta-analiz, insanların %40’ının, kararlarının başkalarını nasıl etkileyeceği konusunda bilgisiz kalmayı seçeceğini ortaya çıkarmıştır.

Cehalet Yayma İle Nasıl Baş Ederiz?

Okulda öğrencilere bilgiyi yakından ve dikkatle okumaları ve değerlendirmeleri öğretilir. Böylece gördükleri, duydukları, okudukları iddia ve argümanları değerlendirebilirler. Buna eleştirel düşünme becerisi denir ve son derece önemlidir. Ancak aşırı bilgi bolluğu ve beraberinde dezenformasyonun var olduğu bir dünyada bu yeterli mi? Cevap “Hayır”dır.

Kendimizi aşırı bilgi yüklemesinden korumak zorundayız.

Sonucunda dijital dünya, dünyadaki kütüphanelerin toplamından daha fazla bilgi içerir. Bunların çoğu denetlenmemiş kaynaklardan gelir ve güvenilirliğe ilişkin güvenilir göstergelerden yoksundurlar.  Karşılaştığımız tüm bilgi ve kaynaklarını eleştirel bir şekilde incelemek çoğu koşulda bizi o bilgiyi öğrenmeye çalışmaktan uzaklaştıracaktır. Titizlikle belirlesek bile değerli bilgileri gerçekten okumaya asla zamanımız yetmeyecektir.

Sonuç olarak

Peki eleştirel düşünmenin ötesinde elimizde araçlar var mı? Aslında, bir filozof, iki bilişsel bilim insanı ve bir eğitim bilimcisi yakın zamanda bir alternatif önerdi. Kendileri buna araç  eleştirel görmezden gelme ( critical ignoring) adını veriyorlar.

Eleştirel görmezden gelme, kişinin neyi görmezden geleceğini ve sınırlı dikkat kapasitesini nereye yatıracağını seçme yeteneğidir. Bu aşırı bilgi birikimi karşısında dikkatli ve sağlıklı alışkanlıkların uygulanmasıyla ilgilidir .Bunu yapmadığımız durumlarda, başkalarının gözlerimizin ve zihinlerimizin kontrolünü ele geçirmesine izin veririz. Felsefeci ve psikolog William James’in söylediği gibi: “Bilge olma sanatı, neyi göz ardı edeceğini bilme sanatıdır.”


Kaynaklar ve İleri Okumalar İçin:

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir